adscode
adscode

KİTAP OKUMA ALIŞKANLIĞI NASIL KAZANDIRILIR?

Kitap okuma alışkanlığının bir kültür olduğunu düşünüyorum. Bu kültürün de ne yazık ki toplumumuzda pek yer edindiğini de söyleyemem. Okuma konusunda tembel olduğumuz bilinen bir gerçek. Ancak durumu böyle kabullenerek toplumumuzun kimyasında olmadığını söyleyip durmak da mantıklı gelmiyor.

vedatdemirr@hotmail.com




Zaman zaman görsel ve yazılı basında kitap okuma alışkanlığını kazandırmak adına bir takım etkinlik ve faaliyetlerin yapıldığını görmekteyiz. Hatta bir süre önce valiliğin başlattığı Batman Okuyor Kampanyası basında geniş bir yer edinmişti. Yine okullarda birkaç senedir okuma saati uygulaması yapılmaktadır. Öte yandan toplum içinde de duyarlı vatandaşlar tarafından okuma kültürünü yaygınlaştırmak ve kitap sevgisi kazandırmak adına özellikle internet cafe ve kafeteryalarda kitap okuyanlara ücretsiz internet, çay, kahve ikramı yapacakları ile ilgili kampanyalar yaptıklarını basından görebiliyoruz.

 Belediyenin durak kitaplığı projesi ile kitap mimarisinde yapımı planlanan il halk kütüphanesi de bu kapsamda yapılan önemli çalışmalar.  Yine özel bir bankanın karneni göster kitabını al kampanyası ve önümüzdeki aylarda Batman’da yapılacak kitap fuarı kitap okuma alışkanlığı kazandırmak adına kurumsal ve bireysel çabaların örnekleri olarak yapılan çalışmalardır.

Peki, tüm bu saydığımız etkinliklere rağmen toplumumuzda kitap okuma alışkanlığı artmış mıdır?  Ya da beklenen etkiyi göstermiş midir? Diye sormak isterim. Kitap okumak kültürel davranış şekillerinden biridir demiştim.  Peki, toplum neden kitap okumuyor?

Yapılan araştırma sonuçlarına göre ülkemiz kitap okuma ve kitaba para harcama konusunda gerçekten çok geri sıralarda duruyor. Bu durumu tersine çevirmek için çeşitli çalışmalar yapılmakla beraber başarılı olunduğu konusunda pozitif düşünmüyorum. Çünkü kitap okuma konusunda toplumumuzun göstermiş olduğu bu tembelliğin sosyolojik olarak nedenlerinin bilimsel araştırmalarla tespit edilip, yine sosyoloji ve psikoloji biliminin yol gösterdiği çözüm önerileri ile yapılmasının daha uygun olacağı kanaatindeyim. Aksi takdir de kitap okumayı teşvik etmek adına yapılan bireysel kampanyaların çok da etkili olacağı kanaatinde değilim. Söz konusu haberlerden takip ettiğim kadarıyla Van’da ve Batman’da kitap okuyanlara ücretsiz çay kahve vereceklerini söyleyen kafeterya işletmecilerinin kampanyaları ile bir elin parmakları kadar kişinin bile okumaya başlayacağını düşünmüyorum. Olsa olsa ücretsiz çay içebilmek için yalandan da olsa kitabı elinde tutup çayını ücretsiz içmenin kurnazlığını ve övüncünü içinde yaşayan birkaç tip oturur. Öte yandan bu tür kampanyalar bir anlamda toplumda okuma alışkanlığının olmadığının ilanı gibi bir etki bırakır. Yani öğrenilmiş acizliği pekiştirir. Zaten biz böyleyiz, okumuyoruz, kitap bizim neyimize, kitap okumak kime ne kazandırmış ki …  gibi uzayan bir düşünce silsilesi kafamızda pekiştikçe pekişiyor.  

Şimdi bazı okurlarımız, “Adamlar ne güzel kampanya yapmış. Yani bunda eleştirilecek ne var. Takdir edilmesi gereken bir davranışı eleştiriyor sonra da kitap okuma alışkanlığı nasıl kazandırılır konulu yazı yazıyor” diye de düşünebilir. Arkadaşların iyi niyetinden ve çabasından hiç kuşkum yok iyi niyetlerinden ve kitapseverliklerinden dolayı da kendilerini tebrik ediyorum. Ancak farkında olmadan bizler toplumda birçok kere iyi bir şey yapalım derken aslında problemi daha da içinden çıkılamaz bir hale getiriyoruz. Yaralanmış birine ilk yardım bilgisi olmayan bir kişinin hali gibi niyet güzel ama daha fazla zarar vermesi de olasıdır.

Bu bakımdan değerlendirdiğimizde işi daha bilimsel ve uzman bir kadro ile masaya yatırmak ve bu konu hakkında bilimsel araştırmalar yapmak çok daha yerinde olacaktır diye düşünüyorum. Yukarıda da ifade ettiğim gibi genelde Türkiye’ de özelde Batman’da kitap okuma alışkanlığının arttırılası için bir takım faaliyetler yapıldı. Ancak bu faaliyetlerin ne kadar etkili olduğuyla ilgili bir sonuç ya da araştırma maalesef elimizde yok.  Konu ile ilgili internette neler var, ne gibi çalışmalar yapılmış diye arama motorundan kitap okuma alışkanlığı ile ilgili araştırmalara baktığımda ilk karşıma gelen sonuçlar öğretmen ve öğrencilerin okuma alışkanlığı ile ilgili araştırmalar oldu. Bu da okuma eyleminin daha çok eğitim ile iç içe olan öğretmen ve öğrenciyle sınırlı kaldığını ve toplumsal bir olgu olarak toplumun alışkanlık listesinde yer edinmediğinin göstergesidir. Öte yandan araştırmalar genellikle üniversite öğrencileri tarafından yapıldığından en kolay ulaşılabilir kitle; öğretmen adayları, öğretmenler ve öğrenciler olduğundan sınırlı bir örneklem ile çalışmak durumunda kalınıyor. Ülkemizde kapsamlı ve bilimsel araştırma yapan birkaç istisna akademisyen dışında bu alanda ciddi çalışmalar yapan akademisyenlerimiz de maalesef yok. Bu gibi araştırmalar daha çok tez hazırlayan öğrenciler tarafından yapılıyor.

 

Hep düşünmüşümdür zararlı alışkanlık yapan maddelerin zararlı olduklarıyla ilgili kampanyaların yapılmasına rağmen sigara uyuşturucu ve alkol kullanımı hızla artarken okuma alışkanlığını teşvik etmeye çalıştığımız halde neden bunca uğraşa rağmen artmaz, aksine azalır. Birinde zararlı alışkanlığı azaltmak için çalışırken ötekinde arttırmaya çalışıyoruz ancak her ikisinde de istediğimizin aksi yönünde sonuç alıyoruz. Bu çelişki düşündürücü ve şaştırtıcı geldi.

Tüm bunların altında yatan psikolojik ve sosyolojik etkenleri araştırmak gerekir. Bir taraftan zararlı olduğu herkesçe bilinmesine rağmen artan bir eğilim varken öte yandan kalkınma, ilerleme ve medeniyetin temeli bir eylemin azalma eğiliminde olması düşündürücü değil midir? Acaba bu zararlı madde alışkanlığının artmasında etkili olan etmenleri doğru okuyamıyor muyuz? Buradaki artış eğiliminin altındaki etmenleri okuma alışkanlığına döndürmek bilimsel açıdan mümkün müdür? Bence bu zararlı madde alışkanlığının artma sebebi ters psikoloji ve çeşitli sosyal kalıplar olmaktadır. Üzülüp efkârlanınca, depresyona girince, ayrılık acısı yaşayınca film, dizi ve gerçek hayatta bunlara sarılan insanların sosyal rol-davranış modeli olması çok etkili oluyor.

Bir üst eğitim kurumuna geçmek için yapılan merkezi sınavlarında araştırma sonuçlarına göre okuma alışkanlığına olumsuz yönde etkisi olduğu görülmektedir. Merkezi sınavlarda başarı göstermek için kendi ve ailesinin beklentilerini karşılamak adına daha çok çalıma ve daha çok soru çözmek için mücadele veren genç nesillerin zihni yorgunluk ve yoğun sınav temposundan dolayı kitaplara ve okumaya karşı geliştirdiği bıkkınlıkta etkili olabilmektedir.

Hatta ilginçtir ki bazı araştırma sonuçlarına göre anne babanın kitap okuma alışkanlığı ile ilgili tutumları da kitap okuma alışkanlığının önündeki en büyük engellerden bir olarak görülüyor. Zira merkezi sınavlara hazırlık dönemlerinde roman ve hikâye gibi edebi ve düşünsel kitapları okuyan öğrencilerin aileleri tarafından bu kitapları okumaları engellemekte ve ders kitabı ile yardımcı kaynak kitapları okumaları gerektiği söylenmektedir. Yani edebi eserlerin okunmasını sınav performans açısından olumsuz etki uyandıracağını düşündüklerinden yararsız ve zaman kaybı olarak görülüyor.

Okuma alışkanlığını kazandırmak için aileler ne yapmalıdır?

Buraya kadar toplumdaki okuma alışkanlığı ve bu alışkanlığın arttırılması için yapılanları kendi perspektifimden değerlendirdim. Yazımın bu ölümünde okuma alışkanlığını arttırabilmek adına neler yapılabileceğini açıklamaya çalışacağım.

Okuma alışkanlığının kazandırılması için öncelikle doğru tutum ve davranışları belirlemek gerekir. Yukarıda izah ettiğim gibi öncelikle ortada toplumsal alışkanlıkla ilgili bir çalışma yapılacaksa konunun muhatabı sosyologlar ve psikologlar olacak. Bir sosyoloji öğrenci olarak konuya etkili çözümler getirmek adına kendi fikir ve tespitlerimle birlikte yaptığım araştırma ile elde ettiğim bazı araştırma raporlarından aldığım notlar ile zenginleştireceğim.

Öncelikle kitap okuma alışkanlığı kazandırılırken buradaki okuma niyeti ve okumanın işlevselliği üzerinde durmak gerekir. Çocuğumun, öğrencimin ya da benim kitap okumaktaki amacım nedir ve ne olmalıdır? Diye sorgulamak ve o amaç doğrultusunda kitap seçmek gerekir. Aksi halde hedef - sonuç tutarsızlığı ile beklenti hüsranla sonuçlanacaktır. İşlevselliği de önemli bir konu; kitap okurken edinilen bilgi sosyal hayatta kişiye bir artı değer katmıyorsa alışkanlık oluşmayacaktır. Sözgelimi kişi, okuduğu kitap ile kendini mutlu hissediyorsa, sosyal ilişkileri daha iyi olmaya başlıyorsa veya belli konularda beceri ve başarısı artıyorsa alışkanlık iyice köklenmeye başlayacaktır.

Araştırma sonuçlarının ortak noktası kitap okuma alışkanlığının çocuk yaşlardan itibaren kazanıldığı yönündedir. Çocuklara küçük yaşlarda bu alışkanlık kazandırılırken doğru tutum ve davranışlar ile bu süreç yüksek başarı ile olumlu yönde sonuçlanacaktır.

Peki, nedir bu doğru tutum ve davranışlar?

Öncelikle pedagojik olarak çocukların küçük yaşlardan itibaren sorular sorarak dış dünya ile ilgili bilgiler elde etmek ve zihinlerinde bir harita oluşturmak adına değişik yaş gruplarında ve değişik sıklıkta sorular sorduğu bilinmesi gerekir. Çocuğun küçük yaşlardan itibaren sorduğu bu sorulara sabırla verilen cevaplar çocuktaki merak dürtüsünü sürekli canlı tutacak ve öğrenmeye yeni bilgi edinmeye karşı sürekli bir istek ve iştiyak oluşturacaktır. Bu da çocuğu kitaba yönlendirme açısından uygun bir zemin oluşturacaktır.

Bu süreçte evde bulunan bir kitaplığın özellikle çocuğun ilgisini çeken kitaplarında bulunması ve kitap okuyan model anne- babanın varlığı bilgi edinmede kendisine uygun bir yol gösterici yöntem olacaktır. Ayrıca gerek çocuğun gerekse ebeveynin okuduğu kitaplar hakkında konuşma ortamları edinilen bilginin işlevselliği açısından ayrıca önem arz etmektedir.

Çocuklara alınan kitaplar en önce onların ilgi ve isteklerine göre olmalıdır ki okuma isteği kırılmasın. Çocuklarımız kitap okuma konusunda fazla istekli olmayabilir. Bu durumda onların sıkılmadan kolay okuyabilecekleri manga tarzında kitaplar alınmalıdır. Manga, Japonya’da ortaya çıkan Amerikan çizgi romanlarına benzeyen ve hızla yayılan bir kitap türüdür. Sayfalarca uzunluktaki yazıları daha çok çizimlerle görselleştirerek anlatan bu kitap türü hem zevkli hem de geniş hacimli kitapların kısa sürede okunması açısından çocukların ilgisini çekmektedir. Üstelik sadece çocuklar içinde değil yetişkinlerde bu türde çevrilen kitapları büyük bir zevkle okuyabiliyor. Şahsen bu türde üç kitap da okudum. Bir günde okunup bitirilebilen kitaplar.

Sanılanın aksine incelediğim araştırma raporlarında ilgimi çeken konulardan biri de televizyon, bilgisayar ve telefonun kitap okumaya engel olmadığı sonucuydu. Okuma alışkanlığını edinen kişiler için bu durum sıkıntı oluşturmuyor. Ancak televizyon, bilgisayar ve telefon alışkanlığını edinenlerin okuma konusunda tembel oldukları da bir gerçek. Aile bireylerinin birlikte hafta sonları kitapçılara ve kütüphaneye yapacakları rutin ziyaretler ile alacakları kitapların okuma alışkanlığının geliştirilmesinde son derece pozitif etkiye sahip olduğu unutulmamalıdır.

Okuma alışkanlığı geliştirememiş çocuklar için ise ilgi çekici etkinlikler ve uygulamalar etkili olabilir. Mesela aile içi iletişimde yazılı notlar kullanılabilir. Kitap aralarına ilgi çekici sorular, notlar yazılabilir. Zaman zaman yazılı bilmece ve bulmacalar ile ilgi çekici oyunlar aile tarafından geliştirilebilir. Akran etkisinin de etkili unsurlardan biri olduğu unutulmamalıdır. Yapılacak olan bu davranışlar aile bireyleri tarafından özümsenir ve yaşam biçimi haline getirilirse gözle görülür ilerlemelerin olacağını söyleyebiliriz. Tabi burada yapılacaklar bizim anlattıklarımızla sınırlı değil yine de konu ile ilgili ciddi bilimsel çalışmalara ve tecrübelere de açık olmak gerekir.

Kurumsal düzeyde kitap okuma alışkanlığının kazandırılması için neler yapılabilir?

Buraya kadar ki kısımda aileye okuma alışkanlığı konusunda yapılmasını tavsiye ettiğimiz fikirleri ele aldık. Şimdide bu alışkanlığın kazandırılması konusunda kurumsal düzeyde neler yapılabileceği ile ilgili birkaç düşünceyi ele alalım.

Kurumsal anlamda öncelikle ifade etmek isterim ki okuma alışkanlığının ülkenin, önemli ve üzerinde durulması gereken ciddi bir problemlerinden biri olduğu kabul edilmelidir.

Sözgelimi Avusturya’da Uluslararası Çocuk Literatürü ve Okuma Araştırması Enstitüsü gibi bir kurum oluşturularak ülkede okuma kültürünün ve alışkanlığının yükseltilmesi için  uluslar arası konuyla ilgili kuruluşlarla işbirliği yapma ve  dünya çocuk literatürü ile ilgili gelişmeleri yakından takip etmektedir.

Benzer şekilde ülkemizde hatta yerelde de kuruluşlar oluşturabilir ve sorunu vatandaşların omuzlarından alıp daha sistematik bir yolla çözebiliriz.

Öte yandan TV ve radyo kanallarında kitap ile ilgili yayınlara daha fazla yer verip yeni çıkan kitapların tanıtımı yapılabilir. Kitap fuarları belli periyotlarda düzenli bir şekilde yapılabilir. Yazarların imza ve söyleşi için kentimize davet edilmesi de kitap  sevgisi, okuma kültürünün gelişmesi açısından faydalı olacaktır. Kitap sevgisi, okuma alışkanlığı ve kültürü ile ilgili yapılacak etkinlik ve çalışmaların sürekliliği verimliliği açısından etkili olacağı kanaatindeyim. Okuma alışkanlığı konusunda en önemli hususlardan biri de kütüphane ve kütüphaneci faktörü olmaktadır.

Kütüphaneler bulunduğu toplumun kültür düzeyini gösteren en kadim anıtsal sayabileceğimiz yapılarından biridir. İskenderiye Kütüphanesi, Asurbanipal - Ninova Kütüphanesi, Kurtuba Kütüphanesi, Efes Kütüphanesi gibi…

Kütüphanelerin öncelikle mimari yapısı okumaya uygun ve bir o kadarda kitaba verilen değeri gösteren bir yapıda olmalıdır. Öte yandan kütüphane herkesin rahatlıkla erişebileceği bir yerde olmalıdır. Kütüphanedeki kitap sayısı o kütüphanenin zenginliğinin en önemli göstergelerinden biridir. Kütüphanede okuyucu erişmek istediği kitabı kütüphanede buluyorsa kütüphaneyi kullanma sıklığı da o oranda artacaktır. Kütüphane süreli süresiz yayınları ve internet erişimi ile tüm kullanıcılarına erişim imkânı sunmalı, kütüphane otomasyon sistemi ile de kullanıcılara araştırmalarını rahatça yapabilecekleri nezih bir ortam sunmalıdır. Yine kütüphanelerin internet üzerinden uzaktan erişim imkânına sahip olması kullanıcılar açısından zaman ve paradan tasarruf sağlayacaktır. Kütüphane personelinin de güler yüzlü kitapsever ve işinde uzman kişilerden oluşmalıdır. Kütüphaneler bilgiye erişebileceğimiz önemli ve vazgeçemeyeceğimiz olmazsa olmaz kurumlardan biridir. Kullanımının teşvik edilmesi için öğretmenlerin, yöneticilerin hatta aydınların teşviki ve ziyareti önemli katkı sağlayacaktır.

Batmanda Okuma Alışkanlığı Arttı

Geçtiğimiz günlerde il kültür merkezini, kütüphaneyi yerinde inceleyerek ne durumda olduğunu kullanıcı sayısı ve kütüphanede bulunan eser sayısını öğrenmek ve geçmiş yıllara nazaran bir artışın olup olmadığını öğrenmek için ziyarette bulundum. İl kültür müdürüyle kütüphaneyi gezerek kütüphane hakkında önemli bilgiler aldım ki onları da daha önceki yayınlanan “Kültür Merkezi Kampus Gibi” adlı yazımda siz değerli okurlarımla paylaşmıştım. Kütüphanedeki eser sayısı belki arzu ettiğim sayıda değildi ama yine de göz dolduracak kadar vardı. Öte yandan kütüphanenin doluluk oranı neredeyse yüzde doksan seviyesinde idi. Kütüphane okuyucu ve öğrenciler tarafından aktif bir şekilde kullanılıyordu. Kütüphanenin pek çok kişi tarafından binmeyen bir özelliği de uzaktan erişim imkânının olması ki en merak ettiğim özelliğinden biriydi. Evden internet üzerinden kütüphanede okumak istediğiniz kitabın bulunup bulunmadığını bulunuyorsa ödünç verilip verilmediğini görebiliyorsunuz ki bu da zamandan tasarruf sağlamanıza yardımcı olan önemli bir hizmet.  Öte yandan kütüphaneye kitap bağışlanabileceğini hatırlatmak isterim pek çok kişi evdeki kitapları bilinçsizce çöpe veya geri dönüşüme kazandırılmak üzere atabiliyor. Bu tür durumlarda kitapların kütüphaneye bağışlanabileceğini ve gençlerin hizmetine sunulabileceğini de değerli müdürümden öğrenmiş oldum.

Bu ziyaretimle kütüphane ile ilgili istatistikî bilgileri de alma fırsatı buldum.

İstatistikî veriler incelendiğinde hemen hemen her yıl kitap ve kullanıcı sayısından tutun da üye ve ödünç verilen materyal sayısına kadar gözle görülür ciddi bir artışın olduğu görülmektedir.  Tüm bunlar da göstermektedir ki Batman’da kitap okuma alışkanlığının kazandırılması için yapılan faaliyet ve etkinlikler pozitif yönde katkı sağlamış, okuma alışkanlığı noktasında bariz bir ilerleme yaşanmıştır. Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğünün sitesindeki istatistikî verilere bakıldığında Batman’ın ülkenin diğer illerine göre durumunu da karşılaştırma fırsatı elde etmek mümkün. 2016 yılı il bazında üye yoğunluk haritasına bakıldığında Batmanın özellikle Doğu Anadolu ve iç Anadolu’daki pek çok ilden önde olduğu görülmektedir. Tüm bu istatistiki bilgiler ışığında kentimizde okuma alışkanlığının gözle görülür bir oranda arttığını söyleyebiliriz. Yukarıda kitap okuma alışkanlığının kazandırılması konusundaki eleştiri ve önerilerimizin de dikkate alınması ile birlikte umuyorum ki Batman kitap konusunda Türkiye’deki pek çok ili geride bırakacaktır. Kent insanımızın başarı ve ilerleme azmi, kentin kültür düzeyinin yükselmesi yönünden önemli bir fırsat sağladığı unutulmamalıdır. Gerek bireysel gerekse de kurumsal anlamda üzerimize düşen sorumlulukları aralıksız devam ettirerek çok önemli neticeler alınabileceği kanaatinde olduğumu belirterek yazıma son veriyor ve sizleri daha güzel bir batmanın olması temennisi ile selamlıyorum.


Emoji ile tepki ver!

Bu Yazıyı Paylaş :

Etiketler :
    0 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • Diğer Yorumlar (0)