adscode

YÖK’ÜN BARAJI AŞAĞIYA ÇEKMESİNDEKİ ASIL AMAÇ ÖĞRENCİYİ DÜŞÜNMEK Mİ, YOKSA AÇIĞI ENGELLEMEK Mİ?

YÖK, son dakika açıklamasıyla, tıp, mühendislik, mimarlık, hukuk ve öğretmenlik başarı sırası barajını biraz daha aşağıya çekti.

ozkangogercin@outlook.com




Bu uygulama benim aklıma şu soruyu getirdi?
Gerçekten öğrenciler için mi yapıldı? Yoksa, özellikle vakıf üniversitelerinin açık bırakmasına engel olmak için mi?
Sonuçta, özel ya da devlet farketmez, hepsi ülkemizin eğitim kurumu. Hepsinde, çok değerli öğretim görevlilerimiz ve öğrencilerimiz var. Ve, bu üniversite sıralarının yeterli şekilde dolmaması, tabii ki üzerine düşünülmesi gereken ciddi bir konu. Ancak, vakıflar dolacak diye öğrenciye ticari bir gözle bakılmasına karşıyım. Bende, yapılan bu tür uygulamalar, böyle bir hissiyat yaratıyor, ne yazık ki.
Ben, kesinlikle, bütün öğrencilerin üniversiteye yerleşmesine ve istedikleri bölümü okumasından yanayım. Ancak, geçen sene barajı kılpayı kaçıran ve yerleşemeyen öğrenciler, bu sene daha düşük başarı sırası ile yerleşebilecekler. İşte, bu noktada, geçen seneki öğrencilere yazık olmadı mı?
YÖK’ün sınır koyduğu bölümler, kesinlikle belli bir başarı ve yetkinliğe sahip öğrencilerin okuması gereken bölümler. Biliyorum ki, istediği puanı alamayıp, aslında kazansa, daha fazlasını verecek öğrencilerimiz de var. Ancak, ülkemizde ne yazık ki eleme sistemi olduğu için, bu değerleri de göremiyoruz, imkan tanıyamıyoruz. Bölümlere sınır koymak yerine, keşke daha çok kontenjan olsa da, tüm öğrenciler istediği ve hak ettiği bölümlerde okuyabilseler.
YÖK’ün ve üniversitelerin sürekli istişare içinde oldukları “kaliteli öğrenci” konusunda pek de haksız sayılmazlar. Bir sınıf düşünün ki, Derece yapan ile, son sıralarda olan öğrenci beraber eğitim alıyor. Aslında, son sıradaki öğrencinin, böyle bir sınıfta okumayı çok iyi değerlendirmesi lazım. Ancak, zamanla konular ilerledikçe, dersler ağırlaştıkça, bu tip öğrenciler sınıfın başarı ortalamasını düşürüyorlar. Böylece, kaliteli eğitim-kaliteli öğrenci felsefesi sekteye uğruyor. Bu dediğimin aksine, daha çok çalışan ve burs kazanan öğrenciler de var. Onların da kesinlikle hakkını yemek istemem.
Sonuçta, YÖK işte bu kaliteyi korumak ve dengelemek için bu bölümlerde barajı getirdi. Madem, bu yönde bir çalışma var, o zaman bunun sürekliliğinin sağlanması gerekmektedir. Bu sene sistem değiştiği için, öğrencilerin üzerine yük bindirildiği için ve puan türlerinin teke düşmesi sebebiyle, öğrenci havuzu genişlediği için, öğrenci lehine bu uygulamaya gidildi.
Peki, görünüşte öğrenci lehine gözüken bir uygulama, gerçekten de onların lehine mi? Bir öğrenci gereken yetkinliğe ve sıraya sahip olmadan, o bölüme yerleştiği zaman, ona gerçekten yardımcı olmuş oluyor muyuz? Ya da, üniversiteye yerleşmek ile, her şey bitiyor mu?
Kesinlikle hayır.
Asıl süreç ondan sonra başlıyor. Ve dediğim yetkinliğe sahip olmayan öğrenciler, zamanla derslerde tutunamıyor ve  okulu bırakmak zorunda bile kalıyorlar. Sonra, tekrar sınava hazırlanma, okul puanı kırıldığı için 1 sene daha bekleme, yine bir sistem değişikliğine maruz kalma v.s. olumsuz süreçlerle karşılaşmak durumunda kalıyorlar.
İşte, ben bu noktada, YÖK’ün uygulamasını öğrenci yerleşmesinde lehine olsa da, uzun vadede aleyhine olabileceğini düşünüyorum. O yüzden, siz adaylardan kendinize en uygun, severek yapabileceğiniz ve mutlu olacağınız bölümü seçmenizi öneriyorum.
Üniversite adı ve kalitesi, evet önemli. Fakat, sizin geleceğiniz de herşeyden çok ama çok önemli. Bunu sakın unutmayın ve geleceğinizi arka plana koymayın..
Tercih dönemi ile ilgili sorularınızı eğitim_psikoloğu özkan göğercin hesabıma gönderebilirsiniz, elimden geldiğince yardımcı olmaya çalışıyorum.
Tüm adaylara tercihlerinizde başarılar diliyorum…

Emoji ile tepki ver!

Bu Yazıyı Paylaş :

    0 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • Diğer Yorumlar (0)