adscode
adscode

TÜRKİYE'DE REKTÖR ATAMALARI VE ÜNİVERSİTELERDEKİ DURUM

Dicle Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Öner Çetin'in "Türkiye'de Rektör Atamaları ve Üniversitelerdeki Durum" başlıklı yazısı:

TÜRKİYE'DE REKTÖR ATAMALARI VE ÜNİVERSİTELERDEKİ DURUM
Konuk Yazar
 
Bilindiği üzere bugünlerde çoğu üniversitelerin Rektör atamaları süreci devam etmektedir. Üniversiteler, yüksek öğretim, bilimsel araştırma, meslek edinme ve uzmanlık  kazanma başta olmak üzere, bulunduğu bölgede istihdam, sosyal, ekonomik ve kültürel katkısı çok yüksek olan önemli kurumlardır. Bu durum ülkemiz ve toplumumuz için son derece önemlidir. 
 
Ancak, yukarıda sayılan üniversitelerin rolü ve topluma katkısı kurumu yönetenlerin ve  çalışanların iş verimi, kanun ve yönetmeliklere uygun hareket etmesi ve adaletli olmaları ile mümkün olabilmektedir.
 
Ne yazık ki, ülkemizdeki çoğu devlet üniversitelerinde ve özellikle belli bölgelerdeki  üniversitelerde yukarıda belirtilen olması gereken durumların az veya yetersiz kaldığı söylenebilir.  
 
1. Örneğin ülkemizin belli bölgelerinde çok önceden kurulan üniversitelerin bilimsel göstergeleri, bunlardan en az 10 veya 20 yıl sonra kurulmuş ülkemizin diğer bölgelerinde  bulunan üniversitelerden ne kadar geride olduğu görülecektir.
 
2. Öğretim üye sayı ve kalite göstergeleri açısından da, yine belli bölgelerdeki  üniversitelerde öğretim üyeleri sayıları görece yüksek olmasına rağmen, yine bilimsel göstergelerin geride veya beklenenin çok altında olduğu görülecektir.
 
3. Her ne kadar norm kadro durumu olsa da, üniversitelerde, hem geçmişte hem de halen acil ihtiyacı olan bölümler yerine sayısı fazla olan ve ihtiyacı olmayan bölümlere keyfi kadro atamaları devam etmektedir. Üniversitelerde yalnızca ders verme, öğrenci  sayı ve ders  saatine göre öğretim üye ataması yanlış olup, bilimsel araştırma yapma ve kaliteli yayın üretme de üniversitelerin öncelikli görevi arasındadır. Eğer böyle olmaz ise üniversitelerin liseden farkı kalmayacaktır. 
 
4. Gayri resmi haberlere göre halen Rektör olmak için tek bir üniversiteye bile 100’ün üzerinde aday başvurusu yapıldığı belirtilmektedir. Bu durum ilk bakışta seçim yapmak ve atama için alternatif oluşturmak adına iyi görünse de, durumun hiç de sağlıklı olmadığını da göstermektedir. Zira bu durum üniversitede Rektör olmanın ne kadar önemli bir çekim merkezi olduğunu göstermektedir. 
 
5. Hakkı ile çalışan ve üreten bilimsel çalışmaya odaklanmış öğretim üyelerini tenzih ederek, özellikle Profesör kadro atamasından sonra genel olarak ülkemizdeki üniversitelerde çalışma, üretme ve bilimsel faaliyetler durmakta/azalmakta veya stabil hale gelmektedir. Bu durum başta Profesör ve kısmen de Doçent sayıca fazla olsa bile bilimsel faaliyetler durma noktasına gelmektedir. Bunun ana nedeni her ne olursa olsun sabit kadro ve maaş ile herhangi bir yaptırım (ceza değil) olmamasıdır. Bu konuda Profesörler için örneğin her 3-5 yılda bir tek isimli SCI yayın şartı getirilebilir.
 
6. Hem rektör atamasında hem de öğretim üyelerinin üst kadro ataması olduktan sonra artık bilimsel üretkenliklerinin düşmesi, tamamen sabit-çakılı kadroda aynı özlük haklarına sahip olmasıdır. Bazı ülkelerde üniversite toplam bütçesinin tamamı  devlet tarafından sağlanmaz. Belli bir oranı devlet tarafından sağlanmalı, belli bir düzeyin üstündeki bütçe veya öğretim üyelerine ödenecek maaş (belli bir düzeyin üstündeki ödeme) üniversitelere bırakılabilir. Yani üniversiteler kendileri sağlamalıdır. Bu ise, üniversitelerdeki kamuya ait taşınmaz gelirleri, döner sermaye gelirleri, araştırma proje bütçeleri, danışmanlık gelirleri ile takviye edilirse, yukarıda sayılan, çalışmayan, üretmeyen, gereksiz kadro atamaları ve/veya Rektörün keyfi yönetim ve torpilin önüne geçilmiş olunur. Bu aynı zamanda rekabet ve çalışma etkinliğini de artırır. Bu olmadığı takdirde üniversitelerde özerk yönetimden söz edilemez ve hangi cenahtan olursa olsun iktidarların etkisinde kalmaya devam edecektir. Mevcut durumda Rektör’ün hem idari hem de ekonomik sorumluluğu olmadığından, ister sistemin ister insan fıtratı ister içerden ve dışarıdan gelen baskı (torpil) nedeniyle bunun önüne geçilememektedir. Görev süresi sonunda Rektör'ün atama, bilimsel ilerleme, varsa kamu zararı yönünden, idari ve akademik hesap verilebilirlik bakımdan sorumlu olacağı veya bazı müeyyidelerle karşılaşacağının kurumsal alt yapısı oluşturulmalıdır. Aksi takdirde keyfi yönetimler devam edecektir.
 
7. Belli bölgelerdeki  üniversitelerde  toplam istihdama bakıldığında, hem idari hem de akademik personelin büyük çoğunluğunun birbiri ile akraba olduğu görülecektir. Burada feodal ilişkiler öne çıkmaktadır. Bu ise, normal batı standartlarında bir yönetimi  ve/veya adaletli ve etkin çalışmaya ket vurmaktadır. Normal adaletli ve bilimsel doğrularla iş yapabilme veya yönetme olanağı ortadan kalkmaktadır. Bu nedenledir ki, bu üniversitelerde, ve özellikle de üst yönetim  (Rektör, Rektör Yardımcıları, Genel Sekreter   v.b.) atandığı yer ile doğrudan, siyasi, idari ve akrabalık bağı olmayan biri veya birileri zor görev yapacak olsa da, yukarıda belirtilen olumsuzluklar en aza inecektir. Böylece üniversitelerimiz hak ettiği yere veya kurumsallaşmaya başlayacaktır. Yukarıda sayılan mevcut durum ve realiteler nedeniyle maalesef belirtilen üniversitelerde kurumsallaşma olamamaktadır.
 
Prof. Dr. Öner Çetin
Dicle Üniversitesi Öğretim Üyesi

Emoji ile tepki ver!

Bu Haberi Paylaş :

Etiketler :

Benzer Haberler
    0 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • Diğer Yorumlar (0)