İdealizm, başka meslekler bir yana, bir öğretmende olmazsa olmazların başında gelir.
İdealizm, Cumhuriyetin ilk yıllarındaki öğretmenlerde doruğa çıkmıştı.
Şu günlerde ise sorgulanır hale geldi.
Aslında öğretmenlerimizin pek çoğunda eksilen bir şey yok ama üzerlerine öyle gidiliyor ki, gönül verdikleri hayatlarını adadıkları mesleğe küsme noktasına gelenler var.
Neden mi arıyorsunuz, ondan çok ne var ki:
. Eğitim fakülteleri lime lime dökülüyor. İyi bir öğretmen olmak için her yeri, elinin tersi ile itip eğitim fakültelerine girenler derin hayal kırıklıkları yaşıyorlar.
. KPSS, tam bir baş belası. Hiç bir tutarlılığı da yok kazandırdığı da yok. Öğretmenleri, mesleğine soğutmanın ötesinde bir işe de yaramıyor!
. Atama sistemi ve kadro dağılımı tam bir curcuna. 85, 90 alanlar atanamazken, farklı branşlarda 50 alanlar atanıyor. Kimilerine her atama döneminde okkalı kadro tahsisi yapılırken, kimileri hiç kimsenin aklına gelmiyor.
. Mülakatlar atama sisteminde tüm dengeleri altüst etti. Adil olmadığı gibi bilgi ve donanımı ölçmenin çok ötesinde. Öğretmenleri mesleklerine soğuttu.
. Aynı okulda, aynı derse girip, aynı işi yapan öğretmenlere, farklı statüdedir tanınması ayrıcalık yarattığı yetmediği gibi, en idealist öğretmenleri bile mesleğe soğuttu. Kadrolu, Sözleşmeli Ücretli öğretmenlik olur mu? Yüz binlerce öğretmen atama beklerken, meslekle hiç alakası olmayan on binlerce ücretli öğretmen alınması hiç adil değil.
. Hangi yıl, hangi atama döneminde, hangi branştan kaç öğretmen alınacak hiç belli değil. Öğretmenler önlerini göremiyor ve bu da onları canı gibi sevdikleri mesleklerine karşı soğumalarına neden oldu. Çok uzun yıllardır atama bekleyen, ben öğretmenlikten başka iş yapmam diye hayata küsenler var.
. Öğretmenliğe ve idealizme indirilen en büyük darbe ise ya işini, ye eşini tercih et bakış açısı oldu. Her ikisi de kutsal olan, iş ve eşten birini seçmeye zorlanmak, onları çok ama çok kırdı.
. Milli Eğitim Bakanlarının dünden bugüne en önemli özellikleri, eğitimle hiç alakalarının olmamaları ve öğretmenliği sıradan bir meslek olarak görüp, öğretmenleri neredeyse hiç sevmemeleri. Sert söylemleri zaman zaman çok kırıcı noktalara geldi, öğretmenleri değersizleştirdi ve içlerine kapanmalarına neden oldu.
. Öğrenci ve velilerle birlikte, toplumun öğretmenlere bakış açısında da önemli değişimler oldu. Toplum önderi, baştacı olan öğretmenler, bir anda yıllardır atama ekleyen, pazarda limon satan, inşaatta çalışan kişiler olarak algılanmaya başlardı.
. Siyasetin eğiteme ve öğretmene bakışı ise hep zig zaglar çizdi. Gün oldu göklere çıkarıldılar, gün oldu yerin dibine batırıldılar. Başarısızlığın faturası hep onlara çıkartıldı.
. Peki onların hiç mi kabahati yok. Kimin olmaz ki, onları da, bir başka yazıda ele alacağız...
Herşeye rağmen iyi ki varsınız öğretmenim, siz bizim her şeyimizsiniz....