Son 5 yıldır yayınladığı raporlarla Türk eğitim sistemindeki gelişmelere, sorunlara ışık tutan ve çözüm önerileri geliştiren TEDMEM, 2018 Eğitim Değerlendirme Raporu'nu açıkladı.
Eğitim sistemi, sınavların öğrenci, okul ve aileye etkisi, öğretmenler, Türk eğitim sisteminin uluslararası arenadaki yeri gibi 9 farklı başlıkta toplanan raporda, eğitime ilişkin analizler ve çözüm önerilerinde bulunuldu.
Raporda, 2023 Eğitim Vizyonu'nda belirtilen hedefler doğrultusunda hareketlenen eğitim sistemi, öğretmenyetiştirmedeki arz-talep dengesizliği, Türk eğitim sisteminde nitelik tartışması, öğrenci devamsızlıklarının gerçek nedenleri gibi konular ele alındı.
Okulların yönetim kapasitesinin geliştirilmesi için öncelikle yönetici yeterliklerinin tanımlanması, bu yeterlikleri kazandırmaya yönelik hizmet öncesi eğitimlerin ve mesleki gelişim çalışmalarının tasarlanması, gerekli birikim ve donanıma sahip olma düzeyinin adil ve objektif bir şekilde ölçümleyebilecek bir seçme ve atama sürecinin oluşturulmasının gerektiği kaydedilen raporda, öğretmen yetiştirmedeki arz-talep dengesizliğinin devam ettiğine vurgu yapıldı.
Milli Eğitim Bakanlığınca (MEB) 2018'de toplam öğretmen ihtiyacının 97 bin 31 olarak ifade edildiği aktarılan raporda, eğitim bilimleri fakültelerinde öğrenim gören öğrenci sayısının 217 bin 64, her yıl pedagojik formasyon eğitimi alanların da tahmini 50 bin düzeyinde olduğuna dikkat çekildi.
Raporda, "Türkiye'nin öğretmen olarak atanabilecek durumda olan mezunlarla, halen öğretmen yetiştirme programlarında öğrenim gören sayının toplamı kadar öğretmeni önümüzdeki 10 yıl içinde bile ataması mümkün olmayacaktır. Ancak bu ihtiyaç önceki atama bantlarına erişilmesi halinde iki yılda 25 bin bandında devam ederse 4 yılda kapatılacak bir ihtiyaçtır." değerlendirmesinde bulunuldu.
- "Öğretmen dağılımındaki dengesizlikleri ortadan kaldıracak sistem geliştirilmeli"
Bazı bölgelerde önemli sayıda öğretmen fazlası bulunurken, bazı bölgelerde öğretmen açığının oluştuğuna işaret edilen raporda, "Örneğin; Ankara'da norm kadro sayısı 53 bin 36 iken, öğretmen sayısı 53 bin 606'dır. Ancak dengesiz dağılım sebebiyle Ankara'da 5 bin 739 öğretmen norm fazlasıdır. Diğer yandan ihtiyaç duyulan öğretmensayısı ise 5 bin 169'dur. Öğretmen dağılımındaki dengesizlikleri ortadan kaldıracak bir atama ve yer değiştirme sistemi geliştirilmelidir." ifadeleri kullanıldı.
Sistemdeki ücretli öğretmen sayısının da 92 bin olarak tahmin edildiği belirtilen raporda, bu uygulamaya son verilmesi gerektiği vurgulandı.
- "Okul öncesi eğitimde bir öğretmene ortalama 21 çocuk düşüyor"
2018 Eğitim Değerlendirme Raporu'nda ayrıca "Her ne kadar net okullaşma oranları 6-9 yaş grubunda yüzde 98,35, 10-13 yaş grubunda ise yüzde 98,62 olarak oldukça yüksek değerler gibi gözükse de toplamda 6-13 yaş aralığında 153 bin 895 çocuğun okul dışında kaldığı görülmektedir." bilgisi paylaşıldı.
Okul öncesi eğitimde 5 yaş grubu için net okullaşma oranının 2017-2018 eğitim öğretim yılında yüzde 66,88'e yükseldiğine dikkat çekilen raporda, şunlar kaydedildi:
"Mevcut durumdaki derslik sayıları henüz okul öncesi eğitimde 5 yaş grubu öncelikli olarak okul öncesi eğitimin yaygınlaştırılması için yeterli değildir. Ayrıca 2017-2018 örgün eğitim istatistiklerine göre bir öğretmene ortalama 21 çocuk düşmekte olup, 5 yaş için okul öncesi eğitimin yaygınlaştırılması halinde öğretmen ihtiyacı daha da artacaktır. Okul öncesi eğitimde öğretmen ihtiyacının karşılanması için gerekli tedbirlerin alınması yanında, bir öğretmene ortalama 21 çocuğun düştüğü dikkate alınarak uygun niteliklere sahip yardımcı personelin temini de önem arz etmektedir."
- "Sınava hazırlık için yapılan devamsızlıklar önemli bir sorun alanı"
Raporun ortaöğretimle ilgili bölümünde net okullaşma oranının 2008-2009 eğitim öğretim yılında yüzde 58,5 iken, ortaöğretimin zorunlu eğitim kapsamına dahil edilmesinin bir sonucu olarak 2017-2018 eğitim öğretim yılı itibarıyla yüzde 83,6'ya yükseldiği kaydedildi.
Üniversite sınavına hazırlık için yapılan devamsızlıklara da dikkat çekilen raporda, "Üniversite sınavına hazırlık için yapılan devamsızlıklar önemli bir sorun alanıdır. Sınava hazırlanan 12. sınıf öğrencilerinin birçoğu geçmişten bu yana özürlü ve özürsüz devamsızlık haklarını sonuna kadar kullanmakta ve devamsızlık yaptıkları süre içinde kurs, özel ders gibi okul dışı kaynaklara yönelmektedir." değerlendirmesi yapıldı.
Raporda bu konuda öğrencilerin üniversite sınavı için okul dışı zamana ihtiyaç duymaması ve okul dışı kaynaklara yönelmesinin önlenmesi gerektiği aktarıldı.
- "Her 100 öğrenciden 81'i LGS'ye girdi"
Raporda yer alan veri ve tespitlere göre, Liselere Geçiş Sistemi (LGS) uygulamasının ilk yılında, sınava girme zorunluluğu kaldırılmasına rağmen, sınava giren öğrenci sayısında beklenen azalma gerçekleşmedi. Geçen yıl toplam kontenjanın yüzde 10'una sınav sonucuna göre yerleştirilme yapılması öngörülürken, öğrencilerin yüzde 81,46'sı yani her 100 öğrenciden 81'i sınava girdi. Bu eğilimin nedeni ortaöğretime geçiş sürecindeki temel sorunlarla açıklanırken kontenjanı boş kalacak kadar tercih edilmeyen bir ortaöğretim kurumuna sınavla öğrenci almanın da sınav odağı oluşturmak anlamına geldiği belirtildi.
- Sınavlarda en çok matematik ve fen bilimleri zorladı
LGS kapsamında yapılan merkezi sınavda matematik testinin başarı oranı 100 üzerinden 24,77 ile diğer alt testler arasında en düşük değere sahip olduğu belirtilen raporda, matematik testinde öğrencilerin doğru cevap ortalamasının 20 soruda 4,95 olduğu aktarıldı.
Raporda, YKS'de yer alan testlerin herhangi birinden Türkiye genelinde yüzde 50 başarı yakalanamadığı, Alan Yeterlik Testi'ne (AYT) katılan öğrencilerin ortalama puanlarının matematikte 40 soruda 3,923, fizikte 14 soruda 0,467, kimyada 13 soruda 1,109, biyolojide 13 soruda 1,669 şeklinde belirlendiği, özellikle fen bilimleri alanındaki bu sonuçların bugüne kadar gerçekleştirilen yükseköğretime geçiş sınavlarında elde edilen en düşük ortalamalar olduğu ifade edildi.
- "Bakanlığın destekleme programı olumlu"
Gelir gruplarına göre eğitim hizmetlerine yapılan harcama dağılımlarına yer verilen TEDMEM'in raporunda, "Bakanlığın eğitim ve öğretim desteklerini kademeli olarak kaldırmakla ve bu destekleri dezavantajlı durumdaki okulların nicel ve nitel gelişimine yönlendirmekle ilgili yaklaşımı, eğitim ve öğretim desteklerini gündeme getiren süreç bir bütün olarak ele alındığında oldukça olumlu bir değişim olarak değerlendirilebilir." ifadeleri kullanıldı.