Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre okumayanlar daha mutluymuş. Mutluluk oranı okumayı yarıda bırakanlarda yüzde 53.7, üniversite mezunlarında 51.2’ymiş. Sorun öğrenmede mi, eğitimde mi, okuyana verilen değerde mi, yoksa?..
Filozoflar öğrenmenin verdiği mutluluğun hiç bir şeyle kıyaslanamayacağını söylerler.
Peki onlar mı yanılıyor yoksa sınavlar, işsizlik ve en önemlisi de okuyana verilen değerin yerlerde sürünmesi mi bizi bu noktaya getirdi?
Daha da enteresan olanı bir yanda üniversiteyi bitirenlerin mutsuzluğu söz konusuyken öte yanda üniversite başvurularında her yıl yeni bir rekorun kırılması.
Aslında gelinen noktanın özeti:
Okumayı da, diplomayı da seviyoruz, olması gerektiğine inanıyoruz ama karşılığını alamıyoruz.
Bizi mutsuz eden sanki eğitim değil, eğitim sırasında ve sonrasında yaşanan eziyetler.
Eğitime yön veren kişi ve kurumların bu ayrıntıyı ciddiye almaları ve bu yönde daha popülist politikalar yerine daha akılcı projeler üretmeleri gerekir.
“Ne kadar az bilgi, o kadar çok mutluluk. Günümüz dünyasında insan öğrendikçe, sorguladıkça davada mutsuz oluyor. Basit hayat, en güzel hayat” diyenlerin sayısının her geçen gün artması biraz da bu yüzden.
Yine aynı şekilde okumayanların ya da eğitimini yarıda bırakanların, iş bulmada ve maaşta okumuşlara göre bir adım daha önde olmaları da, bu göreceli pişmanlığın en önemli nedenlerinden birisi...
“Her şeye rağmen okumaya devam” diyerek şu hatırlatmayı bir kez daha yapmakta yarar görüyoruz:
Gönlünüze göre bir iş ya da maaş eninde sonunda mümkün olabilir ama eğitim her daim olmaz. O yılları bir daha getiremezsiniz.
Diplomasız dünya zenginlerinin en büyük pişmanlıklarından birisinin de eğitimi yarıda bırakmak olduğunu asla unutmayalım...
”Okusalardı, bugün bu noktada olmazlardı!diyenler çok çıkacaktır.
Haklı da olabilirler ama kaçan balık her zaman büyük oluyor!..