Ülkemizde her yıl çeşitli yaş gruplarından 250 bin kişi toplamda 300 milyon TL üzerinde harcama yaparak İngilizce öğrenmeye çalışıyor. Birleşik Krallık’ta faaliyet gösteren İngilizce dil eğitim kurumlarının üye olduğu English UK’nin 2019 yılı faaliyet raporuna göre de İngilizce dil eğitiminde İngiltere’yi tercih eden ülkeler sıralamasında Türkiye 7. sırada yer alıyor.
Ayrıca; Avrupa Birliği İstatistik Kurumu’nun (Eurostat) üye ve aday 35 ülkenin yer aldığı araştırmasında yabancı dil bilmeme oranı Türkiye 2007 yılında %75,5, 2011 yılında %81,8 ile 35 ülke arasında 34. sırada yer aldı. 2016 yılında ise tekrarlanan araştırmada Türkiye yer almadığı kaydedildi. İngilizce öğrenmek için yapılan bu yüklü yatırımlara rağmen araştırmalar, İngilizce öğrenme sürecinde ezbere dayalı müfredat benimseme, kur bazlı eğitim gibi gibi pek çok hatanın yapıldığını gösteriyor. Bu tablo karşısında harekete geçen dünyaca ünlü dil kurumları, geliştirdikleri eğtim sistemlerini Türkiye’ye getiriyor. Bunlardan biri de Avrupa’nın ilk dil okulu olduğu belirtilen Eurocentres Global Language Learning (Eurocentres) oldu. 6 kıtada 30’dan fazla okul ile dil eğitimi alanında dünyanın önemli markalarından Eurocentres, ilk eğitim kurumunu İstanbul Bakırköy’de açtı.
“Kur bazlı eğitim, gelişimin ve motivasyonunun önündeki en büyük problem”
Türkiye’deki yabancı dil eğitimlerinde gözlemledikleri problemlerin başında gramere dayalı ve kaynak kitap ile sınırlandırılmış eğitim modelinin geldiğini ifade eden Eurocentres Türkiye’nin Eğitim Direktörü Funda Astarlıoğlu, “Öğrenciler, gelişim için kullanılan kaynak kitap içerisine sıkışıyor, gramere dayalı müfredatlar ezbere zorluyor. Kur bazlı eğitim ise öğrencilerin gelişiminin ve motivasyonunun önündeki en büyük problem. Oysa 21’inci yüzyılın eğitim metodolojisinde ise bireyselleştirilmiş ve interaktif eğitim var. Dünya genelinde uygulanan kabul görmüş eğitim metodları ise tüm kaynaklardan harmanlanan saat ve performans bazlı eğitim ile bireyselleştirilmiş ve teknoloji ile desteklenmiş bir eğitimin kapılarını öğrencilerine açıyor. Bu da yurt dışında dil eğitiminin daha cazip hale gelmesine sebep oluyor.” dedi.
“Yabancı dil eğitiminde her bireyin öğrenme şekli farklıdır”
Son dönemde döviz kurundaki artış ve pandemi sürecinin yurt dışı eğitime erişimi oldukça masraflı ve zor hale getirdiğini belirten Astarlıoğlu, “Dünyanın mücadele ettiği koronavirüs pandemisi, pek çok temel ihtiyaç gibi eğitimde de insanları kolay erişilebilir kaynaklara yönlendirdi. Avrupa’nın ilk dil okulu Eurocentres olarak bizler de İngilizce dil eğitimindeki tüm tecrübemizi olduğu gibi Türkiye’ye taşıdık ve hangi seviyede olursa olsun tüm öğrencilerin üretim becerilerini geliştirmeyi hedefliyoruz. Aktivite bazlı eğitim sistemimiz sayesinde merkeze öğrencileri alıyor ve yabancı dil öğrenimi için çok önemli olan güven becerisini kazanmalarına olanak tanınıyoruz. Ayrıca, İngilizce eğitim sisteminde tek bir kitaba bağlı kalmayan eğitim sistemimizde, yabancı dil eğitiminde her bireyin farklı öğrenme şekillerine sahip olduğu gerçeğinden hareketle, birden fazla kaynak kullanılıyor. Çünkü biliyoruz ki yabancı dil eğitiminde her bireyin öğrenme şekli farklıdır.” ifadelerini kullandı.
Türkiye’de çoğu dil kursunda kullanılan eğitim programlarında seviyelerin önceden belirlenmiş saatler ile kur programlarına dönüştürülerek öğrenciye paket halinde sunulduğunu ve bunun yanlış bir uygulama olduğunu da belirten Funda Astarlıoğlu, “Tıpkı özel derslerde olduğu gibi öğrencilerin bir seviyede ne kadar süre geçirecekleri, bireysel performanslarına bağlı olarak değerlendirilmeli. Bizler de bu bilinçle çıktığımız yolda farklı amaç ve hedeflere sahip bireylerin dil gelişimine en verimli katkıyı sunmak için çalışıyoruz.” diye ekledi.