adscode
adscode

Bir Başkadır Benim Mesleğim

Mete Akyol’u bilenler bilir. "Bir Başkadır Benim Mesleğim" adlı eseri geçti elimize. Her yerde duyamayacağınız anılar, eminim ki sizin de içinizi ısıtacak. Bazılarına tebessüm edeceksiniz bazılarında ise gözleriniz buğulanacak.

cemozel2021@gmail.com




Şu sıralar anı kitaplarına denk geliyorum. Bazıları o kadar güzel ki, herkese duyurup okunmasını arzuluyorum. Normalde kitap tavsiye etmek çok risklidir. Her tavsiye ettiğiniz kitap beğenilmeli, aksi taktirde sizin tavsiyeleriniz bir süre sonra dinlenmez olur.


Mete Akyol’u bilenler bilir. "Bir Başkadır Benim Mesleğim" adlı eseri geçti elimize. Her yerde duyamayacağınız anılar, eminim ki sizin de içinizi ısıtacak. Bazılarına tebessüm edeceksiniz bazılarında ise gözleriniz buğulanacak. Gözlerinizi buğulandıracak bir anıyı köşeme taşıyacağım; ama onun öncesinde daha başka neler bulabilirsiniz konusunda kısa başlıklar halinde buraya taşıyacağım:

Latife Hanım’la röportaj girişimim ve... Latife Hanım gerçeği

İhtilale beş gün kala Başbakan Adnan Menderes’le son buluşma

Cemal Gürsel’in maaşından elinde kalan son bin lirası

İnönü’den Doğramacı’ya “500 milyarlık” soru: “Baş nakli de yapacak mısınız?”

Deniz Gezmiş “Çifte Tabancalı Polis”le

Erhan’ı asker vurdu, Cumhurbaşkanının oğlu ameliyat etti

ABD Başkan Yardımcısı, Meclis’in tuvaletinde hapis kaldı

Ay taşı Esenboğa gümrüğünde

Bu anıların gizemini keşfetmek için kitabı okumanız gerekecek; ama ben bu anılardan birini şimdi sizinle paylaşacağım. Mendillerinizi yanınıza alsanız iyi olur. Neme lazım, gözünüze toz kaçabilir!

Bu anının baş karakteri sevgili Zeki Müren. Evet, hazırsanız başlayalım:

Ankara Körler Okulu öğrencilerinin ünlü ses sanatçısı Zeki Müren’e ne denli hayran olduklarını bilen Mete Akyol, Zeki Müren’in  Köşk Gazinosu’ndaki programı nedeniyle Ankara’ya bir gelişinde kendisinden bir isteği olur. Ankara’da bulunduğu günlerde bir gününü de bu okuldaki öğrencilere ayırmayı düşünüp düşünmediğini sorar. Kabul eder Zeki Müren. Hemen ilk Cumartesi giderler; öğrenciler arasından 5 temsilci seçilir. Bu 5 öğrenci Zeki Müren’le tanışıp diğer arkadaşlarına anlatacaklardır. Okula gelen Zeki Müren’i, okul müdürü Şahap Akıllıoğlu bir süre odasında konuk eder. Odanın girişinde, ikisi kız, beş öğrenci Zeki Müren’le tanışmak için kapıda beklerler. Müdür Bey, onları konuğuna tanıtır:

“Bu öğrencilerimiz, okulumuzun üç yüz öğrencisi tarafından seçilmişlerdir. Onların görevi sizi, arkadaşları adına görmektir.”

Kimi sekiz, kimi dokuz yaşında olan çocukların, Zeki Müren’den bir isteği olur:

“Biz, arkadaşlarımız adına sizi görmekle görevlendirildik. Şimdi bizle konuşurken sesinizden, çok uzun olduğunuzu anladık. Lütfen biraz çömelir misiniz? Çünkü sizi ancak öyle görebiliriz.”

Mete Akyol, Zeki Müren’in o halini şu satırlarla anlatır:

“Zeki Müren, Richter ölçeğiyle galiba sekiz şiddetinde bir sarsılmayla bir o yana, bir bu yana gitti, geldi. Olduğu yerde imdat istercesine bir çaresizlikle Müdür Şahap Akıllıoğlu’ya baktı. Eliyle onun, “Lütfen çömeliniz” işareti yaptığını görünce, olduğu yerde çömeliverdi.”

Çocuklardan biri, iki elini birden uzattı, parmaklarının uçlarını Zeki Müren’in yanaklarında dolaştırmaya başladı. Önce elmacık kemiklerini, göz çukurlarını yokladı, sonra da parmak uçlarını alnının, burnunun üstünde çenesinin çevresinde dolaştırdı. Sıra saçlarına geldiğinde ise parmak uçlarını, konuğunun özenle taranmış saçlarında gezdirdi, tek telini bile bozmadan... Sonra da, heyecanını frenleyemedi, bir sevinç coşkusuyla haykırdı:

“Sizi gördüm, sizi gördüm. Sesiniz gibi, yüzünüz de çok güzelmiş, siz de çok güzelmişsiniz” dedi.

Yaşamında ilk kez karşılaştığı böylesi bir olay, Zeki Müren’i tarifsiz kederlere boğmuştu ki, bu kederi Konser Salonu’nda bütün okulun karşısına geçtiğinde kendisinden istenen bir başka istekle tavan yaptı:

Öğrencilerden biri:

“Sizi akşamları radyodan, kimi zaman da plaklardan dinliyoruz hep. Akşamları, radyodaki şarkı programlarınızdan birinde ‘Sevmiyorum seni artık, gözlerimi geri ver’ şarkısını söylerken, bizi düşünür müsünüz, lütfen? Biz de o akşam radyoda sizin o şarkıyı söylediğinizi duyunca, ‘Zeki Müren bizi düşünüyor.’ diyerek, sizi düşünürüz. O zaman aynı dakikalarda siz bizi düşünmüş olursunuz, biz de sizi düşünmüş oluruz…”

Çocuğun söyledikleri burada bitmişti ama aynı noktada Zeki Müren’in de dayanma gücü bitmişti.

O dakikaya değin. Kimi zaman yutkunarak, kimi zaman dudağını ısırarak tutabilmeye çalıştığı gözyaşlarını daha fazla tutamadı. Adları ister fren olsun, ister halat olsun, yeryüzünün hiçbir kuvveti, o andan sonra onun gözyaşlarını tutabilmesine yetmedi.

Zeki Müren’in yüreğinde iki saatten bu yana biriken gözyaşlarının tümü birden, kapakları kaldırılmış baraj duvarlarından fışkıran sular örneği gözlerinden boşaldılar, yatağından taşıp başıbozuk sel sularına dönüşüveren dereler, dereler, dereler örneği, yanaklarından taşarcasına akmaya başladılar.

Kendini biraz toparlayabildiğine inandığı an konuşmaya çalıştı ama… Yalnızca, ‘Söz veriyorum yavrucuğum… O şarkıyı söylediğim zaman…’ diyebildi ve… Önce bir süre sustu, yere baktı, ayakkabılarıa baktı, başını kaldırdı, salonun tavanına baktı, sonra hepsinden vazgeçti, yeniden hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı.

Artık saklayacak bir şeyi kalmamıştı. Konuşmasını, hüngür hüngür ağlayarak sürdürdü: ‘Hepinize söz veriyorum yavrularım.’ dedi. ‘O şarkıyı bundan sonra söylediğim her zaman burayı, sizi, tek tek hepinizi düşüneceğim… Söz veriyorum… Hepinize söz veriyorum… O şarkıyı ne zaman söylersem, o an hep sizi düşüneceğim… Söz veriyorum.’

Sonra da, yine içini çeke çeke ağlayarak, çocuklardan kendisi de bir söz istedi:

‘Ben şimdi o şarkıyı burada sizin için söyleyeceğim.’ dedi. ‘Ben de sizden bir söz istiyorum. Siz de bundan sonra bu şarkıyı ne zaman duyarsanız, hep beni düşüneceksiniz, söz mü?’

Kocaman bir salon dolusu, gözyaşlarına bulanmış ‘Söz’ geldi çocuklardan.

Zeki Müren, yaşamında belki ilk ve hatta galiba da son kez bir sahnede, müzik eşliğine gerek duymaksızın, yalnızca yüreğinin eşliğinde, şarkısına başladı:

Sevmiyorum seni artık / Gözlerimi geri ver…

Kitap, bu sarsıcı anıyla bitmiyor tabii. Böylesine güzel bir kitabı raflar arasında kalmasına gönlüm razı gelmedi. Şaşırıp kalacağınız öyle anılar var ki, eminim okuduktan sonra hemen arkadaşlarınıza da tavsiye edeceksiniz.


Emoji ile tepki ver!

Bu Yazıyı Paylaş :

    0 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • Diğer Yorumlar (0)