Medicana International İstanbul Hastanesi Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Turan Atay, "Tıkayıcı uyku apne sendromu, insülin direncine ve diyabete, damar sertliğine, miyokard infarktüsüne, kalp ritmi bozukluklarına, beyin-damar hastalıklarına (inmelere), iştahı düzenleyen leptin gibi peptidlerin artmasına ve dolayısıyla kilo almaya, hatta uykuda ölümlere neden olmaktadır." ifadelerini kullandı.
Turan Atay, uyku apnesine ilişkin yaptığı yazılı açıklamada, tıkayıcı uyku apne sendromunun; uyku sırasında her biri 10 saniyeden uzun süren (ağır olgularda süreleri 1,5-2 dakikaya kadar uzayabilen) ve saatteki sayısı beşten fazla olan nefes durmaları veya yüzeyselleşmeleri ile tehlikeli bir uyku hastalığı olduğunu belirtti.
Nefes durmaları sırasında akciğerlere hava ulaşamadığı için arteryel kanda oksijen düzeyinin düştüğünü, dolayısıyla beyin ve kalp gibi hayati organlara gece boyunca daha az oksijenin gittiğini bildiren Atay, şunları kaydetti:
"Tıkayıcı uyku apne sendromu, gece boyunca solunum eforunun artmasına neden olarak hem uykunun kalitesini bozar, hem de hayati tehlikesi bulunan birçok dahili, nörolojik, kardiyolojik, endokrinolojik ve psikolojik komplikasyonlara yol açar. Her horlayanda tıkayıcı uyku apnesi yoktur, ancak tüm tıkayıcı uyku apne sendromu hastaları istisnasız olarak horlarlar. Horlamasının basit horlamadan farkı, hastanın horlamasının aralıklarla 10 saniyeden uzun sürelerle kesilmesi ve sonra patlayıcı biçimde gürültülü bir sesle (kükrer gibi) tekrar başlamasıdır. Hipertansiyonla ilişkisi artık kanıtlanmıştır. Tedavi edilmemiş tıkayıcı uyku apne sendromu olgularının en az yarısında hipertansiyon gelişirken, aynı şekilde sebebi bilinmeyen (esansiyel) hipertansiyonu olan ve uyku incelemesi yapılan kişilerin yarısında uyku apnesi tanısı konmaktadır."
Tıkayıcı uyku apne sendromu belirtileri
Prof. Atay, tıkayıcı uyku apne sendromunun, insülin direncine ve diyabete, damar sertliğine, miyokard infarktüsüne, kalp ritmi bozukluklarına, beyin-damar hastalıklarına (inmelere), iştahı düzenleyen leptin gibi peptidlerin artmasına ve dolayısıyla kilo almaya, hatta uykuda ölümlere neden olduğunun altını çizdi.
Bu nedenle herhangi bir komplikasyon gelişmeden hastalığın erken teşhis edilmesi ve tedavisinin çok önemli olduğunu belirten Atay, aşağıdaki belirtilerden birkaç tanesine sahip olunması durumunda uyku laboratuvarına başvurulması gerektiğini vurguladı.
Atay, belirtileri şöyle sıraladı:
"Kaç saat uyunursa uyunsun sabahları yorgun ve dinlenmemiş olarak uyanmak, gündüz aşırı uykulu ve fırsat buldukça kestirmeler. Gece terlemeleri (özellikle baş-boyun-göğüs bölgeleri terler; yastık ıslanır hatta ağır olgularda hasta kalkıp çamaşır değiştirmek zorunda kalabilir). Geceleri düzenli olarak en az bir kez idrara kalkma. Ağız açık uyumaya bağlı salya akması ve bu yüzden yastığın ıslanması. Sabahları şiddetli ağız kuruluğu. Sabah uyanır uyanmaz veya uyandıktan sonra 1-2 saat içinde başlayan 'sabah baş ağrıları.' Hava açlığı, tıkanma hissi, çarpıntı ile uyanmalar. Dikkat dağınıklığı, konsantrasyonu sürdürememe. Unutkanlık, aşırı sinirlilik, çabuk parlamalar, tahammülsüzlük. İsteksizlik, enerjisizlik, depresif yakınmalar. Cinsel işlev bozuklukları. Kilo alma ve kalıcı kilo verememe, işitmenin azalması, reflü. Uykuda idrar kaçırma. İlaçla kontrol altındayken, ilaca rağmen kontrolden çıkmaya başlayan (ilaca dirençli) hipertansiyon ve diyabet. Uykuda nöbet geçirme. Çocuklarda yaşıtlarına göre gelişme geriliği, okul başarısında ani düşme, hırçınlık-yaramazlık."