adscode
adscode

Öğretmenlerin En Çok Neye İhtiyacı Var?

Öğretmenlerin pek çok şeye ihtiyacı var: Daha fazla saygı, daha yüksek maaş vs… Ancak yedinci sınıf tarih öğretmeni Jake Miller, öğretmenlerin her şeyden daha fazla ihtiyaç duydukları başka bir şeyden…

Öğretmenlerin En Çok Neye İhtiyacı Var?
Eğitim

''Öğretmenlerin pek çok şeye ihtiyacı var: Daha fazla saygı, daha yüksek maaş vs… Ancak yedinci sınıf tarih öğretmeni Jake Miller, öğretmenlerin her şeyden daha fazla ihtiyaç duydukları başka bir şeyden bahsediyor: Zaman.

“Okulları gerçekten düzeltmek istiyorsak, öğretmenlere daha fazla zaman vermeliyiz” desem, sanırım sıradan bir vatandaş bana şöyle bir dönüp bakar ve “Bir dakika” diye düşünür “öğretmenlere daha çok zaman vermek mi? Bu insanların zaten Haziran, Temmuz ve Ağustos ayları tatil! Ayrıca zaten saat 3′e kadar falan çalışmıyorlar mı? Üstelik çalıştıklarında da öğrencilere ders kitaplarını okumalarını söylüyorlar, sınıfta birkaç tur atıyorlar ve cetvellerini birkaç kez masaya vurduktan sonra yerlerine oturup YouTube’da kedi videoları izleyip diğer öğretmen arkadaşlarıyla paylaşıyorlar. ” Okulların berbat bir durumda olduğuna hiç şaşırmamak lazım.

Ancak işin aslı, öğretmenlerin ortalama bir okul gününde yapmaları gereken her şey için zamanları yok. Ve sahip olduğumuz azıcık zaman da öğrenci başarısına hiçbir katı sağlamayan şeylerle işgal ediliyor. Örneğin öğretmenlerden bir gün birdenbire değerlendirmede yeni bir standarda uymaları beklenebiliyor. Ve bu tür değişimlerin pek çok faydası olsa da uygulamaya geçmesi zaman alıyor. Ve eğitimdeki diğer pek çok şey gibi bu da yapılması gerekenler listesine ekleniyor.

Çalıştığım bölgenin Eğitim Müdürlüğü’nün yeni hedefine göre hepimiz Öğrenci Öğrenme Hedefleri adı verilen yeni bir işle görevlendirildik. Devlet, bunlarla daha ne yapacağını bile bilmeden ya da nasıl yöneteceğini bile bilmeden büyük bir iş yükünü üzerimize yığdı. Öğretmenlerin çoğu muhtemelen aynı şeyi hissediyor şu anda: Öğrenci başarısına odaklanmanın teoride harika ama uygulamada berbat yöntemlerinden biri daha! Ve en önemlisi öğretmenlerin zamanının çoğu yine çalınıyor.

Bu da yetmezmiş gibi şimdi her bölgenin eğitim dünyasına “armağan” etmek istediği yeni girişimleri var. Bizimki mesela bu yıl Windows 8, Google Drive ve yeni bir öğrenci değerlendirme programı kullanmaya odaklanmamızı istedi. Üstelik çok az bir eğitimle. Durun, daha bitmedi!

Her okulun kendi planlarında da belli konular var. Ve bu okullardaki öğrencilerle ilgili “evrak yükü” asla azalmıyor aksine sürekli artıyor. Ah, bir de toplantılar var! Bir de müdür olmayı ve tüm bu toplantıları yaptığınızı düşünebiliyor musunuz? Daha da fazla zaman ayırmanız bekleniyor. Ve hala günde sadece 24 saatiniz var.

Ve önümüzdeki yıl neler olacağı hakkında hiç konuşmayalım bile!

Öğretmenlerle ilgili tüm bu “tepeden inme” değişimlerin arasında sürekli gözden kaçan çok önemli ve “acıklı” bir gerçek var: Hiç zamanımız yok! Bu gerçek, inanması zor da olsa, birçok negatif şeye sebep oluyor maalesef:

  • Artık öğrencilerimizi iyi tanıyamıyoruz.
  • Kendi kişisel mesleki hedeflerimiz, bize duyulan güvensizlik denizinde kaybolmuş durumda.
  • Birbirimizle en yeni, en harika ders hakkında hiç konuşmuyoruz ve öğretmenler arasında işbirliği neredeyse tamamen yok oldu.
  • Evi aramak? Bunu yapamam, çünkü buna zamanım yok. Sadece mail atabilirim.
  • Yaratmaya, kültürümüzü geliştirmeye ya da başkalarına ilgi göstermeye zamanımız yok.

Her şeyin ötesinde, kafamızı suyun yüzeyinde tutmak için kürek çekmekle aşırı meşgulüz, çünkü üzerimizde bizi her an batırabilecek bir yük taşıyoruz. Bu yükün adı; kayıp zaman.

Eğer ihtiyaç duyduğum zamanın hepsine sahip olsaydım neler mi yapardım?

– Kendi öğrenci-merkezli, zihni aktive eden müfredatımı tekrar yazardım.

– Anlamlı ve yapmaya değer değerlendirmeler yapmak için diğer meslektaşlarımla birlikte çalışırdım.

–Sonrasında bunları paylaşabilir ve verilerimizi bilgisayara girebilirdik. Sonra da, devlet, bu iş için başkasına milyon dolarlar vereceğine oturup kendi değerlendirmemizi kendimiz yapardık.

– Senenin başında her öğrenciyi tek tek telefonla arayıp kendimi tanıtırdım.

– Ayda bir kez her veliyi telefonla arayıp konuşurdum.

– Geçtiğimiz yıl okulda zorlanan öğrencilerin evlerini ziyaret ederdim.

– Rehber öğretmenimle oturup ailesi boşanma sürecinden geçen öğrencilere nasıl yardım edebileceğimi konuşurdum .

– Müdürün yeniden bir okul lideri olmasına yardım ederdim.

– Bir öğretmen olarak eksiklerimi müdürle yapacağım bir konuşmada tartışır ve bu eksiklikleri doldurmanın yollarını bulurdum.

– Meslektaşlarımı gözlemlerdim.

– Yeni başlayan bir öğretmeni kanatlarımın altına alırdım.

– Her öğrenci ile ilgili üç pozitif şey öğrenirdim.

– Yaklaşan konumuz için bir öğrenciyle birlikte bir oyun yazardım.

–Ekibimdeki bir öğretmenle birlikte çalışıp konularımızın tamamen “müfredatlar arası” bir hale gelmesini sağlardım.

– Sınıfıma fayda sağlayacak en son teknoloji programını keşfederdim.

– Sınıfımdaki dersler konusunda tam bir uzman olmak için okurdum, okurdum ve daha fazla okurdum.

– Öğrencileri içinde yaşadıkları toplum için iyi şeyler yapmaları konusunda teşvik ederdim. Mesela yoksullara yemek dağıtmaya destek olmaları için…

– Sınav kağıtlarının ve ödevlerin her kelimesini iyice okuyup en az 5 yorum/öneri yazardım.

– Yeterince bilmediğim bir şey hakkında bir online seminer izlerdim.

– Bir projede, yarışmada ya da gezide sınırlarımı sonuna kadar zorlamayı keşfederdim.

– Karşılaştığım öğrenciyle/veliyle/meslektaşla daha sakin bir kafayla oturup konuşurdum.

– Bir sonraki dersime sanki son dersimmiş gibi hazırlanırdım. Ve sonra aynısını ertesi gün de yapardım.

Gördüğünüz gibi eğer öğretmenlerin daha fazla zamanı olsaydı, hepimiz işimizi çok daha iyi yapardık. Ve öğrencilerimiz bundan büyük fayda sağlardı. Daha fazla boş zamanla gidip faturalarımızı yatırmayacağız. Daha fazla boş zamanla eğitimde gerçek ve temel bir değişim yaratacağız. Ama bunun için bize güvenmeniz gerekiyor ve daha fazla zaman vermeniz. Ve şu an her ikisine de sahip değiliz.

Öğretmenler olarak isteyebileceğimiz çok şey var: Daha yüksek maaş; daha küçük sınıflar; bize daha çok destek olan bir yasama organı, okul yönetimi, müfettiş ve okul müdürü; okula gelen çocukların öğrenmeye hazır olması; en son teknoloji; ve güncellenmiş bir müfredat. Ama tüm bunlardan daha da önemlisi, öğretmenlerin daha fazla zamana ihtiyacı var.''

“Okulları gerçekten düzeltmek istiyorsak, öğretmenlere daha fazla zaman vermeliyiz” desem, sanırım sıradan bir vatandaş bana şöyle bir dönüp bakar ve “Bir dakika” diye düşünür “öğretmenlere daha çok zaman vermek mi? Bu insanların zaten Haziran, Temmuz ve Ağustos ayları tatil! Ayrıca zaten saat 3′e kadar falan çalışmıyorlar mı? Üstelik çalıştıklarında da öğrencilere ders kitaplarını okumalarını söylüyorlar, sınıfta birkaç tur atıyorlar ve cetvellerini birkaç kez masaya vurduktan sonra yerlerine oturup YouTube’da kedi videoları izleyip diğer öğretmen arkadaşlarıyla paylaşıyorlar. ” Okulların berbat bir durumda olduğuna hiç şaşırmamak lazım. Ancak işin aslı, öğretmenlerin ortalama bir okul gününde yapmaları gereken her şey için zamanları yok. Ve sahip olduğumuz azıcık zaman da öğrenci başarısına hiçbir katı sağlamayan şeylerle işgal ediliyor. Örneğin öğretmenlerden bir gün birdenbire değerlendirmede yeni bir standarda uymaları beklenebiliyor. Ve bu tür değişimlerin pek çok faydası olsa da uygulamaya geçmesi zaman alıyor. Ve eğitimdeki diğer pek çok şey gibi bu da yapılması gerekenler listesine ekleniyor. Çalıştığım bölgenin Eğitim Müdürlüğü’nün yeni hedefine göre hepimiz Öğrenci Öğrenme Hedefleri adı verilen yeni bir işle görevlendirildik. Devlet, bunlarla daha ne yapacağını bile bilmeden ya da nasıl yöneteceğini bile bilmeden büyük bir iş yükünü üzerimize yığdı. Öğretmenlerin çoğu muhtemelen aynı şeyi hissediyor şu anda: Öğrenci başarısına odaklanmanın teoride harika ama uygulamada berbat yöntemlerinden biri daha! Ve en önemlisi öğretmenlerin zamanının çoğu yine çalınıyor. Bu da yetmezmiş gibi şimdi her bölgenin eğitim dünyasına “armağan” etmek istediği yeni girişimleri var. Bizimki mesela bu yıl Windows 8, Google Drive ve yeni bir öğrenci değerlendirme programı kullanmaya odaklanmamızı istedi. Üstelik çok az bir eğitimle. Durun, daha bitmedi! Her okulun kendi planlarında da belli konular var. Ve bu okullardaki öğrencilerle ilgili “evrak yükü” asla azalmıyor aksine sürekli artıyor. Ah, bir de toplantılar var! Bir de müdür olmayı ve tüm bu toplantıları yaptığınızı düşünebiliyor musunuz? Daha da fazla zaman ayırmanız bekleniyor. Ve hala günde sadece 24 saatiniz var. Ve önümüzdeki yıl neler olacağı hakkında hiç konuşmayalım bile! Öğretmenlerle ilgili tüm bu “tepeden inme” değişimlerin arasında sürekli gözden kaçan çok önemli ve “acıklı” bir gerçek var: Hiç zamanımız yok! Bu gerçek, inanması zor da olsa, birçok negatif şeye sebep oluyor maalesef: Artık öğrencilerimizi iyi tanıyamıyoruz. Kendi kişisel mesleki hedeflerimiz, bize duyulan güvensizlik denizinde kaybolmuş durumda. Birbirimizle en yeni, en harika ders hakkında hiç konuşmuyoruz ve öğretmenler arasında işbirliği neredeyse tamamen yok oldu. Evi aramak? Bunu yapamam, çünkü buna zamanım yok. Sadece mail atabilirim. Yaratmaya, kültürümüzü geliştirmeye ya da başkalarına ilgi göstermeye zamanımız yok. Her şeyin ötesinde, kafamızı suyun yüzeyinde tutmak için kürek çekmekle aşırı meşgulüz, çünkü üzerimizde bizi her an batırabilecek bir yük taşıyoruz. Bu yükün adı; kayıp zaman. Eğer ihtiyaç duyduğum zamanın hepsine sahip olsaydım neler mi yapardım? – Kendi öğrenci-merkezli, zihni aktive eden müfredatımı tekrar yazardım. – Anlamlı ve yapmaya değer değerlendirmeler yapmak için diğer meslektaşlarımla birlikte çalışırdım. –Sonrasında bunları paylaşabilir ve verilerimizi bilgisayara girebilirdik. Sonra da, devlet, bu iş için başkasına milyon dolarlar vereceğine oturup kendi değerlendirmemizi kendimiz yapardık. – Senenin başında her öğrenciyi tek tek telefonla arayıp kendimi tanıtırdım. – Ayda bir kez her veliyi telefonla arayıp konuşurdum. – Geçtiğimiz yıl okulda zorlanan öğrencilerin evlerini ziyaret ederdim. – Rehber öğretmenimle oturup ailesi boşanma sürecinden geçen öğrencilere nasıl yardım edebileceğimi konuşurdum . – Müdürün yeniden bir okul lideri olmasına yardım ederdim. – Bir öğretmen olarak eksiklerimi müdürle yapacağım bir konuşmada tartışır ve bu eksiklikleri doldurmanın yollarını bulurdum. – Meslektaşlarımı gözlemlerdim. – Yeni başlayan bir öğretmeni kanatlarımın altına alırdım. – Her öğrenci ile ilgili üç pozitif şey öğrenirdim. – Yaklaşan konumuz için bir öğrenciyle birlikte bir oyun yazardım. –Ekibimdeki bir öğretmenle birlikte çalışıp konularımızın tamamen “müfredatlar arası” bir hale gelmesini sağlardım. – Sınıfıma fayda sağlayacak en son teknoloji programını keşfederdim. – Sınıfımdaki dersler konusunda tam bir uzman olmak için okurdum, okurdum ve daha fazla okurdum. – Öğrencileri içinde yaşadıkları toplum için iyi şeyler yapmaları konusunda teşvik ederdim. Mesela yoksullara yemek dağıtmaya destek olmaları için… – Sınav kağıtlarının ve ödevlerin her kelimesini iyice okuyup en az 5 yorum/öneri yazardım. – Yeterince bilmediğim bir şey hakkında bir online seminer izlerdim. – Bir projede, yarışmada ya da gezide sınırlarımı sonuna kadar zorlamayı keşfederdim. – Karşılaştığım öğrenciyle/veliyle/meslektaşla daha sakin bir kafayla oturup konuşurdum. – Bir sonraki dersime sanki son dersimmiş gibi hazırlanırdım. Ve sonra aynısını ertesi gün de yapardım. Gördüğünüz gibi eğer öğretmenlerin daha fazla zamanı olsaydı, hepimiz işimizi çok daha iyi yapardık. Ve öğrencilerimiz bundan büyük fayda sağlardı. Daha fazla boş zamanla gidip faturalarımızı yatırmayacağız. Daha fazla boş zamanla eğitimde gerçek ve temel bir değişim yaratacağız. Ama bunun için bize güvenmeniz gerekiyor ve daha fazla zaman vermeniz. Ve şu an her ikisine de sahip değiliz. Öğretmenler olarak isteyebileceğimiz çok şey var: Daha yüksek maaş; daha küçük sınıflar; bize daha çok destek olan bir yasama organı, okul yönetimi, müfettiş ve okul müdürü; okula gelen çocukların öğrenmeye hazır olması; en son teknoloji; ve güncellenmiş bir müfredat. Ama tüm bunlardan daha da önemlisi, öğretmenlerin daha fazla zamana ihtiyacı var. Alıntı: Egitimpedia.com Kaynak: http://www.washingtonpost.com/blogs/answer-sheet/wp/2014/12/22/teacher-what-i-dont-have-time-to-do-anymore-and-what-id-do-if-i-had-it/

MEB PERSONEL OKU, YORUMLA ve PAYLAŞ ==> http://www.mebpersonel.com/meb-personel/ogretmenlerin-en-cok-neye-ihtiyaci-var-h160542.html

MebPersonel.Com
“Okulları gerçekten düzeltmek istiyorsak, öğretmenlere daha fazla zaman vermeliyiz” desem, sanırım sıradan bir vatandaş bana şöyle bir dönüp bakar ve “Bir dakika” diye düşünür “öğretmenlere daha çok zaman vermek mi? Bu insanların zaten Haziran, Temmuz ve Ağustos ayları tatil! Ayrıca zaten saat 3′e kadar falan çalışmıyorlar mı? Üstelik çalıştıklarında da öğrencilere ders kitaplarını okumalarını söylüyorlar, sınıfta birkaç tur atıyorlar ve cetvellerini birkaç kez masaya vurduktan sonra yerlerine oturup YouTube’da kedi videoları izleyip diğer öğretmen arkadaşlarıyla paylaşıyorlar. ” Okulların berbat bir durumda olduğuna hiç şaşırmamak lazım. Ancak işin aslı, öğretmenlerin ortalama bir okul gününde yapmaları gereken her şey için zamanları yok. Ve sahip olduğumuz azıcık zaman da öğrenci başarısına hiçbir katı sağlamayan şeylerle işgal ediliyor. Örneğin öğretmenlerden bir gün birdenbire değerlendirmede yeni bir standarda uymaları beklenebiliyor. Ve bu tür değişimlerin pek çok faydası olsa da uygulamaya geçmesi zaman alıyor. Ve eğitimdeki diğer pek çok şey gibi bu da yapılması gerekenler listesine ekleniyor. Çalıştığım bölgenin Eğitim Müdürlüğü’nün yeni hedefine göre hepimiz Öğrenci Öğrenme Hedefleri adı verilen yeni bir işle görevlendirildik. Devlet, bunlarla daha ne yapacağını bile bilmeden ya da nasıl yöneteceğini bile bilmeden büyük bir iş yükünü üzerimize yığdı. Öğretmenlerin çoğu muhtemelen aynı şeyi hissediyor şu anda: Öğrenci başarısına odaklanmanın teoride harika ama uygulamada berbat yöntemlerinden biri daha! Ve en önemlisi öğretmenlerin zamanının çoğu yine çalınıyor. Bu da yetmezmiş gibi şimdi her bölgenin eğitim dünyasına “armağan” etmek istediği yeni girişimleri var. Bizimki mesela bu yıl Windows 8, Google Drive ve yeni bir öğrenci değerlendirme programı kullanmaya odaklanmamızı istedi. Üstelik çok az bir eğitimle. Durun, daha bitmedi! Her okulun kendi planlarında da belli konular var. Ve bu okullardaki öğrencilerle ilgili “evrak yükü” asla azalmıyor aksine sürekli artıyor. Ah, bir de toplantılar var! Bir de müdür olmayı ve tüm bu toplantıları yaptığınızı düşünebiliyor musunuz? Daha da fazla zaman ayırmanız bekleniyor. Ve hala günde sadece 24 saatiniz var. Ve önümüzdeki yıl neler olacağı hakkında hiç konuşmayalım bile! Öğretmenlerle ilgili tüm bu “tepeden inme” değişimlerin arasında sürekli gözden kaçan çok önemli ve “acıklı” bir gerçek var: Hiç zamanımız yok! Bu gerçek, inanması zor da olsa, birçok negatif şeye sebep oluyor maalesef: Artık öğrencilerimizi iyi tanıyamıyoruz. Kendi kişisel mesleki hedeflerimiz, bize duyulan güvensizlik denizinde kaybolmuş durumda. Birbirimizle en yeni, en harika ders hakkında hiç konuşmuyoruz ve öğretmenler arasında işbirliği neredeyse tamamen yok oldu. Evi aramak? Bunu yapamam, çünkü buna zamanım yok. Sadece mail atabilirim. Yaratmaya, kültürümüzü geliştirmeye ya da başkalarına ilgi göstermeye zamanımız yok. Her şeyin ötesinde, kafamızı suyun yüzeyinde tutmak için kürek çekmekle aşırı meşgulüz, çünkü üzerimizde bizi her an batırabilecek bir yük taşıyoruz. Bu yükün adı; kayıp zaman. Eğer ihtiyaç duyduğum zamanın hepsine sahip olsaydım neler mi yapardım? – Kendi öğrenci-merkezli, zihni aktive eden müfredatımı tekrar yazardım. – Anlamlı ve yapmaya değer değerlendirmeler yapmak için diğer meslektaşlarımla birlikte çalışırdım. –Sonrasında bunları paylaşabilir ve verilerimizi bilgisayara girebilirdik. Sonra da, devlet, bu iş için başkasına milyon dolarlar vereceğine oturup kendi değerlendirmemizi kendimiz yapardık. – Senenin başında her öğrenciyi tek tek telefonla arayıp kendimi tanıtırdım. – Ayda bir kez her veliyi telefonla arayıp konuşurdum. – Geçtiğimiz yıl okulda zorlanan öğrencilerin evlerini ziyaret ederdim. – Rehber öğretmenimle oturup ailesi boşanma sürecinden geçen öğrencilere nasıl yardım edebileceğimi konuşurdum . – Müdürün yeniden bir okul lideri olmasına yardım ederdim. – Bir öğretmen olarak eksiklerimi müdürle yapacağım bir konuşmada tartışır ve bu eksiklikleri doldurmanın yollarını bulurdum. – Meslektaşlarımı gözlemlerdim. – Yeni başlayan bir öğretmeni kanatlarımın altına alırdım. – Her öğrenci ile ilgili üç pozitif şey öğrenirdim. – Yaklaşan konumuz için bir öğrenciyle birlikte bir oyun yazardım. –Ekibimdeki bir öğretmenle birlikte çalışıp konularımızın tamamen “müfredatlar arası” bir hale gelmesini sağlardım. – Sınıfıma fayda sağlayacak en son teknoloji programını keşfederdim. – Sınıfımdaki dersler konusunda tam bir uzman olmak için okurdum, okurdum ve daha fazla okurdum. – Öğrencileri içinde yaşadıkları toplum için iyi şeyler yapmaları konusunda teşvik ederdim. Mesela yoksullara yemek dağıtmaya destek olmaları için… – Sınav kağıtlarının ve ödevlerin her kelimesini iyice okuyup en az 5 yorum/öneri yazardım. – Yeterince bilmediğim bir şey hakkında bir online seminer izlerdim. – Bir projede, yarışmada ya da gezide sınırlarımı sonuna kadar zorlamayı keşfederdim. – Karşılaştığım öğrenciyle/veliyle/meslektaşla daha sakin bir kafayla oturup konuşurdum. – Bir sonraki dersime sanki son dersimmiş gibi hazırlanırdım. Ve sonra aynısını ertesi gün de yapardım. Gördüğünüz gibi eğer öğretmenlerin daha fazla zamanı olsaydı, hepimiz işimizi çok daha iyi yapardık. Ve öğrencilerimiz bundan büyük fayda sağlardı. Daha fazla boş zamanla gidip faturalarımızı yatırmayacağız. Daha fazla boş zamanla eğitimde gerçek ve temel bir değişim yaratacağız. Ama bunun için bize güvenmeniz gerekiyor ve daha fazla zaman vermeniz. Ve şu an her ikisine de sahip değiliz. Öğretmenler olarak isteyebileceğimiz çok şey var: Daha yüksek maaş; daha küçük sınıflar; bize daha çok destek olan bir yasama organı, okul yönetimi, müfettiş ve okul müdürü; okula gelen çocukların öğrenmeye hazır olması; en son teknoloji; ve güncellenmiş bir müfredat. Ama tüm bunlardan daha da önemlisi, öğretmenlerin daha fazla zamana ihtiyacı var. Alıntı: Egitimpedia.com Kaynak: http://www.washingtonpost.com/blogs/answer-sheet/wp/2014/12/22/teacher-what-i-dont-have-time-to-do-anymore-and-what-id-do-if-i-had-it/

MEB PERSONEL OKU, YORUMLA ve PAYLAŞ ==> http://www.mebpersonel.com/meb-personel/ogretmenlerin-en-cok-neye-ihtiyaci-var-h160542.html
MebPersonel.Com
“Okulları gerçekten düzeltmek istiyorsak, öğretmenlere daha fazla zaman vermeliyiz” desem, sanırım sıradan bir vatandaş bana şöyle bir dönüp bakar ve “Bir dakika” diye düşünür “öğretmenlere daha çok zaman vermek mi? Bu insanların zaten Haziran, Temmuz ve Ağustos ayları tatil! Ayrıca zaten saat 3′e kadar falan çalışmıyorlar mı? Üstelik çalıştıklarında da öğrencilere ders kitaplarını okumalarını söylüyorlar, sınıfta birkaç tur atıyorlar ve cetvellerini birkaç kez masaya vurduktan sonra yerlerine oturup YouTube’da kedi videoları izleyip diğer öğretmen arkadaşlarıyla paylaşıyorlar. ” Okulların berbat bir durumda olduğuna hiç şaşırmamak lazım. Ancak işin aslı, öğretmenlerin ortalama bir okul gününde yapmaları gereken her şey için zamanları yok. Ve sahip olduğumuz azıcık zaman da öğrenci başarısına hiçbir katı sağlamayan şeylerle işgal ediliyor. Örneğin öğretmenlerden bir gün birdenbire değerlendirmede yeni bir standarda uymaları beklenebiliyor. Ve bu tür değişimlerin pek çok faydası olsa da uygulamaya geçmesi zaman alıyor. Ve eğitimdeki diğer pek çok şey gibi bu da yapılması gerekenler listesine ekleniyor. Çalıştığım bölgenin Eğitim Müdürlüğü’nün yeni hedefine göre hepimiz Öğrenci Öğrenme Hedefleri adı verilen yeni bir işle görevlendirildik. Devlet, bunlarla daha ne yapacağını bile bilmeden ya da nasıl yöneteceğini bile bilmeden büyük bir iş yükünü üzerimize yığdı. Öğretmenlerin çoğu muhtemelen aynı şeyi hissediyor şu anda: Öğrenci başarısına odaklanmanın teoride harika ama uygulamada berbat yöntemlerinden biri daha! Ve en önemlisi öğretmenlerin zamanının çoğu yine çalınıyor. Bu da yetmezmiş gibi şimdi her bölgenin eğitim dünyasına “armağan” etmek istediği yeni girişimleri var. Bizimki mesela bu yıl Windows 8, Google Drive ve yeni bir öğrenci değerlendirme programı kullanmaya odaklanmamızı istedi. Üstelik çok az bir eğitimle. Durun, daha bitmedi! Her okulun kendi planlarında da belli konular var. Ve bu okullardaki öğrencilerle ilgili “evrak yükü” asla azalmıyor aksine sürekli artıyor. Ah, bir de toplantılar var! Bir de müdür olmayı ve tüm bu toplantıları yaptığınızı düşünebiliyor musunuz? Daha da fazla zaman ayırmanız bekleniyor. Ve hala günde sadece 24 saatiniz var. Ve önümüzdeki yıl neler olacağı hakkında hiç konuşmayalım bile! Öğretmenlerle ilgili tüm bu “tepeden inme” değişimlerin arasında sürekli gözden kaçan çok önemli ve “acıklı” bir gerçek var: Hiç zamanımız yok! Bu gerçek, inanması zor da olsa, birçok negatif şeye sebep oluyor maalesef: Artık öğrencilerimizi iyi tanıyamıyoruz. Kendi kişisel mesleki hedeflerimiz, bize duyulan güvensizlik denizinde kaybolmuş durumda. Birbirimizle en yeni, en harika ders hakkında hiç konuşmuyoruz ve öğretmenler arasında işbirliği neredeyse tamamen yok oldu. Evi aramak? Bunu yapamam, çünkü buna zamanım yok. Sadece mail atabilirim. Yaratmaya, kültürümüzü geliştirmeye ya da başkalarına ilgi göstermeye zamanımız yok. Her şeyin ötesinde, kafamızı suyun yüzeyinde tutmak için kürek çekmekle aşırı meşgulüz, çünkü üzerimizde bizi her an batırabilecek bir yük taşıyoruz. Bu yükün adı; kayıp zaman. Eğer ihtiyaç duyduğum zamanın hepsine sahip olsaydım neler mi yapardım? – Kendi öğrenci-merkezli, zihni aktive eden müfredatımı tekrar yazardım. – Anlamlı ve yapmaya değer değerlendirmeler yapmak için diğer meslektaşlarımla birlikte çalışırdım. –Sonrasında bunları paylaşabilir ve verilerimizi bilgisayara girebilirdik. Sonra da, devlet, bu iş için başkasına milyon dolarlar vereceğine oturup kendi değerlendirmemizi kendimiz yapardık. – Senenin başında her öğrenciyi tek tek telefonla arayıp kendimi tanıtırdım. – Ayda bir kez her veliyi telefonla arayıp konuşurdum. – Geçtiğimiz yıl okulda zorlanan öğrencilerin evlerini ziyaret ederdim. – Rehber öğretmenimle oturup ailesi boşanma sürecinden geçen öğrencilere nasıl yardım edebileceğimi konuşurdum . – Müdürün yeniden bir okul lideri olmasına yardım ederdim. – Bir öğretmen olarak eksiklerimi müdürle yapacağım bir konuşmada tartışır ve bu eksiklikleri doldurmanın yollarını bulurdum. – Meslektaşlarımı gözlemlerdim. – Yeni başlayan bir öğretmeni kanatlarımın altına alırdım. – Her öğrenci ile ilgili üç pozitif şey öğrenirdim. – Yaklaşan konumuz için bir öğrenciyle birlikte bir oyun yazardım. –Ekibimdeki bir öğretmenle birlikte çalışıp konularımızın tamamen “müfredatlar arası” bir hale gelmesini sağlardım. – Sınıfıma fayda sağlayacak en son teknoloji programını keşfederdim. – Sınıfımdaki dersler konusunda tam bir uzman olmak için okurdum, okurdum ve daha fazla okurdum. – Öğrencileri içinde yaşadıkları toplum için iyi şeyler yapmaları konusunda teşvik ederdim. Mesela yoksullara yemek dağıtmaya destek olmaları için… – Sınav kağıtlarının ve ödevlerin her kelimesini iyice okuyup en az 5 yorum/öneri yazardım. – Yeterince bilmediğim bir şey hakkında bir online seminer izlerdim. – Bir projede, yarışmada ya da gezide sınırlarımı sonuna kadar zorlamayı keşfederdim. – Karşılaştığım öğrenciyle/veliyle/meslektaşla daha sakin bir kafayla oturup konuşurdum. – Bir sonraki dersime sanki son dersimmiş gibi hazırlanırdım. Ve sonra aynısını ertesi gün de yapardım. Gördüğünüz gibi eğer öğretmenlerin daha fazla zamanı olsaydı, hepimiz işimizi çok daha iyi yapardık. Ve öğrencilerimiz bundan büyük fayda sağlardı. Daha fazla boş zamanla gidip faturalarımızı yatırmayacağız. Daha fazla boş zamanla eğitimde gerçek ve temel bir değişim yaratacağız. Ama bunun için bize güvenmeniz gerekiyor ve daha fazla zaman vermeniz. Ve şu an her ikisine de sahip değiliz. Öğretmenler olarak isteyebileceğimiz çok şey var: Daha yüksek maaş; daha küçük sınıflar; bize daha çok destek olan bir yasama organı, okul yönetimi, müfettiş ve okul müdürü; okula gelen çocukların öğrenmeye hazır olması; en son teknoloji; ve güncellenmiş bir müfredat. Ama tüm bunlardan daha da önemlisi, öğretmenlerin daha fazla zamana ihtiyacı var. Alıntı: Egitimpedia.com Kaynak: http://www.washingtonpost.com/blogs/answer-sheet/wp/2014/12/22/teacher-what-i-dont-have-time-to-do-anymore-and-what-id-do-if-i-had-it/

MEB PERSONEL OKU, YORUMLA ve PAYLAŞ ==> http://www.mebpersonel.com/meb-personel/ogretmenlerin-en-cok-neye-ihtiyaci-var-h160542.html

MebPersonel.Com
egitimpedia
Kaynak: http://www.washingtonpost.com/blogs/answer-sheet/wp/2014/12/22/teacher-what-i-dont-have-time-to-do-anymore-and-what-id-do-if-i-had-it/


******  Türkiye'de öğretmenler en çok neye ihtiyaç duyuyor?

          Beklentileri, önerileri, yaşadıkları sorunlar.....


Siz de gerekçeleriyle birlikte madde madde yazın biz sayfamızda paylaşalım.

editor@egitimajansi.com
aguclu@milliyet.com.tr




 

Emoji ile tepki ver!

Bu Haberi Paylaş :

Etiketler :

Benzer Haberler
    0 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • Diğer Yorumlar (0)