adscode
adscode

​Özel Okullar Bindikleri Dalı Kesmemeli!

Eğitimde ciddi arayışlar var. Özel okul seçeneği de bunlardan birisi.

​Özel Okullar Bindikleri Dalı Kesmemeli!
Günün Yazısı
Son yıllarda, sayıları, o kadar çok arttı ki, çoğu derme çatma ya da paragöz. MEB ya da Maliye'nin ciddi bir denetim yaptığı da söylenemez. Ve, olan öğrenci, öğretmen ve velilere oluyor!

Aşağıda pek çok velinin başından geçen çok uzun bir macera var.
Soluk almadan son satırına kadar okudum.
Abartı var mı?
Hiç sanmıyorum.
Okulun adı yok, çünkü aynı macerayı başka okullarda yaşamak mümkün.
İşte bu yüzden, işini  hakkıyla yapan diğer kolejleri korumak için, aradaki çürüklerin ayıklanması gerekiyor.
Yine aynı şekilde, zincir okulların da, isimlerini zora sokma ihtimali olan tüm krurumları en iyi şekilde denetlemeleri gerekiyor.
Maliye ve MEB'e gelince, kimden yanalar?
Öğrenci, öğretmen, velilerden yanalar mı yoksa okul sahiplerinden yana mı?
Elbette taraf olmaları ve bir tarafı korumaları beklenemez. Adil olsunlar, yeter!
Aşağıdaki mektubu okurken, ne olur öküzün altında buzağı aramayalım ve kendisi de öğretmen olan, bir velimizin, özel okula kayda giderken ki heyecanını ve ayrılırken ki duygularını, samimiyetle ele alalım.
Özel okulların sayısı ve genel eğitim içindeki payı daha da artmalı ki, devletin üzerindeki eğitim yükü hafiflesin.
Ama veliler de, her şeyden fedakarlık yaparak verdikleri, her kuruşun karşılığını almalıdır.
Olaylara bu çerçeveden bakılırsa, çok daha sağlıklı analizler yapabiliriz!..

Ön Yazı
Sayın Abbas Güçlü,  özel okulların mantar gibi çoğaldığı günümüzde böyle bir yazıya çok ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Benim gibi mağdur olan insanlar adına bu konuyla ilgilenir misiniz? 
Bunu bir vatandaşlık görevi olarak görüyorum. 
Yazdıklarım tamamen gerçektir. 

Haddimi Aşmadan!

Bu yazının konusu özel okullar fakat, haddimi aşan akademik, bilimsel bir yazı yazmayacağım. 

Bu yazıları yazan çok değerli hocalarımız var neyse ki. 

Ben sadece fırından yeni çıkmış bir tecrübemi, sıcağı sıcağına, hiç abartmadan, olduğu gibi, sakin sakin anlatmaya çalışacağım. 

Benzer durumlarla karşılaşmış başkalarına destek olmak ve karşılaşma ihtimali olanları da uyarmak niyetindeyim. 





Hiç Abartı Yok


3 Mart 2018 tarihinde tanıştık bu kurumla.

İlk görüşte aşk değildi, büyük anlamlar yükleyerek gitmiştik zaten. Kapıdan girdiğimizde bize ne söylerlerse inanabilecek durumdaydık kızımla. 

Büyük bir okul; içinde havuzu, laboratuvarları, spor salon var. 

Giriş bir otel lobisine benziyor, yerler pırıl pırıl, kadife koltuklar yumuşacık. Çalışanlar şefkatli kollarını açıyorlar hemen. 

O kadar sıcaklar ki özel hayatınızı bile dökebilirsiniz orada. 

“Çok beğendik okulu fakat çok pahalı.” diyorum mahcup. 

“Bursluluk sınavlarını kaçırdık biz malum.” 

Üzüntümüze kıyamıyorlar. 

Sürpriz!!! 

“Hafta sonu bir sınavımız var, ona girsin öğrencimiz.” 

Böylece düzmece bir bursluluk sınavı hazırlanıyor. 

Sorular kağıt üzerinde değil bilgisayarda olup bitiyor her şey. 

Bir bakmışsınız %35 kazanıvermişsiniz. 

Neden daha üstü değil? 

Üst sınır konulmuş çünkü. 

Kimse %50’den fazlasını kazanamıyor. 

Çocuk okula başlayınca öğreniyor ki %60 ve üstü burslu pek çok çocuk var. Kimi kaça ikna edebilirlerse… 

Bursa burun kıvırıyorum biraz,gene çok pahalı yıllık ücret. 

O zaman devreye kurum indirimi denen şey giriyor. 

Hangi kurumda olduğunuzun bir önemi yok, biraz da oradan kırpalım fiyatı. 

İkna etmeye kararlılar.Zaten tesir altına almışlar bizi, yüzüp yüzüp kuyruğuna gelmişler olayın. 

Bir İngilizce öğretmeni çağırılıyor, mülakata alınıyor çocuk. 

Muhteşem bir İngilizce var bu okulda diyorum. (Zaten İngilizce laboratuvarındaki kulaklıkların dizili olduğu masaya göz ucuyla baktığımda bu kanıya varmıştım.) 



Güven Veriyorlar



Karşımda oturan müdür yardımcısı ile göz göze geliyorum. 

Ben yaşlarda oldukça zarif bir kadın. 

İpek gömlek giymiş, saçları itinayla sarıya boyanmış, asil bir görüntüsü var. Çocuğum emin ellerde! 

Anaç bir ifade, temiz bir görüntü her zaman kandırıcıdır. 

“Nasıldı mülakat?” diye soruyor hocaya. 

“Bu çocuk mükemmel İngilizce konuşuyor, devlet okulundan gelmesi imkansız.” diyor öğretmen. 

Göğsüm gururla kabarıyor, içim içime sığmıyor. 

Hiçbir sorun yok, çocuğum bu okul için yaratılmış! 

“Biraz daha düşünsek mi?” diyorum kızımın kulağına eğilip. 

Diziyle dürtüyor beni, o çoktan kararını vermiş. 

Burası onun cenneti olacak belli. (Benimse cehennemim.) 



Tam Bizim İçin



Devlet okullarında tuvaletler pis, burada öyle mi! 

Yerler bile parlıyor, bal dök yala. 

Bütün dersler laboratuvarda işleniyormuş, havuz da var hem. 

“Şimdiki çocuklar şanslı, özel okullar var, her imkan mevcut. 

Bizim zamanımızda…” ile başlayan bir konuşmanın ortasında buluyorum kendimi. 

Haklı galiba. 

Benim çocuğumun neyi eksik zamane çocuklarından? 

Neden devlet okulunda sürünsün? 

Haklı da etin ne budun ne kızım senin, bir başına öğretmen maaşıyla olur mu bu iş? 

O arada içeriye son derece zarif bir başka kadın giriyor.

 “Son bir mülakatımız kaldı, rehberlik öğretmenimiz de bir görüşme yapmak istiyor.” diyor idareci Z. Hanım. 

Kızımı da alıp çıkıyor öğretmen. 

“Bizim için çocuklarımızın psikolojisi çok önemli, malum ergenlik dönemleri…” diye devam eden bir başka konuşmanın içindeyim şimdi. 

Çocuk rehberlik servisince de kontrol edilecek demek ki. 

İlgi, alaka mükemmel! 

Olumlu kanı depom doldurulmuş oluyor böylece. 



Sözleşme Zamanı



Artık sözleşmeyi imzalayabiliriz. 

İtinayla muhasebe odasına alınıyoruz. 

Yine güler yüzlü bir personel, şakacı bir kadın. 

İki hoş beşten sonra sözleşme kağıtları önümde. 

Bir buçuk yıllık bir borç, toplamda 28.000 TL ama taksit yapılıyor. 

“Bu paraya araba alınır be!” diyor iç ses, “Hemen çık buradan.” 

“Eğitime verdiğin paraya acımayacaksın, imzala!” diyor diğer iç ses. 

Taksit sayısı yalnızca on, her taksit benim maaşımın tamamı neredeyse ama okul güzel be! 

Çocuğumdan kıymetli mi, çalışırım, biraz da birikmişim var, okuturum ben çocuğu bu okulda! 

Genel işlem sözleşmeleri üst üste yığılmış, içinden iki tanesi seçiliyor, taraflar imzaları atıyor. 

Aile gibi bir ortam, insan ailesini kazıklamaz nasıl olsa, zarar gelmez onlardan. Okumaya bile gerek yok, imzaladım işte! 

Anlaşmalı bankaya kredi hesabımda açılıyor birkaç gün içinde. 

Artık ciddi bir borç içindeyim.

Maaşımı buraya yatıracağım önümüzdeki bir yıl boyunca.

 Bu arada ev kirası, mutfak masrafı ne olacak? Hayat standartları da düşecek. 





Of, Offf





Offf… Ama okul çok güzel! 

“Her iki eğitim öğretim yılının da %10’unu peşin alıyoruz.” diyor muhasebeci. (Garanti parasıymış meğer. Kaparo gibi, yanmaya mahkum. Hiç başlamasanız bile kayıt iptalinde direk el koyuyorlar.) 

Toplamda 3000 TL’yi ödüyorum, bir aylık maaşım gitti, içim acıyor.

O para için her sabah Mamak yollarına düşüyorum ben, onlar ne kolay alıp attılar kasaya. 

İkinci taksit bir ay sonra. 

İlkini ödeyebildim ya ikincisi? 

Düşünme, okul çok güzel! 

Havuzu da var üstelik. 

Bitti mi peki? Bitmedi. 

“Store hemen şurada, oradan kıyafet alın.” diyorlar. 

Okulun içinde mağaza açmışlar, kıyafet satıyorlar. AVM gibi. 

Mağazaya giriyorum, gençten bir çocuk. 

Gençler güven vermiştir her zaman bana, hiç sorgulamam söylediklerini. 

“Şu kıyafet resmi törenler için, bunun dışında bir şey giyilmesi yasak.” diyor. Yalanmış… 

“Şu eşofman takımı, şu da diğer günlerde giyilecek kıyafet.” 

Bir pantolon 120 TL, bir penye mont 120 TL, bir tişört 60 TL… 

Markalı kıyafetler gibi pahalı her şey. 

Toplamda 450 TL de öyle ödüyorum. 

Bitti mi? 

Gene bitmedi! 

“Kitap ücreti ödemeniz lazım.” diyorlar bu sefer. 

“Bakın sadece 3 ay kadı dönemin bitmesine, fotokopilerle idare edemez miyiz?” “Olmaz!” Artık kayıt işimiz bitti nasıl olsa, hayır dönemine girmiş bulunmaktayız. “Ne kadar?” 

“1200 TL”

 “Peki, kredi kartıyla ödeyeyim, nakit kalmadı.” 

Toplamda 5000 TL ilk gün uçup gidiyor. Ama okul güzel, eğitim kaliteli hem havuz da var, İngilizce süper, gitsin be! Fakat nasıl gidecek bu çocuk okula? 



Servis Muamması



“Servisi de görüşelim. Bizim siteye servisin olduğunu söylemiştiniz.” diyorum. Ne hikmetse servis sorumluları kayıt sırasında okulda yok ama nasıl olsa pazartesi olacaklarmış.

Servise kaydını yaptırabilirim diye düşünüyorum.

Yeni okulun ilk günü, servisçinin odasında alıyorum soluğu.

“Maalesef efendim bütün koltuklar dolu.” 

“Nasıl olur, bana servisin olduğu söylendi.” 

“Servis var ama yer yok. Şimdi siz yılın ortasında gelince tabi…

” Sorun, hatta büyük sorun ama neyse... 

İlk günden sorunlu bir veli gibi görünmek istemiyorum. 

Halkla ilişkilerden R. Hanım rahatlatacak bir açıklama yapacaktır nasıl olsa. 

“Ben bırakırım kızımı sabahları, yalnız çok erken bırakmak zorundayım.” “Okulumuz 24 saat açık. İstediğiniz saatte bırakın. Zaten çalışanlar 07.00’de geliyor.” 

O sırada çay getiren personele dönüyor “Siz yedide geliyorsunuz değil mi?” “Tabi.” 

Yalan! 

Kimse gelmiyor yedide kapı güvenliği ve patates çuvalları dışında.

Ders 08.20’de başlıyor, niye gelsinler ki o saate?

Sabah yedide, gün aydınlanırken koskoca binada on iki yaşındaki kızımı yalnız bırakıp çıkıyorum ertesi gün ve diğer günlerde. 

İçimde şüpheyle ayrılıyorum her seferinde ama yapacak bir şey yok.



Cennet Cehenneme Döndü



 İkinci hafta okula gitmek istemiyor. 

Boğazım ağrıyor diyor. 

Doktora götürüp rapor alıyorum. 

Ertesi gün gene gitmek istemiyor. 

Yazılı haftası mecbur gidecek. 

“Anne lütfen beni eski okuluma al ve bu kabus bitsin!” diye ağlıyor. 

“Ne!!! 

Ama mükemmel bir okul. 

Şımarıklık bu!” (Bu cümleyi kayıt iptali sırasında R. Hanım da kurdu. Kendileri mükemmel, benim çocuğum şımarıktı muhakkak.) 

“Ben çok büyük hata yaptım anne, gül gibi okulumu bırakmışım. 

O öğretmenlerin hiç biri bir N.. hoca, ya da T… hoca etmez. 

Voleybol hocası, bizim beden eğitimi öğretmenimiz A… hocanın yarısı etmez. Arkadaşlarımı, öğretmenlerimi özledim. 





Şişirme Notlar





Bu okul not şişiriyor anne. 

Sınıfta 90’ın altında alan yok. 

Ben hakkım olmayan notları almak istemiyorum!”

Son söylediği ayrılmak için yeterli bir sebep. 

Ben çocuğumu dürüst yetiştirmeye çalışıyorum sizler gibi şüphesiz!  

“Peki.” diyorum. 

Önce mahalle mektebimizle görüşüyoruz, seve seve geri kabul ediyorlar bizi, sonra koleje gidiyoruz kayıt iptali için. 

Şaşırtıcı ama hiç sorun çıkarmıyorlar. 

Hemen yapılıyor kayıt iptali. 

Çocukla görüşmek, ikna çabası, benimle tartışmak falan yok. 

Kırıldılar herhalde diyorum.

Çok mahcubum, yarı yolda bıraktık onları diye düşünüyorum, bütün yükü almaya hazırım. 



Yüzde 10 Kesinti





Muhasebe “Yüzde onlar kesilecek.” diyor.

 “Ben cezama razıyım diyorum.” 

“Biraz daha ödemeniz gerekebilir.” diyor.

 “Ne kadar?” 

Hesap makinesi ile hesaplıyor. 

“300-400 TL kadar.” 

“Peki.” diyorum. 

Bir dilekçe dolduruyorum istekleri üzerine. 

Uyum sağlayamadığımızı belirtiyorum, teşekkür ediyorum çabaları için.

Hiçbirini rencide etmiyorum, servis ayarlayamamalarının hesabını bile sormuyorum.

Kötü bir anı kalsın istemiyorum onlarla ilgili çünkü aşkla başlamıştı her şey.

 Aynı gün yani 16 Mart günü bir bey tarafından aranıyorum. Ve pazarlık başlıyor. “Bu dönem böyle oldu madem bir sonraki dönemin kaydını iptal etmeyelim, ödedikleriniz yanmasın.” diyor.

 Israrcı fakat kibar, anlayışlı biri ya da öyle görünüyor. 

Kabul etmiyorum, hataydı çünkü, okulumuzu seviyormuşuz aslında, eğitim açısından daha iyiymiş bizim devlet okulumuz, aynı semtte bile olsa en iyi okul evine en yakın olanmış. 







Havuz Var Ama..



Havuzu yok belki ama zaten onların havuzunu da biz kullanamıyormuşuz. (Havuzu ilkokullar kullanabiliyormuş.) 

Laboratuvarları üç tane bizimkinde bir tane var ama onlar hiç inmiyormuş, biz inebiliyormuşuz.

Bunların hepsini düşününce özel okul ne kadar anlamsızmış. 

Kapatmadan bir ricada bulunuyorum. 

“Ben ödediğim hiçbir şeyi geri istemiyorum. Yalnız kabul edersiniz ki sadece 8 gün için 5000 TL çok büyük bir para. 

Lütfen benden artık para istemeyin.” 

“Notumu alıyorum, arkadaşlara ileteceğim, haklısınız, tamam.” diyor. 

(Yeniden para istediklerinde hangi yetkiliyle görüştüysem not aldılar zaten, ilgileri not almakla sınırlı sadece. Bu görüşmeyi inkar etmiş adının S… olduğunu öğrendiğim beyefendi. Onlara telefon görüşmesini dinleyebilirsiniz dediğimde aslında hiçbir şeyin kaydedilmediğini bunun bir formalite olduğunu anladım.Benim yalan söylediğimi, ödeme yapmamak için “çirkeflik”yaptığımı düşünmüş olmalılar, keşke kayıt altına alsalardı görüşmeleri gerçekten.) 

Kabus bitti sanıyorum, kaldığımız yerden devam ediyoruz hayata. 

Okulumuza döndüğümüz için mutluyuz, ayrıldığımız için bin pişmanız ama bitti işte. 



Bitti mi sahiden?





Üzerinden iki hafta geçiyor, muhasebeden arıyorlar. 

“1200 TL daha ödemeniz gerekiyor. 

( Sözde 300-400 çıkardı.) 

Okula devam ettiği süre için.” 

“Ama ben zaten fazlasıyla ödedim o sürenin parasını. Ayrıca benim çocuğum bursluydu. 

Sözleşme diyor ki…”

“Sözleşmedeki burs o anlamda değil. 

Ödemezseniz mahkeme…” 

“Bakın hukuka göre sözleşmede yazan neyse odur, burada açıkça burslu öğrenciden…” 

“Benim hukuk bilgim yok.” 

“O zaman hukuk yetkiliniz arasın beni.” 

Son görüşmemiz. 

Susuyorlar. 

Demek ki ses çıkarmayan biri olsam o parayı ödeyeceğim paşa paşa.

Daldan toplarım nasıl olsa değil mi, bahçedeki ağaç bu yıl bolca yüzlük verdi! İşte orada çatlıyor sabır taşı, kopuyor nezaketin incecik teli, saygılı susuşlar bitiyor. Bunlar ne haktan ne hukuktan anlıyorlarmış meğer. 

“Biz hiç kaybetmiyoruz bu davaları.” demişti genel müdürlükten görüştüğüm yetkili. 

Aynı şeyi okuldaki muhasebeciler de söylemişti. 

Haksızlar ama mutlaka alacaklar. 



Yok Öyle Yağma!





“Adalet satın alınabilen bir şey mi? Açın davanızı!”

 Her şey bir oyunmuş aslında! 

Hepsi oyuncuymuş. 

Beni her gün arayıp kızımla ilgili bilgi veren sınıf öğretmeninin kayıt iptalinden sonra yazdığım mesaja “Raporluyum ben, okulu arayın.” demesinden anlamalıymışım bunu. 

İdareci Z. Hanımınsonrasında telefonlarıma çıkmayışından anlamalıymışım. Muhasebeci o şakacı R. Hanımın beni kendisi aramayıp, işe daha yeni başlayan gencecik S.’ye aratmasındananlamalıymışım. 

İş paraya dökülünce etrafınızda hiçbiri kalmıyor ve ne koparabilirsek kardır diye sizin bütün samimiyetinizi hiçe sayarak saldırıya geçiyorlar. 

Asla kibar olmayın bunlara, sizi enayi sanıyorlar. 

Eğitimci falan değil yasal dolandırıcılar.

Araştırsanız idarecilerinin çoğunun işletme mezunu olduğunu görürsünüz, eğitimci değiller. 

Zaten okulun sahibi bir anonim şirket. 

Nasıl inandım ben bunların eğitimci olduklarına?





Eğitimci mi Tüccar mı?



Eğer bir kurum kayıt iptalinden sonra çocuğun değil paranın peşine düşüyorsa eğitimci değil tüccardır, bu net. 

Çocuklarımızı hırslı tüccarlara değil eğitimcilere emanet edelim. 

Devlet okullarımızın iyileştirilmesi için çabalayalım, kazandırmayalım bunlara. Samimi görünen ama aslında karşısındakini sadece müşteri gibi algılayan çalışanlarından, gerçek bir sınav gibi gösterilen bursluluk oyunundan, kayıt sırasında etrafınızda pervane olan ama iptalden sonra ortadan kaybolan idarecilerinden, öğretmenlerinden, her biri başka bir şey söyleyen muhasebecilerinden kısacası sinirlerinizi bozan, uykunuzu kaçıran her şeyden uzak olmak adına bu ve benzeri kurumların kapısından adımınızı dahi atmayın. 

Gül gibi okullarınızı bırakmayın. 

Eğer bırakmışsanız da onlarla mücadele edin, çünkü onlar çocuklar bağdan, para daldan toplanıyor sanıyorlar. 



En Acısı Da Ne Biliyor Musunuz?





Sözleşmelerini Özel Okullar Yönetmeliği’ne göre hazırlıyorlar. 

Bu yönetmelik yani devlet soygunu destekliyor. 

Bütün ticari sözleşmeler iki tarafın lehine hüküm içerirken özel okul sözleşmelerinde cayma hakkı yok. 

Bir mal satın aldığınızda bile 15 gün içinde iade hakkınız varken, eğitim gibi önemli bir meselede bu hakkı tanımıyor devlet size! 

Hukukun en önemli ilkesi olan dürüstlük ve hakkaniyet ilkesini çiğneyip geçen bu yönetmelik özel okulların sömürü düzeni kurmasına araç edilmiş ne yazık ki. 

Bu okullar zaten kitap ve kıyafet ücretleriyle en az yüzde yüz kar ediyor. 

Yüzde on kesinti ne demek toplam ücret düşünüldüğünde? 

Benim bir aylık emeğim demek. 

Hiçbir şey yapmadan kazandılar bu parayı. 



Para mı Çocuk mu?



Ben onlara başarılı bir çocuk götürdüm, bu okulu rüyalarında gören bir çocuk… İki haftada ağlaya ağlaya aldım okuldan çocuğumu. 

“Biz ne yaptık ya da yapamadık ki bu çocuğu iki haftada kaybettik?” diye soracaklarına paranın peşine düştüler. 

Arkalarında o rezil yönetmelik var. 

Her şey imzayı atana kadar, ondan sonrası için tuzları kuru zaten. 

Yönetmelikte veliye de tazminat hakkı tanınsa bu kadar rahat olabilirler mi acaba? 

Neden devlet benim, çocuğumun arkasında değil de bu şirketin arkasında soruyorum! 

Arkası sağlam olan tehditle, yukarıdan aratarak falan kayıt iptalini yaptırıp parasını alıyor zaten. 

Ben kime gideceğim? 

Yasa da arkamda değil. 

Hakkın, hukukun peşindeki bir velini neden korumuyorsun Milli Eğitim Bakanlığı?  





Abartı Var mı?


Canı yanmış bir annenin söylemlerinde bazı kırıcı ifadeler olsa da, kelimelere takılma yerine, büyük resme bakmakta yarar var.


Yaşananlardan eminim ki MEB de, okul kurucularından pek çoğu da rahatsız. 

Peki o zaman, sistemin, iki tarafı da koruyacak şekilde güçlenmesi için daha ne bekliyoruz!..



Emoji ile tepki ver!

Bu Haberi Paylaş :

Etiketler :

Benzer Haberler
    0 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • Diğer Yorumlar (0)