Eğitime sadece akademik bir misyon yüklemek büyük eksiklik olur.
Eğitim ve öğretim, iki ayaklı bir süreçtir. Öğretim ile bilgileniriz, eğitimle ise yaşam sanatını öğreniriz.
Öğretim okulda yapılır, eğitim ise evde, işte, okulda, sokakta her yerde, her yaşta gerçekleşir.
Aslında eğitim derken çoğu zaman öğretimden söz ederiz. Eğitim ile kazandırılması gerekenler ise sınavlarda karşılık bulunmadığı için zerre kadar ciddiye alınmıyor! Peki eğitimde kazandırılması gereken o değerler neler? Örneğin insan, iyi yurttaş, adil ve çalışkan olmak, doğaya saygı bunlardan sadece bazıları.
Bir diğeri ise sosyal sorumluluk.
Sosyal sorumluluk deyip geçmeyin çok geniş bir yelpazede ele almak gerekir. Hemen her konuda her şeyi başkalarından beklemenin tam aksine, bir anlamda taşın altına elini koymaktır.
- Daha temiz bir çevre
- Okuma bilmeyene okuma yazma öğretme
- Sıfır atık konusunda duyarlılık yaratma
- Yaşlılara yardımcı olma
- İhtiyacı olanlara burs ve barınma olanağı sağlama
- Haftanın birkaç günü, birkaç saat kamuya ait işlerde çalışma, görmeyenlere kitap okuma
- Demokrasinin, adaletin, bilimin, eğitimin önemini pekiştirme konusunda gayret gösterme
- İç ve dış göçlerin yarattığı sorunlara sahip çıkma
- Felaketlerle mücadelede en ön saflarda yer alma
- Yaşadığınız kente, doğaya sahip çıkma ve daha neler neler…
Her ne kadar bunlardan pek çoğu üzerimize vazife olmayan konular gibi gözükse de desteğiniz olmadan taşların yerli yerine oturması mümkün değil.
Zamanım ve param yok, çevremde de böylesi bir ihtiyaç hissetmiyorum, ben ne yapabilirim ki noktasına ne olur gelmeyin.
Sosyal sorumluluk konusunda, hepimizin, her konuda yapabileceği bir şeyler mutlaka vardır. Önemli olan sizin de yaparken keyif aldığınız, kendinizi iyi hissettiğiniz, vicdanen rahatladığınız ve en önemlisi de bu konuda başkalarına rol model olmanız. Dünyanın en güzel duygularından birinin de hiçbir karşılık beklemeksizin başkalarına yardım etmek ve çevrenizdeki güzelliklere değer katmak olduğunu sakın unutmayın…
Toprak, su, hava?
Topraklarımız susuzluktan çöle dönmek üzere.
Çiftçilerimiz perişan.
Temiz su kaynakları, tarım arazileri, solunabilir hava ve girilebilir denizlerimiz hızla tükeniyor. Peki bütün bunlar eğitimin umurunda mı, gündeminde mi?
İşte bu noktada şu kritik soruyu kendimize soralım:
Yaşam mı, sınavlar mı?..
Temiz su kaynakları tükenmek üzere ve tüm akarsularımız zehirli atıklar nedeniyle tehdit altında.
Peki bunu ciddiye almayacağız da neyi alacağız?
Yeni öğretim yılının ilk üç haftasında kaç öğretmenimiz, kaç öğrencisini bu çok önemli konuyu yerinde gidip, görüp, öğrenmek ve kafalara kazımak için çevresindeki su kaynaklarını ziyaret etti, dersini orada işledi?
Ya da doğal kaynaklarımızın korunması yakın zaman diliminde, kaç dersin, kaç öğretmenimizin gündeminde?
Toprak için de durum farklı değil.
Tarım topraklarımız ve çiftçilerimizin sayısı hızla azalıyor.
Yine aynı şekilde yaşamsal öneme sahip bu konu için kaç öğrencimiz çevresindeki bağlara, bahçelere, tarlalara götürüldü.
Kaç öğrencimiz ziraat mühendisliğine, veterinerliğe, gıda mühendisliğine ve çiftçiliğe özendirildi, yönlendirildi, ilgisi olanların bu ilgileri pekiştirildi?
İyi insan, iyi yurttaş yetiştirmek için yıl boyunca yerel ve ulusal bazda kaç etkinlik yapılıyor ve öğrencilerimizin yüzde kaçı bu etkinliklere katılma şansı buluyor? Yeni öğretim yılı için hangi planlamalar yapıldı?
Ülkemizin, çevremizin gözbebeği, gurur kaynağı olan kurumlarımızı yılda kaç öğrencimiz ziyaret ediyor, kaçı izlenimlerini yazıyor, o gezilerden sonra kaçında davranış değişikliğine yönelik araştırma yapılıyor ve sonuçları çok yönlü değerlendiriliyor?..