6 Şubat 2023’de 7.7 ve 7.6 depremlerinde en büyük zarar gören kentlerimizden birisi de Hatay.
Depremin ilk saatlerinden itibaren “üvey evlat muamelesi görüyorlar” yönünde öylesine bir algı oluştu ki bu halen devam ediyor.
Depremde hem can kaybı olarak hem de maddi olarak en büyük zararı Hatay ve özellikle de merkez ilçe Antakya’nın gördüğü konusunda herkes hemfikir.
Kentin yüzde 80’i yerle bir olmuş. Suriyeliler konusunda resmi bir rakam olmadığı için kesin bir şey söylenmiyor ama 25 bin Hataylı can vermiş. Gerçek rakamın çok üzerinde olduğunu söyleyen de çok kimse var.
“Aradan 18 ay geçti her yer futbol sahası gibi dümdüz edildi ama hâlâ herhangi bir inşaat yapılmıyor” algısı ile kente geldim.
Sabahın 7’sinde yola çıkıp ancak aktarmalı seferle akşamın 7’sinde kente ulaştığımda ilk şaşkınlığımı ışıl ışıl bir kent görünce yaşadım. Enkazları göremedim ama yerle bir olmuş bir kent izlenimi de yoktu. Sabah olup kenti gezmeye başladığımda da yine yerle bir olmuş bir kentle karşılaşmadım ama ne zaman ki şehir merkezine gittim işte o zaman tarihi Antakya’dan eser kalmamış olmasının ağır hüznü üzerimize çöktü. Valilik, belediye ve diğer kamu binaları bile yıkılmış!
Antakya’yı Antakya yapan binlerce yıllık o tarihi mirastan hiç kalmamış.
Dünyanın ilk sokak aydınlatmasının yapıldığı cadde, Hatay devletinin kurulduğu tarihi Meclis binası, yan yana olmanın verdiği mesajla “medeniyetler ve hoşgörü” kenti unvanlarını kente kazandıran Cami, Kilise ve Sinagog da artık yok. Dillere destan Affan Kıraathanesi ve çok bilinen Savon Oteli ise yıkılmasa da büyük zarar görmüş. Bin 400 yıllık Habibi Neccar Camii de artık yok! Hatay aidiyet hissi en yüksek olan kentlerimizden birisi. Öğrenim için başka kentlere giden öğrenciler mutlaka doğdukları, büyüdükleri kente geri döner, yaşamlarına burada devam eder ya da farklı nedenlerle farklı kentler ya da farklı ülkelerde olsalar da bağlarını hiç koparmazlar.
Bu noktada şu konuya açıklık getirmekte yarar var. Hatay bölgenin adı, Antakya da kent merkezinin bulunduğu ilçenin adı. En büyük zararı gören yer de burası!.. En fazla göç alan ve bu yüzden demografik yapının değişeceği yönünde çeşitli tedirginliklere neden olan Suriyeli göçmen sayısı şu an üçte bire inmiş. Bir bölümü yaşamını yitirmiş, bir bölümü de ülkelerine ya da farklı kentlere gitmiş.
En çarpıcı olanı ise ilk ve orta dereceli okullardaki öğrenci sayıları. İlk yıl bir hayli giden olmuş ama şu an için hem öğrenci hem de okul sayısında deprem öncesi rakamların üzerine çıkılmış. Geçen yıl sağlık bilimleri dışında uzaktan eğitim yapılan üniversitede de hibrit modele geçilmiş… 261 bin konut ve 21 bin iş yeri yıkılmış, 76 bin konteynerin yer aldığı 227 konteyner kent ve 6 bin prefabrik işyeri yapılmış ve depremzede yurttaşlarımızın önemli bir bölümü hâlâ bu merkezlerde yaşamını devam ettiriyor…
Malatya’da olduğu gibi enkaz görünümlü pek çok binanın yıkımı mahkeme kararı ile durdurulmuş ya da ağır hasarlıdan, orta hasarlıya geçirildiği için ürkütücü görüntüler sergiliyor.
Yaşananlardan hem ev sahipleri hem de kenti yönetenler mutsuz. Hızlı çözüm üretilmesi konusunda ise sıkıntılar var. Onlar öyle durduğu sürece ne yapılırsa yapılsın depremin izleri kolay kolay hafızalardan silinmez!.
Devlet katında, kent 2025 sonunda şantiye görünümünden uzaklaşır, 2026 sonunda da taşlar yerli yerine oturur görüşü hakim ama halk çok daha uzun sürer görüşünde. Bu tempoyla gidilirse bu takvimin gerçekleşmesi zor gibi görünüyor ama imkânsız da değil. Murat Kurum’un tekrar Bakan olması tüm deprem bölgelerinde olduğu gibi Hatay’da sevinç dalgası yaratmış. Onunla birlikte her şey yeniden hızlandı görüşü hakim… Deprem bölgelerinde ilk el atılması gereken yer, şehir merkezleri ve ortak yaşam alanları olmasına karşın, en sona bırakılan yerler bu noktalar. Bu da moral ve motivasyonu bozuyor hem de hiçbir şey yapılmıyor algısı yaratıyor. Kenti yönetenlerin bu noktadaki savunmaları ise “rezerv alan” konusunda yaşanılan kavram kargaşası ve yargı sürecinin işleri yavaşlatması.