adscode
adscode

Üniversiteye girişte barajın kaldırılması

Prof. Dr. Nizamettin Koç, üniversiteye girişte 40 yılı aşkın süredir uygulanan ve 2022 YKS’ye çok kısa bir zaman kala kaldırılan barajların tarihini ve gerekçelerini yazdı.

Üniversiteye girişte barajın kaldırılması
YKS
Güncelleme : 28-Mar-22 14:25

Prof. Dr. Nizamettin Koç (Maltepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi)

Eğitim kademeleri arasındaki geçişlerde seçme sınavları iki ana nedenle yapılabilir. İlki bir eğitim kademesi için özel nitelikler ya da başlangıç için asgari yeterlik düzeyi zorunlu ön koşul olabilir. Bu  özel niteliklerin ya da asgari koşulların varlığını sağlamak için, yani öğrencinin hazırbulunuşluk düzeyini  belirlemek(ölçmek) için seçme sınavı yapılabilir. İkinci neden de , belirli bir eğitim kademesindeki eğitim arzı o kademeye olan talebi karşılayamıyor olabilir. Bu iki neden Türkiye’de yükseköğretime girişte hem “sınav”ların hem de “baraj”ların temel nedenleridir. Diğer bir anlatımla sınavların ve barajların ana nedeni yükseköğretime giriş için başvuran adaylardan yetenekleri ve yükseköğretimin önkoşulu niteliğindeki bilgi ve becerileri düzeyleri bakımından kontenjanlara göre en uygun olanlarını belirlemektir.

Türkiye’de yükseköğretime giriş sınavlarında “baraj”ın kullanılmasının uzun bir geçmişi vardır. 1935 -1955 yılları arasında uygulanan “Lise olgunluk Sınavı” üniversite ve yüksekokullara girebilmek için barajdı. Bu sınav Fen Kolu ve Edebiyat Kolu çıkışlılara yönelik olmak üzere iki kısımdan oluşmaktaydı. Sorular Milli Eğitim Bakanlığı tarafından hazırlanırdı ve yazılı olarak yapılan sınavlardı. 1962 yılında toplanan 7.Milli Eğitim Şurasında “Lise olgunluk Sınavları” tekrar gündeme getirilerek aşağıdaki gerekçelerle savunuldu.

- Fransa'da olduğu gibi eğitim ve öğretim olanakları birbirinden farklı bulunan liselerde bir seviye eşitliği ve barajı kurmak.

- Programlarını esas mesleki amaçlarından saptırmadan, meslek okullarının istekli ve yetenekli öğrencilerine yükseköğretime geçiş olanağı sağlamak.

Daha sonra “Olgunluk Sınavı” projesi uygulanamadı ve meslek okullarının liseye benzeme çabaları sürüp gitti (TED, 1978, s.106-107).

Yükseköğretime girişte ortaöğretim kademesindeki başarı durumunun önemi Türkiye Bilimler Akademisi’nce düzenlenen “Üniversiteye Giriş” konulu bir panelde aşağıdaki şekilde dile getirilmiştir: “Üniversiteye girişte, öncelikle ortaöğretim başarısı bir önkoşul olmalıdır. Örneğin, Şubat ayında, belirli bir başarı düzeyine gelememiş lise son sınıf Öğrencileri yükseköğretime başvuramaz, başvurusu kabul edilemez denebilir. Zorunlu başarı düzeği, 5 üzerinden 2 veya 3 olabilir. Bu tercih birtakım Birikimlere göre olabilir. Ancak her durumda ortaöğretim başarısına dayanan bir baraj mutlaka bulunmalıdır” (Tüba, s.20).

Belirli dönemlerde uygulanmış olmasına ve günümüzde de benzeri uygulamalara gidilmesi gerektiğine ilişkin görüş ve öneriler bulunmasına rağmen mevcut uygulamalarda yükseköğretime giriş sınavlarına başvurabilmek/katılabilmek için bir ortaöğretim programının(lisenin) son sınıfında okuyor veya mezun olmak yeterli koşul sayılmaktadır. Yükseköğretime Giriş Sınavları’nda kullanılan testlerden alınan puanlara dayalı ve 150/160 – 180’lerle ifade edilen “Barajlar” ise 1981 yılından itibaren 2022 yılına kadar uygulanagelmiştir.

Yükseköğretim Kurulu tarafından 2022 Yükseköğretim Kurumları Sınavından(YKS) itibaren ön lisans ve lisans programlarını tercihte 150 ve 180 olan TYT ve AYT baraj puanı uygulamasını kaldırma kararının doğurguları üzerinde durulması uygun bulunmuştur. Bu kararın getiri ve götürülerini daha iyi değerlendirebilmek için 40 yılı aşkın süredir günümüze kadar uygulanagelen “baraj”ların gerekçelerini hatırlamakta yarar vardır. Bunun için bu barajların konmasının temelini oluşturan bazı çalışma ve gelişmeleri özetlemek uygun olup, bunların kritik öneme sahip olanları “Yükseköğretime Giriş Sorunları”nın kapsamlı bir biçimde ele alınıp tartışıldığı bir toplantıdan başlamak uygun olacaktır.

Türk Eğitim Derneği’nce 25-26 Ekim 1977 tarihlerinde “Yüksek Öğretime Giriş Sorunları”konulu  geniş katılımlı bir toplantı gerçekleştirilmiştir. Bu toplantıda “”Bilim Politikası ve Yükseköğretim”, “Yükseköğretimin Planlama Sorunu”, “Üniversiteye Giriş Sistemleri ve Ülkemiz” ve “Üniversiteye Girişte Öğrencileri Yöneltme” konulu dört bildiri sunulmuş ve tartışılmıştır. Ayrıca toplantıda, yetkin bilim insanlarının panelist olarak katıldıkları “Yüksek Öğretim Adaylarında Ne Gibi Nitelikler Aranmalıdır?” ve “Üniversiteye Giriş Sınavları Ne Derece Geçerlidir?” konulu iki panel çalışması yapılmıştır. Bu panellerin ilkinde, üniversitelerin lise mezunlarında aradıkları niteliklerin başında öğrenim dilini(anadilini) etkili bir biçimde kullanmanın önemi değişik disiplinlere mensup panel üyesi bilim insanlarınca vurgulanmıştır. Bu çerçevede;

- Okuduğunu anlama,

- Meramını belirgin bir biçimde yazılı ve sözlü olarak anlatabilme,

- Düşüncelerini anlaşılır bir biçimde yazıya dökebilme,

- Başkalarının yazdıklarını ya da söylediklerini kendi diliyle yazabilme, yorumlayabilme becerilerinin tüm disiplin alanlarındaki önemine dikkat çeken açıklamalar yapılmış ve tartışılmıştır.

Bu toplantıda paylaşılan önemli bir görüş de şu olmuştur:  “…Çoğulcu ve özgürlükçü demokratik toplumlarda bireyin yükseköğretime girme veya girmeyi deneme hakkı vardır. Ancak bu hak yükseköğretimin gerekli kıldığı yetenek ve yetenek düzeyi ile uyuşma durumundadır. Bu bağdaşma, uyuşmanın sağlanmasında, bireyin yükseköğretime girmesi salt hakkı olduğu için istemesi gerçekçi olmaz. Yükseköğretimi beceremeyecek olanların yükseköğretime girmesini sağlamayı, eğitimi demokratlaştırma, fırsat eşitliğini sağlama olarak savunmak güçtür (TED, s.74).

Zamanın ÖSYM Başkanı ve kurumda çalışan uzmanların tümünün yanı sıra ölçme ve değerlendirme alanının tanınmış öğretim üyeleri ile üniversitelerden değişik disiplinlerinden öğretim üyeleri, MEB yetkilileri başta olmak üzere çok geniş bir grup iki günlük bu toplantı Üniversiteye Giriş Sınavlarında 40 yılı aşkın süredir uygulanagelen “Baraj” konusunun temellerinin atıldığı bir toplantı olmuştur.

Başkanı ile uzmanlarının aktif olarak katıldıkları belirtilen toplantıdan üç yıl sonra ÖSYM ‘nin kuruluşundan itibaren o zamana kadar tek aşamada yapılan sınavlar, 1981 yılından itibaren İki Aşamalı Üniversitelerarası Seçme ve Yerleştirme Sınav Sistemi adıyla anılan bir uygulamaya geçilmiştir. Bu yeni sisteme geçişte ve uygulanan testlerin yapılandırılmasında yukarıda özetlenen toplantının büyük bir etkisinin olduğu görülmektedir.

Birinci aşama sınavı özellikle seçme amacına hizmet etmekte ve Öğrenci Seçme Sınavı(ÖSS) olarak anılmaktadır. İkinci aşama sınavı ise hem seçme hem yerleştirme amacına hizmet etmekte ve Öğrenci Yerleştirme Sınavı(ÖYS) olarak anılmaktadır(ÜSYM, 1980).

ÖSS’ye lise ve dengi okulların son sınıfındaki öğrenciler ile bu okulları bitirenler katılabilmekte, ÖYS’ye ise ÖSS ile seçilmiş olan adaylar katılabilmektedir.  ÖSS uzunca bir süre sınava giren adayların 2/3’ünü seçme, diğer bir anlatımla ÖYS’ye katılabilecekleri belirlemek amacıyla kullanılmıştır. Bu çerçevede, Birinci aşama sınavından,  sınava katılan adayların 1/3’ünden daha yüksek puan almak gereği, bir baraj uygulaması olarak nitelenebilir

Sözel ve Sayısal Olmak üzere iki bölümden oluşan ÖSS’de adayların

- Türkçeyi kullanma güçlerini ölçmeye yönelik sorular (%25)

- Matematiksel düşünme güçlerini ölçmeye yönelik sorular (%25)

- Sosyal bilimlerdeki temel kavram ve ilkelerle düşünme gücünü ölçmeye yönelik sorular (%25)

- Fen bilimlerindeki temel kavramlarla ve ilkelerle düşünme gücünü yoklayan sorular (%25), yer almıştır.

Matematik Testi, Fen Bilimleri Testi, Türkçe Testi, Sosyal Bilimler Testi ve Yabancı Dil Testi olmak üzere 5 testi içeren ÖYS’de; özellikle belli yükseköğretim programlarında gerçekleşmesi öngörülen öğrenmelerin ön koşullarını oluşturan öğrenmeler, yani daha ortaöğretim yıllarında iken belli konu alanlarıyla ilgili olarak kazanılmış olması beklenen yüksek düzeyde zihinsel becerileri (başarı) ölçmeye yönelik sorular yer almaktadır.

Yukarıda özetlenen ÖSS ve ÖYS’nin, içerdikleri testler/alt testler ve bunlarla ölçülen bilgi ve beceriler/yetenekler bakımından, yıllar içinde ayrıntılarda bazı değişikliklere gidilmiş olmakla birlikte günümüzde uygulanan Yükseköğretim Kurumları Sınavı(YKS)’nın; hem Birinci Oturumundaki  Temel Yeterlilik Testi (TYT)’nin, hem de  ikinci oturumundaki Alan Yeterlilikleri Testi(AYT)nin içerdikleri test ve alt testler ile içerdikleri soruların ölçtükleri beceriler büyük ölçüde örtüşmektedir( ÖSYM, 2021, s.47-51).

Barajların kaldırılmasının doğurguları neler olabilir?

YÖK Başkanlığınca 14 Şubat 2022 tarihinde yapılan bir açıklamayla 2 yıllık ön lisans ve 4 yıllık lisans programlarını tercihte esas alınan 150 ve 180 olan Temel Yeterlilik Testi(TYT) ve Alan Yeterlik Testi(AYT) baraj puanlarının kaldırıldığını açıklanmıştır. Açıklamada “2022 yılından itibaren ilgili puan türlerinde sınav puanı hesaplanan tüm adaylar için ortaöğretim başarı puanı eklenerek yerleştirme puanının hesaplanacağına ve barajın kaldırılması sonrasında daha çok adayın tercih yapabilme imkanına kavuşacağına” da yer verilmiştir.

Barajların kaldırılmış olmasının doğurgularını kapsamlı bir biçimde değerlendirebilmek için 2022 yılında yaklaşık olarak 2 800 000 adayın girmesi beklenen Yükseköğretim Kurumları Sınavı’na girecek adayların öğrenim durumu kodlarına göre kategorilerini hatırlamakta yarar vardır:

- Bir ortaöğretim kurumunun son sınıfında okuyanlar.

- Bir ortaöğretim kurumunun son sınıfında beklemeliler.

- Bir ortaöğretim kurumunu bitirdikten sonra bir yükseköğretim programına yerleşemeyenler.

- Bir programa ÖSYM’ce yerleştirilen, fakat kayıt yaptırmayanlar.

- Bir yükseköğretim programında kayıtlı olanlar.

- Bir yükseköğretim programını bitirenler.

- Yükseköğretimden kaydı silinenler(ÖSYM,2022, s.8)

Belirtilen kategorilerdeki aday sayıları ile birlikte Yükseköğretim Kurumları Sınavına giren toplam aday sayılarının her yıl çok arttığı ve hiçbir barajın olmadığı dikkate alındığında, ülke çapında standart koşullarda ve “sınav güvenliği” sağlanarak nasıl gerçekleştirilebileceği önemli bir soru olarak ortaya çıkmaktadır. Ayrıca barajların kaldırılmasının üniversite eğitiminde niteliği olumsuz yönde etkileyeceği göz ardı edilmemesi gereken bir noktadır.

Ayrıca konu ile ilgili olarak eğitimle ilgili köşe yazarı Abbas Güçlü bir yazısında, üniversiteye giriş sınavlarında barajları kaldırmak yerine yapılması gerekeni şu şekilde ifade etmiştir:

“...Keşke üniversiteye başlayıp ya bölüm değiştiren, yarıda bırakan, atılma durumuna gelen, mezun olduktan sonra tekrar sınavlara girip ikinci, üçüncü üniversitesini okuyan, mezun olduğu alanla ilgili iş bulan ve bulamayanlar da açıklansa ne güzel olur. Asıl büyük tablo işte o zaman görülür”(Güçlü, 2022)

2022 YKS’ye çok kısa bir zaman kala barajların kaldırılmasını değerlendirirken dikkate alınması gereken bir önemli kaynak da YÖK’ün 15 Kasım 2019’da yayınladığı “Yükseköğretim Politikalarında Yeni YÖK” başlıklı yayındır. Bu yayında “Baraj”konusu ile ilgili yer alan ifade aynen şöyledir: “Bilindiği gibi yükseköğretime giriş puanları 2009 tarihinden sonra üç defa    düşürülmüştür. Bu uygulama girdi esaslı bir olumsuzluk oluşturuyor ve eğitimin kalitesini olumsuz yönde etkiliyor. Baraj puanının yükseltilmesi girdi esaslı bir iyileştirme olup yükseköğretim süreçlerinde kalitenin yükseltilmesi adına önemli bir adımdır” (YÖK,2019. S.15).

Barajların kaldırılması konusu ile ilgili deneyimli akademisyenlerin görüşleri başta olmak üzere, görsel ve yazılı yayın organlarında paylaşılan görüşlerin belli başlıları şöyledir:

- Bu karar üniversitelerdeki eğitimin niteliğini düşüreceği gibi; Türkiye'de yüksek seviyede seyreden diplomalı işsizliği de artıracaktır.

- Genç işsizliğinin yüzde 24,7 seviyesinde olduğu düşünüldüğünde; daha fazla kişiyi üniversitelere yönlendirmektense, meslek ve teknik liselerine karşı ilginin artırılması gerekmektedir.

- Toplum olarak bizim belki bundan çok fazla üniversite mezununa ihtiyacımız var ancak ihtiyacımıza uygun alanlarda yetişmiş olmaları gerekiyor.

- Yükseköğretimde mezun ve istihdam dengesini gözeten bir planlamanın yapılması ihtiyacı vardır.

- "Geçen sene 700 bin, bir önceki sene 500 bin kişi baraj altında kalmıştı. Şimdi bu çocuklara, buyurun üniversiteye gelin diyoruz”.

- "Bunun tek amacı, işsizliği dört sene ötelemektir. Ancak dört yıl sonra, işsiz üniversite mezunu sayısında patlama yaratacaktır."

- "YÖK'ün 2019'daki raporunda, baraj puanının düşürülmesinin 'eğitim kalitesini olumsuz yönde etkilediği' vurgulanırken, 'yükseltilmesi ise kalitenin yükseltilmesi adına önemli bir adım' olarak nitelendirilmişti. Peki şimdi ne oldu?

- Yükseköğretimde her yıl binlerce kontenjanın boş kaldığı bilinmektedir. Öğrencilerin kendilerine bir şey kazandırmayacağını düşündükleri bölümleri, puanları yetse bile tercih etmedikleri görülmektedir. Bu açıdan baraj kaldırılmış olsa dahi aynı eğilimin sürebileceği düşünülebilir.

- Barajın kaldırılmasının sadece yükseköğretimin değil ortaöğretimin de eğitim kalitesini düşürecek bir etkisi olacağı öngörülüyor.

- Türkiye'de, gelişmiş ülkelerin aksine iki yıllık üniversite ya da 'ara eleman' algısının oldukça kötü olduğunu değerlendiren eğitimciler, istihdam ve kalkınma açısından Türkiye'nin teknik liselerden mezun olan nitelikli ara elemanlara da ihtiyacı olduğunu belirtiyor.

- "Bizim bu gençleri meslek edindirme kursları ya da meslek liselerine yönlendirmemiz gerekirken, şimdi herkesi üniversiteye yönlendiriyoruz".

- "Meslek ve teknik liselerden yetkin bir şekilde mezun olan gençlerde , 'birçok üniversite mezununun kazandığından kat kat fazla kazanacağım” motivasyonunu kurmamız gerekiyor.

- Yükseköğretime geçiş dahil olmak üzere, eğitimimizde kademeler arası geçişlerde “yönlendirme”ye dayalı bir sistem kurulmalı ve işlerlik kazandırılmalıdır.

- "Üniversiteye girme baskısı azalırsa orta öğretime odaklanılır ve kalite artar. Bunu yapamayıp umudu bir üst kademeye taşırsanız, bu değersizliği yükseköğretime de taşımış olursunuz. Yani üç beş kaliteli üniversite dışında, bütün üniversiteleri aynı kefeye koyarsınız."

Sonuç

Sistem bütünlüğünü yeterince dikkate almadan, sistemin bir ögesinde yapılan değişiklikler önemli sorunları beraberinde getirebilmektedir. Kuşkusuz zaman zaman sistemin tümünde ya da bazı ögelerinde değişiklik ihtiyaçları ortaya çıkabilir. Yapılacak değişikliklerin araştırmalar ve uzman görüşleri gibi bilimsel dayanaklarının olması gereğinin yanı sıra ilgili tarafların(paydaşların) iş birliğine dayalı olması gereği de vardır. Yükseköğretim Kurumları Sınavlarına kısa bir zaman kala alınan “Barajların kaldırılması kararı” zamanlama açısından olduğu kadar yukarıda işaret edilen gerekleri karşılama durumu açısından da isabetli olmamıştır. Uzak olmayan bir gelecekte, bu kararın yeniden değerlendirilmesi gereğinin ortaya çıkmasının  ihtimal dışı olmadığı açıktır.

Kaynaklar

GÜÇLÜ. “Eğitimden neden asla vazgeçmeyin?” Milliyet, 20 Mart,2022.

MEB. Ölçme ve Değerlendirme Sistemi Özel İhtisas Komisyonu Raporu.Ankara:1990.

ÖSYM. 2022 Yükseköğretim Kurumları Sınavı(YKS) Kılavuzu. Ankara: ÖSYM Yayını, 2022

 TED. Yüksek Öğretime Giriş Sorunları (Yayına Hazırlayan: Nizamettin Koç). Türk Eğitim Derneği Bilin Dizisi No: 1. Ankara: Şafak Matbaası,1978.

TÜBA. Üniversiteye Giriş. Türkiye Bilimler Akademisi Yayını Bilimsel Toplantı Serileri: 6). Ankara: 1997.

ÜSYM(1980). İki Aşamalı Üniversitelerarası Seçme ve Yerleştirme Sınav Sistemi. Ankara: 1980. ÜSYM KY – 02 – 80 -0002.

YÖK(2019). Yükseköğretim Politikalarında Yeni YÖK. Yükseköğretim Kurulu Yayını, Ankara: 2019.


Emoji ile tepki ver!

Bu Haberi Paylaş :


Benzer Haberler
    0 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • Diğer Yorumlar (0)