Milyonlarca öğrenci, öğretmen ve anne, babanın dört gözle ve büyük bir sabırla beklediği lise ve üniversitelere giriş konusu, bu yıl, tam anlamıyla, en çok seyirci toplayan, arkası yarın dizilerine benzedi.
Hemen her gün, farklı açıklamalar geliyor, yeni düzenlemeler yapılıyor. Ama ona rağmen, Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz ve Müsteşarı Yusuf Tekin dışında hala hiç kimseyi memnun etmiş gibi gözükmüyor. Çünkü şikayetlerin ardı arkası kesilmediği gibi, kendileri de sürekli varsayımlar üzerine konuşuyorlar.
Sınav bölgeleri hala belirlenebilmiş değil!
Sınava girecek aday sayısı 100 bin civarında olur derken, şimdi yarım milyonu bulabilir diyorlar.
En önemlisi de, her sınav bölgesinde, her aday için en az üç Anadolu lisesi, üç meslek lisesi, üç de imam hatif lisesi seçeneği sunulacakmış!
Peki her mahallede ya da her ilçe de o kadar okul var mı? Yenileri mi açılacak?..
Müsteşar Tekin, liselerde 1.5 milyon kontenjanımız var, 8’inci sınıftaki öğrenci sayımız da, bir milyon 180 bin, dolayısıyla. Kontenjan fazlamız var, eksiğimiz yok diyor.
4.5 yıldır o makamda oturmasına rağmen, görünen o ki, hala ne öğrencileri, ne de velileri anlayabilmiş değil.
Öğrenci artık önlerine konulan yemeği de yemiyor, kendilerine dayatılan okula da gitmiyor!
Öyle olmasaydı, geçen yıl yüz bini aşkın öğrenci açık liseye gider miydi, 350 bin üniversite kontenjanı boş kalır mıydı?
MEB, YÖK ve ÖSYM, hala sınavın nasıl olacağını çözememişken, bir de kayıtlarla ilgili fantezilerde bulunuyor ve herkes istediği okula mutlaka gidecek diyorlar!
Bu mümkün mü?
Keşke olsa ama bunun öyle olmadığını, hep birlikte göreceğiz.
Çek, cak’la eğitime yön vermek mümkün değil.
Keşke en azından bunu öğrenebilmiş olsalardı!..
Eğitim sistemimize yön veren bu kurumlar, bu konularda, keşke biraz da, öğretmenlerden, velilerden ve öğrencilerden görüş alsalar, en azından daha az hata yaparlar…
Çok keşke’li bir yazı oldu. Çünkü önümüzü göremiyoruz ve el yordamıyla yol alıyoruz…