adscode
adscode

Yasa ile MEB Bütün Birimleriyle Siyasetin Vesayetine Terkedildi

Yasalaşan MEB yasası ile ilgili Aktif Eğitimciler sendikasının görüşleri;

Yasa ile MEB Bütün Birimleriyle Siyasetin Vesayetine Terkedildi
Sendikalar
Cumhurbaşkanı, kamuoyunun “dershaneler kanun tasarısı” olarak bildiği ve gündemde “dershanelerin zorla dönüştürülmesi / kapatılması” ile ilgili düzenlemeler  yer almakla birlikte en az dershaneler konusundaki dayatma kadar keyfiliğe açık, demokrasinin gereklerine aykırı ve milletin talep ve beklentilerini hiçe sayan pek çok değişikliği beraberinde getiren MEB yasasını tüm tepkilere rağmen onayladı.

ADAY ÖĞRETMENLERİN GELECEĞİ KEYFİ UYGULAMALARA EMANET
En az dört yıllık fakülteyi bitirdikten sonra KPSS’yi kazanarak atanan öğretmen adaylarının, kriterleri net olarak çizilememiş performans değerlendirmesine tabi tutulacak olmaları, ardından -objektif olmadığı gerekçesi ile- öğrencilere dahi artık uygulanmayan sözlü sınava alınacak olmaları bürokratik kademelerde yüzlerce eğitimcinin maruz kaldığı tasfiye ve kıyımlara on binlercesinin daha ekleneceğinin işaretidir.

BİLGİNİN PAYI YÜZDE YİRMİ Mİ OLMALI?

Yurtdışında eğitim almak amacıyla gönderilecek öğrenciler (MEB-1500) bundan böyle önceden soru ve cevapları hazırlanmamış sözlü sınavlarla belirlenecek. Bazı adaylar adını-soyadını bilip söyleyebildiği için başarılı (!) sayılırken bazılar onlarca soruya tam ve eksiksiz cevap verse bile elenebilecek. Ve bu şekilde seçilecek kişiler ülkemizi akademik dünyada bir üst lige taşıyacak.

DÖNÜŞÜM DEĞİL ANAYASA İHLALİ

Ortaöğretime veya yükseköğretime giriş sınavlarına hazırlık niteliğindeki öğretim faaliyetlerinin Bakanlık gözetiminde açılabilecek çeşitli kurslar listesinden çıkartılarak yasaklanması, Anayasamızın 48. Maddesinde yer alan “Herkes dilediği alanda çalışma ve sözleşme haklarına sahiptir. Özel teşebbüsler kurmak serbesttir.” hükmü ve 42. maddesinde yer alan “Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz”, “Eğitim ve öğretim kurumlarında sadece eğitim, öğretim, inceleme ve araştırma ile ilgili faaliyetler yürütülür. Bu faaliyetler her ne suretle olursa olsun engellenemez.” Hükümlerine aykırı olarak öğrencilerin akademik gelişimlerine katkı sunacak eğitimlere katılma özgürlüklerini ellerinden almaktadır. Uluslararası bilim sınavlarında ülkemizin akademik başarıları istenilen düzeyde değilken bu uygulama eğitimde diğer ülkelerle aramızdaki olan uçurumu daha da arttıracaktır.
Ayrıca bu uygulama sınav sisteminin halen devam ediyor olması, bölgesel farklılıklar ve öğretmen açığı gibi nedenlerle eğitimde fırsat eşitliğinin sağlanamamış olması velilerin çocuklarının akademik düzeylerini arttırmak adına başka arayışlar içerisine girmesine neden olacak, özel derslere olan talebi arttıracak ve merdiven altı dershaneciliği tetikleyecektir.
Dershanelerin kapatılma gerekçesi olarak ifade edilen teyze, artık ineğini satsa bile çocuğunun iyi bir üniversite kazanmasını sağlayamayacak. Ya da ineğinin yanında varsa tarlasını da satacak.
Sayın Başbakan ve Milli Eğitim Bakanı dershanelerin çocuklarımızın hafta sonlarında sanat, spor, kültürel etkinlikler vb. faaliyetler yapabilmesi için kapatıldığını söylemişti ancak yasadan çocuklarımızın hafta sonları özel dershaneler yerine devlet eliyle okullarda ve halk eğitim merkezlerinde devlet dershanelerine devamını gerektiren düzenlemeler çıktı.

ATANMA BEKLEYEN 300 BİN KİŞİ NE OLACAK?

“Öğretmen İstihdam Projeksiyonları Stratejileri Projesi” ile 2023 yılına kadar olan süreçte öğretmen arz ve talebini izlenebilir duruma getirdiğini iddia eden Milli Eğitim Bakanlığının, halen atama bekleyen yaklaşık 300 bin öğretmen adayı varken dershanelerde çalışan on binlerce öğretmenin atamasının yapılacağını söylemesi gerçekçi görülmemektedir.
Ayrıca, MEB’in yaptığı sözlü sınavlardaki keyfi uygulamaların tartışıldığı bir dönemde MEB bünyesinde istihdam edilecek dershane öğretmenlerinin sözlü sınava tabi tutulacak olmaları, keyfi uygulamaların artarak devam edeceği, dershanelerin zorla dönüştürülmelerine karşı çıkan kurumlarda çalışan öğretmenlerin MEB tarafından cezalandırılabilecekleri endişesini arttırmaktadır.

DEVLET OKULLARI ÜVEY EVLAT MI?
Dönüşüme tabi olan kurumların öğrencilerine yapılacak devlet desteğinin net olarak ifade edilmemiş olması sistemin sürdürebilirliğini tartışılır hale getirmektedir. Kaldı ki yıllardır devlet okullarının temel ihtiyaçlarının karşılanması için gerekli olan ödeneği göndermeyen bakanlığın dönüşüm programına tabi kurumların öğrencilerine devlet desteğini hangi kaynaktan sunacağı merak konusudur.

YÖNETİCİLİK SİL BAŞTAN…

Okul ve kurum yöneticiliklerinin hukuksuz bir biçimde sona erdirilmesi ile halen görevde olan yöneticilerin müktesep hakları ellerinden alınacak ve bu durum yaklaşık 100 bin okul ve kurum yöneticisini etkileyerek eğitim kurumlarında büyük bir kaosa neden olacaktır. Üstelik yöneticilerin sürekli baskı altında tutulmasına, okul ve kurumların siyaset müessesinin vesayetine girmek zorunda kalmasına neden olacaktır. Hatta şuanda siyasi ve sendikal ortamlarda müdürlük listeleri oluşturulmakta, daha garibi ilkokul mezunu siyasetçiler ile onlara çanak tutanlar illerde il müdürlüğü dağıtmaya başladı bile…

HAVUZ PROBLEMİ BÜYÜYOR
Tecrübe ve birikimin zirvesinde olmalarına rağmen kendi istekleri dışında “şahsa bağlı müşavirlik kadrosu” adı altında “havuz problemi” olarak sistemin dışına itilmiş yüzlerce tecrübeli bürokrat varken bunlara ilave olarak merkez teşkilatında müsteşar dışındaki tüm bürokratların, taşra teşkilatında tüm il milli eğitim müdürlerinin “şahsa bağlı müşavirlik kadrosu” ile “havuza” gönderilmeleri içerik ve usul bakımından iyi niyetle telifi mümkün olmayan düzenlemelerdir.  
On iki yıldır iktidarda bulunan siyasi iradenin tutarlı bir eğitim politikasının olmadığı, en temel konularda bile her bakan döneminde farklı uygulamaların yapılageldiği ve “bir bakan döneminde doğru kabul edilerek gerçekleştirilen uygulamaların bir sonraki bakan tarafından yanlış kabul edilip iptal edilmesi dikkate alındığında bu son uygulamanın da uzun ömürlü olmayacağı açıktır. Siyasi iradenin bu düzenleme ile eğitiminin problemlerine çare aramaktan ziyade siyasi kaygılar güttüğü, Milli Eğitim Bakanlığının uzun, orta ve kısa vadeli eğitim politikaları ile yönetilmesi gerekirken günü birlik ve tepkisel uygulamalarla yönetildiği görülmektedir. Bakanlığın görev tanımları aynı olmakla birlikte sadece unvanlarda yapılan isim değişiklikleri sonucu gerçekleştirdiği tasfiyeler, milletimizin hükümetin eğitim politikalarına ve bakanlığın iyi niyetine olan inancını yok etmektedir.

SON SÖZ…

Yasa ile MEB bütün birimleriyle siyasetin vesayetine terkedildi. Düzenleme ile bakanlık ve birimlerinde artık “liyakat” esasına göre atanmış yöneticiler yerine siyasetin vesayetine boyun eğecek yöneticilerin görevlendirilmesi hedeflenmişse de eğitim çalışanlarının büyük çoğunluğunun hak ve adalete olan saygısı, onurlu duruşları bu beklentiyi boşa çıkaracaktır.
Aktif Eğitim-Sen, hukuk servisini yasadan dolayı hak kaybına uğrayacak tüm üyelerine hukuk desteği verecektir.   

AKTİF EĞİTİMCİLER SENDİKASI

Emoji ile tepki ver!

Bu Haberi Paylaş :

Etiketler :

Benzer Haberler
    0 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • Diğer Yorumlar (0)