adscode
adscode

‘Korona mezunları’nın işi çok zor

Pandemiyle birlikte uzaktan eğitime geçen üniversiteler, bu yıl ikinci mezunlarını vermeye hazırlanıyor.

‘Korona mezunları’nın işi çok zor
Eğitim
Güncelleme : 23-Apr-21 14:41

Pandemiyle birlikte uzaktan eğitime geçen üniversiteler, bu yıl ikinci mezunlarını vermeye hazırlanıyor. Artık korona mezunları olarak tanımlanan bu gençlerin başarı düzeyi, kişisel ve profesyonel gelişimleri, iş dünyasında ne kadar yer bulabilecekleri de tartışma konusu.
Milliyet'ten Mine Özdemir Güneli'nin haberine göre;

Koronavirüs salgını nedeniyle 23 Mart 2020’den bu yana üniversitelerde uzaktan eğitim veriliyor. Geçen yıl mezun olanlar sadece bir dönem uzaktan eğitim almışlardı, bu yıl mezun olacaklar ise üç dönemdir eğitimlerini online sürdürüyorlar. “Korona mezunları” olarak tanımlanan bu gençlerin kopya çekmeye elverişli bir ortam sunan online sınavlar nedeniyle başarı düzeyleri tartışılıyor. Kampüste aktif bir öğrencilik hayatları olmadığı için kişisel ve profesyonel gelişimleri de sekteye uğrayan gençlerin, iş dünyasında kendilerine ne kadar yer bulabilecekleri ise merak konusu.

‘Büyük darbe aldılar’

Korona mezunlarının geleceğini, bu kavramı ilk kez ortaya atan MEF Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Erhan Erkut’a sorduk. İş dünyası ve ailelerin Z kuşağını ve arkasından gelen Alfa kuşağını anlamak için çabalarken, bu kuşaklardan daha önemli bir sosyolojik olgu olan korona mezunlarıyla baş başa kaldıklarını belirten Erkut, “Korkum o ki, önümüzdeki yıl mezun olanlar üniversite eğitiminin uzmanlığa götüren son iki yılını tamamen çevrimiçi olarak alacaklar. Ülkemizde çevrimiçi eğitimin seviyesini düşünürsek, bunun milyonlarca gencin hayatında ciddi bir etkisi olacağını tahmin etmek zor değil” diyor.

Salgından en büyük darbeyi yaşlılar ile üniversite öğrencilerinin aldığını belirten Erkut, “Üniversite eğitiminin belki de en önemli parçası olan sosyalleşmek, üniversite ve şehrin sağladığı sosyal sermayeden yararlanmak, etkinliklere katılmak çok zorlaştı. Herkes Zoom yorgunluğundan şikâyet ederken, öğrenciler günde ortalama 4-6 saat çevrimiçi eğitime maruz kaldılar. Yıllardır, öğrencilere başarı için verdiğim tavsiyeler her fırsatta staj yapmaları, iş ağlarını büyütmeleri, öğrenci kulüplerinde görev almaları, STK’larda veya startup’larda gönüllü çalışmalarıydı. Bunlar salgında ya imkânsızlaştı ya da çok zorlaştı. Öğrencilerin kişisel ve profesyonel gelişimleri kesinlikle eksik kaldı” diye konuşuyor.

Bu dönemde birçok üniversitenin eğitim seviyesinin çevrimiçi eğitim için gereken altyapı eksikliği veya öğretim üyelerinin hazırlık eksikliği nedeniyle ciddi düşüş gösterdiğini vurgulayan Erkut, konuyla ilgili şu tespitlerde bulunuyor:

“Bu işin içinde olan herkes anlı şanlı dev üniversitelerimizin öğrencilere üzerine ses kaydı yapılmış sunum dosyaları göndererek sözde eğitim yaptığının farkında. Zaten sokağa çıkma yasağı ve salgın korkusuyla bunaltılan öğrencileri daha fazla baskı altında tutmamak için hem sınavlarda hem de notlarda epey esnek davranıldı. Eğitim sistemimizin önemli bir problemi olan kopya tavan yaptı. Buna not enflasyonu da eklendi. İşverenler bu iki konunun da farkında tabii.”

Korona mezunlarının arasında iki belirgin grup var. “Birincisi çevrimiçi eğitim süresince kaytarmayı marifet sanan, derslerde kamerasını ve mikrofonunu kapatıp dizi izleyen ve sınavlarda kopya çekenler” diyen Erkut, bu grubun profesyonel yaşam için ciddi olarak dezavantajlı olduğunu söylüyor.

İkinci grubun derslerden üst düzeyde verim almanın yanında evde çevrimiçi kaynaklardan faydalanan, bol bol kitap okuyup çevrimiçi etkinliklere katılan ve profesyonel gelişimini destekleyen, zamanını yönetebilen, değişen şartlara uyum sağlamayı bilen öğrencilerden oluştuğunu kaydeden Erkut, “Bu grubun geleceğini çok parlak görüyorum. İşverenlerin önündeki problem karşılarındaki öğrencinin hangi gruba dahil olduğunu fark edebilmek ki bunun zor olmayacağını düşünüyorum” diyor.

‘Niteliğe bakıyoruz’

Peki, iş dünyası korona mezunlarına nasıl yaklaşıyor? İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı Şekib Avdagiç’in bu konudaki görüşü şöyle:

“Uzaktan eğitim, pandemi ortamında bir tercih değil, maalesef bir zorunluk. Elbette pandemi sebebiyle dijital ortamda yapılan eğitim eskisi gibi gerçekleşmiyor. Ama nitelikli eğitim, her ortamda nitelikli eğitimdir. Nitelikli öğrenci, her ortamda nitelikli ve bilgiye istekli öğrencidir. Uzaktan eğitimin yüz yüze eğitimde yaşanacak aksaklıklardan çok daha büyük eksiklikler barındırdığını düşünmüyorum.

Kuşkusuz uzaktan alınabilecek eğitimlerin yanı sıra uzaktan yapılamayacak dersler de var. Dersleri salgın yüzünden dijital ortamda yapmak mecburiyetinde kalıyoruz. Ama bunların bir öğrencinin tüm kalifikasyonunu yok hükmünde kılacak çapta olduğunu düşünmüyorum. Geçen yıl mezun olanların bir dönem uzaktan eğitim almış olmalarının, onların aldıkları eğitimin kalitesine ciddi hasar verdiği görüşünde değilim.

Biz kendi işyerimize personel alırken, ‘Uzaktan eğitimle mi mezun oldunuz?’ diye sormuyoruz. Diyoruz ki onlara, ‘Biz şu nitelikte bir personel arıyoruz, sende bu nitelikler var mı?’ Unutmayalım ki uzaktan eğitim de uzaktan çalışmayla birlikte yeni teknolojilerin alışkanlıklarda meydana getirdiği dönüşümle birlikte her geçen gün hayatımızda daha fazla yer kaplayacak. Yeni yöntemler ve hibrit sistemlerle daha da ilerleyecek. Uzaktan eğitimin performansını, üniversite eğitimine pandemiyle eş zamanlı başlayan öğrenciler için daha çok tartışabiliriz. Bu noktada da hem salgınla mücadelede istediğimiz sonuçlara ulaştıracak adımları atmamız hem de yüz yüze eğitime yeniden geçene kadar uzaktan eğitimin kalitesini sürekli olarak artırmamız önemli.”

‘Yolun başında ayrıştılar’

Salgının güzel bir test ortamı oluşturduğunu ve işverenlerin işini kolaylaştırdığını belirten Erhan Erkut, hızlı değişen şartlara ayak uydurabilenlerin kazananlar olacağını, uyduramayanların ise 21. yüzyılda başarı şansının düşük olduğunu vurguluyor. Salgının çalışma yaşamı sırasında ortaya çıkacak olan evrilme yeteneğini daha erken ortaya çıkarttığını ve öğrencileri yolun başında ayrıştırdığını dile getiren Erkut, konuyla ilgili özetle şunları söylüyor:

“Salgın bazıları için önemli bir sorun olurken, bazıları için de ciddi bir fırsat oldu. Koronanın ötesinde Türkiye şu anda ciddi bir ekonomik krizin içinde. İşe alımlar çok yavaşladı ve birçok kurum zor durumda. Fakat kısa vadede bile birçok kurumun yeni yeteneklere ihtiyacı var. Orta ve uzun vadede ise salgın dönemini verimli geçiren üniversitelilerin şansının açılacağını düşünüyorum. Tüm öğrencilere önerim, sorunu fırsata çevirebilmek için kendilerine yatırım yapmaları ve hem bilgilerini hem de yetkinliklerini geliştirmek için her fırsattan faydalanmaları.”


Emoji ile tepki ver!

Bu Haberi Paylaş :


Benzer Haberler
    0 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • Diğer Yorumlar (0)