Okuma yazma konusunda sıkıntılarımız vardı, sosyal medya da tuzu biberi oldu. Aktif okur yazarlık konusu daha da vahim çünkü bilen de zorunlu kalmadıkça kullanmııyor. Kullansa da yazılanı okuduğu gibi değil istediği gibi anlıyor…
Örnek çok ama aşağıdaki örnek, “artık bu kadarı da olmaz” dedirtenlerden:
“Malumunuz birkaç gün önce PISA 2022 raporu açıklandı.
Bu raporda da gençlerimizin, okuduğunu anlama konusunda OECD üyesi ülkeleri gençlerine göre hayli gerilerde olduğu görüldü.
Bugünlerde raporla ilgili çeşitli yorumlar yapılıyor.
Aslında bu konuyla ilintili, üzerinde önemle durulması gereken, özellikle yükseköğretim kurumlarımızı ilgilendiren bir husus var ki, pek görülmüyor, konuşulmuyor.
Çocuklarımız okuduğunu anlamada sıkıntı yaşıyorlar da, girmeyi hayal ettikleri üniversitelerimizin durumu nasıl acaba?
Üniversitelerimiz okuduklarını doğru anlayabiliyorlar mı?
Üniversitelerimizin öteden beri çok sevdikleri bir alışkanlıkları var.
Bilindiği üzere akademik kadrolara atama ilanlarında; almayı istedikleri kişinin özelliklerini, tez konularını belirterek adete o kişiyi tanımlıyorlar.
Bu işten artık YÖK bile o kadar rahatsız ki, çeşitli tarihlerde genelgeler yayınladı.
Hatta, 9 Mart 2021 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren yönetmelik değişikliği ile, 12 Haziran 2018 tarihli ve 30449 sayılı Öğretim Üyeliğine Yükseltilme ve Atanma Yönetmeliğine yeni bir madde eklendi.
Buna göre artık, ilana başvuru koşulu olarak adayların lisansüstü tez veya uzmanlık tezi adlarının bir kısmı veya tamamı yazılamayacağı gibi, ilanda sadece belirli bir adayı tanımlayan özel şartlara da yer verilemeyecekti.
Bu gayet açık maddeye rağmen üniversiteler bunu nedense bir türlü anlamadılar ve alışkanlıklarından vaz geçmediler.
YÖK de üniversiteleri uyarmaya devam etti. İnternetten görebildiğim kadarıyla son olarak 11.04.2023 tarih, : E-82444403-299-25839 sayı ve “Akademik Kadro İlanlarında Dikkat Edilecek Hususlar” konulu yazı ile bir kez daha konuyu hatırlatmış.
Bu durum şunu gösteriyor ki acilen bir PISA testi de üniversitelere uygulanması gerekiyor.
Görelim bakalım okuduklarının ne kadarını anlıyorlar?
Son olarak bir de okuduğunu yanlış anlayan üniversiteler olduğunu gördük.
Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi bu konuda çıtaya bir hayli yükseltmiş.
Söz konusu Üniversitenin Fen Edebiyat Fakültesi, bir “Dr. Öğretim Üyesi” alım ilanı hazırlamış.
İlan Resmi Gazetede yayınlanmış.
İlanda, almayı planladıkları müstakbel öğretim üyesinin bizzat kendi yazdığı özelliğini, hiç değiştirmeden birinci ağızdan olduğu gibi vermişler.
YÖK’ün Denetleme Kurulu, Kalite Kurulu bu konuyla ilgili ne düşünüyor bilemiyorum ama dışarıdan bakılınca üniversitelere acilen “okuduğunu doğru anlama eğitimi” verilmesi gerekiyor galiba…”
Haksız mı?..