Merkez Bankası, 2017 yılı enflasyon tahminini yüzde 8,7'den yüzde 9,8'e çıkardı.
Banka, enflasyonun 2018 yıl sonunda yüzde 7’ye, 2019 sonunda ise yüzde 6’ya geriledikten sonra orta vadede yüzde 5 düzeyinde istikrar kazanacağını öngörüyor. Bu arada, Ekim ayı enflasyon rakamları açıklandı. TÜFE, Ekim'de aylık yüzde 2.08 artarken yıllık artış yüzde 11.90 ile 2008'den beri en yüksek seviye olarak kayda geçti. Büyümeyi iyi bitireceğiz ancak enflasyon da tek hanenin gerçekleştirilmesi oldukça zor. Şimdi öncelik büyümeye verilirken, enflasyon ile mücadelenin kısa vadede ekonominin önceliği olmayacağı anlaşılıyor.
Devletin, bankaların işletmelerden alacaklarına kefil olduğu Kredi Garanti Fonu süresiz olarak uzatıldı.Hakikaten, geçen yıl yaşanan nakit sıkışıklığı, bu yıl başında devreye giren KOSGEB ve KGF kredileriyle ciddi anlamda aşıldı. KGF’de 250 milyar TL’lik bir limit tanımlanmıştı. 200 milyar TL’lik kısmı kullandırıldı. Kalan 50 milyar TL’lik limiti hazine elinde tutuyor.
Kredi tarafında büyümemiz yüzde 22’lere gelmiş durumda. Bunu da istihdam artışı, yatırımların finansmanı, ihracatı artırıcı projelerde kullanmak istiyorlar. Bu kefaletin devreye girmesi ile yatırım tarafındaki hareket te hayatımıza girecek. Artık, KGF sürekli olarak piyasaya, işletmelerimize kaynak temin etmeye devam edecek.
Ekonomide öncelikle olarak çarkların devam ettirilmesi amaçlanırken, ikinci aşamada da üretim artışı sağlanarak, girdi maliyetlerini ve dolayısıyla enflasyonun düşürülmesi de hedefleniyor.Türkiye gibi genç nüfusa sahip bir ülkede ilave istihdam yaratmalıyız. Bunun için de istihdam yaratıcı büyüme sağlamalıyız.
Ayrıca, küresel likidite gittikçe kıtlaşıyor; seneye küresel sermayenin ABD'ye dönmesiyle bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde nakit sıkıntısı daha da artacaktır. Bu nedenle, şimdiden KGF ile nakit desteğinin sağlanması önemli. Ama bunu yaparken, KGF ile iç ve dış talebi arttırıcı sektörleri destekleyelim ve kronik hastalığımız enflasyonu da tamamıyla başı boş bırakmayalım.