adscode
adscode

Romancı gözüyle Türkiye

Bugünün romanı yazılsaydı, hangi karakterler öne çıkar ve nasıl bir kurgu söz konusu olabilirdi?

Romancı gözüyle Türkiye
Milliyet Diyalog
İşte biz de bu soruyu merak ettik ve ünlü yazar Pınar Kür’ü, Genç Bakış’a konuk ettik.
Kür, Işık Üniversitesi‘nde gerçekleşen programda, dünden bugüne, çok önemli açıklamalar getirdi. İşte programdan satır başları:

Twitter’a karşıydım ama...
* Ben twitter’ı Başbakan’dan çok önce yasakladım. Çünkü öğrencilerim derse giriyorlar, kitabını okumamış, dersini çalışmamış, ellerinde telefon twitter’la uğraşıyorlar. Orada, derinlikli bir iletişim gelişmiyor. Bu yüzden senelerce twitter’a girmedim, yasak gelince kullanmaya başladım ve ben de kendimi kaptırdım.
- Seçime gidiyoruz ama herkes İstanbul için ne yapabilirim, kime oy vereyim diye düşünmek yerine twitter’ı konuşuyor. Bu gündem değiştirmedir. Bırakın, nasıl olsa giriyorsunuz zaten, bırakın konuşmayın onu. Daha önemli meseleler var. Mesela Suriye ile savaşa girecek mi Türkiye benim en çok korktuğum şey o.

Demokrasi tramvay mı?
* Başbakan daha ilk geldiğinde açıkça söyledi; demokrasi bir tramvaydır, istediğin durakta inersin dedi. Ama bizim bazı liberal aydınlarımız yok öyle demek istemedi, o değişti diye kendi kafalarından Başbakan’ı değiştirdiler. Başbakan’ın son referandum sonrası aklına eseni yapmasının sebebi o ‘yetmez ama evet diyen’ aydınlardır. Hadi halkın aldanmışlığını kabul ediyorum ama o yetmez ama evet diyenlerin aldanmışlığı filan yok.
* İnsanın önce kendine saygı duyması lazım. Kendine saygı duymazsa başkasına duymaz. Kendine saygısı olan insan da yalan söylemez, hırsızlık yapmaz, kimseye haksızlık yapmaz. Ben lise hayatım boyunca hiç kopya çekmedim. Çünkü Amerika’da okudum ve hiç kimse kopya çekmiyordu. Öyle bir fikir yok akıllarında. Amerika’da kopya çekmek çok büyük bir ahlaki kabahat olarak görülüyor.

Yanlış yaptılar
* Ben 12 Eylül döneminde üniversiteden uzaklaştırıldığımda yayınevleri bana gel bizde çalış dediler hemen. Yani 12 Eylül’de bile bir dayanışma vardı şimdi o dayanışma kalktı. Şimdi aynı şey bir gazetecinin, akademisyenin başına geldiğinde ortada kalıyor. Kimse ona elini uzatmıyor. Kovulan kovulduğuyla kalıyor.
- Ben Çetin Altan ve Yaşar Kemal’e Başbakan’ın elinden Kültür ve Sanat Büyük ödülü aldıkları için kızdım. Çetin Altan’ın hayatının yarısı hapiste geçti. Şimdi sanatın her türlüsüne karşı bir Başbakan var. Daha belediye reisiyken bale bel altı sanatı dedi, şimdi AKM’yi kapattı, şu an orası karakol gibi bir şey oldu. Bale, tiyatro, opera hepsini yok edecek bir kanun çıktı. Çünkü bunların hiçbirisini sevmiyor, hayatında hiç gitmemiş. Sanata ihtiyaç hissetmiyor. Bir insan sanata ihtiyaç hissetmezse benim hissetmemi de anlamayabilir. Koskoca bir Çetin Altan ve Yaşar Kemal de kalkıp onun yanına gitmemeli bence.

Gençler önemsenmedi
* Bugünün romanını gençler yazacak. Ama biraz zaman geçmesi lazım. Ayrıca bugünkü olaylar roman malzemesi olarak kötü. Dramatik aynı zamanda da komik.
* Benim şu anda yazdığım roman 2012’de bitiyor. İçinde bulunduğumuz yüzyılda Türk toplumunun yavaş yavaş nasıl değiştiğini ve o değişimin yokluğa doğru gittiğini anlattığım bir roman bu. Ama 2012’den sonra olanların nasıl yazılabileceği hakkında bir fikrim yok.
*  Bu ülke gençleri hiçbir zaman çok fazla dikkate almadı. Gençliğin enerjisinin yarattığı korkuyu son zamanlarda çok iyi gördük. Gezi olayları bana birdenbire temiz hava gibi geldi. Gezi’ye gittim, onlarla konuştum, onlara kitap götürdüm. Gezi bana tekrar bir ümit verdi. Enerjinizi hem kendi hakkınızı hem başkalarının hakkını aramak için kullanın. Genç olarak boyun eğmeyeceksiniz.
* Genç insanın en önemli vasfı karşı çıkmaktır. En azından annenize babanıza itiraz edin, karşı çıkın. Her söyleneni kabul etmeyin. Ama laf olsun diye itiraz değil, bir şeye dayanarak itiraz edin. İtirazı olmayan gerçek bir edebiyatçı da olamaz.

Siyasetçilerin üslubu
* Siyasetçilerin üslubu beni çok şaşırtıyor. İnönü, Menderes, Demirel, Ecevit... Beğenelim, beğenmeyelim birbirlerine hep beyefendi diye hitap ederlerdi. Ben hayatımda kimseye şerefsiz, ahlaksız demedim çok ağır sözler bunlar. Ama siyasiler çıkıp bunları öyle rahatça söylüyorlar ki şaşıyor insan.  
* Artık Marx mı kaldı, komünist mi kaldı deniyor ama bakın Marx’ın söyledikleri hala oluyor.
* Herkes İstanbul’a geliyor. Her yerde gecekondu yapılmasına izin veriliyor. Bunun dünyada örneği yok. Kent karakterini kaybediyor. Dünyanın bütün büyük şehirlerinde büyük parklar var. Yeşilliği olmayan büyük kent yok. İnsanlar birtakım ekonomik mecburiyetlerden dolayı İstanbul’a geliyor. Bunu çözmek gerek. İnsanların kendi doğdukları yerde geçinebilmeleri gerekir. Ben de artık İstanbul’da yaşamak istemiyorum.


Haberin devamı için tıklayınız !

Emoji ile tepki ver!

Bu Haberi Paylaş :

Etiketler :

Benzer Haberler
    0 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • Diğer Yorumlar (0)