adscode
adscode

Eğitime dair beklentiler ve öneriler…

Eğitimde önce pandemi, daha sonra da deprem felaketi ve seçimler nedeniyle, çözüm bekleyen mevcut ve yeni sorunlar, geçici çözümlerle giderilmeye çalışıldı. Üzülerek belirtmek gerekir ki, uzun yıllardan beri ülkemizde en sorunlu alanlarımızın başında eğitim gelmektedir.

ikegitmeni@hotmail.com




“Herhangi bir ulusun yok edilmesi, atom bombası veya uzun menzilli füzelerin kullanılmasını gerektirmez… Sadece eğitim kalitesini düşürmek ve sınavlarda kopya çekilmesine izin vermek yeterlidir.

Hastalar, bu tür doktorların elinde ölür.

Binalar, bu tür mühendislerin ellerinde çöker.

Para, bu tür ekonomistlerin ve muhasebecilerin elinde kaybolur.

İnsanlık, bu tür din görevlilerinin elinde ölür.

Adalet, bu tür yargıçların elinde kaybolur.

Eğitimin çöküşü milletin çöküşüdür.”

Eğitim ile ilgili değerlendirme yazılarıma kısa bir aradan sonra tekrar başlarken;  sosyal medyada eğitime dair çok paylaşılan, Güney Afrika’da bir üniversitenin giriş kapısında yazıldığı iddia edilen bir söz ile başlamak istedim.  Gerçekten Güney Afrika’da bir üniversitenin girişinde yer alıp almadığı teyide muhtaç bir bilgi ancak, eğitimle ilgili çok güzel bir söz olduğu ortada… Bazen bir söz, yüzlerce hatta binlerce sayfalık kitabın anlatamadığını özetler. Bu söz de o türden bir söz… Bu söz; eğitimin önemini o kadar kesin, açık ve o kadar dosdoğru anlatmıştır ki, eğitimin neden öncelikli olması gerektiğinin cevabını da içinde barındırmaktadır.

Eğitimde önce pandemi, daha sonra da deprem felaketi ve seçimler nedeniyle, çözüm bekleyen mevcut ve yeni sorunlar, geçici çözümlerle giderilmeye çalışıldı. Üzülerek belirtmek gerekir ki, uzun yıllardan beri ülkemizde en sorunlu alanlarımızın başında eğitim gelmektedir. Milli Eğitim Bakanlığı’na Ziya Hoca’nın gelmesiyle eğitimde önemli beklentiler oluştu. Ancak, bir süre sonra Ziya Hocayla da sorunların çözülemeyeceği düşünülerek yeni bir değişim ihtiyacı duyuldu. Seçimler sonrası tüm gözler her zaman olduğu gibi eğitimde tekrar Milli Eğitim Bakanına çevrilmiş durumdadır. Eğitimde bu kez beklentiler karşılanabilecek mi, eğitim çevreleri ve toplumun tüm kesimleri tarafında bu kez eğitimde işler yoluna girdi denilebilinecek mi?.. Öncelikle Milli Eğitim Bakanı Yusuf TEKİN’ e yeni görevinde başarılar diliyorum. Bu yazıda, Milli Eğitim Bakanlığından toplumun ve eğitim çevrelerinin beklentilerini ve çözüm önerilerini aktarmak istiyorum.

Eğitim, Anayasamızın (1982 Anayasası) “Eğitim ve Öğrenim Hakkı ve Ödevi” başlığını taşıyan 42. maddesinde düzenlenmiştir. Anayasanın 42. maddesine göre; “  – Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz. Öğrenim hakkının kapsamı kanunla tespit edilir ve düzenlenir.” ifadesi yer almaktadır.

Eğitim ve öğretim, Atatürk ilkeleri ve inkılâpları doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre, devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Bu esaslara aykırı eğitim ve öğretim yerleri açılamaz.”  Anayasa’nın 10, 13, 24, 27, 62, 130, 131. maddeleri de eğitim hakkını, eğitim özgürlüğünü ve eğitimde fırsat eşitliğini sağlama görevini devletin sağlamasına vurgu yapılmıştır. Anayasa’nın eğitimle ilgili bu maddelerine ayrıntılı değinmeyeceğim ancak, bu maddeler ayrıntılı irdelendiğinde; eğitimde fırsat eşitliği, eğitim hakkının kullanılması konusunda devletin önemli sorumlulukları olduğu görülmektedir. Eğitimle ilgili en tartışmalı alanların başında eğitimde fırsat eşitliği, bölgeler ve okullar arasındaki eşitsizlikler ve merkezi sınavlar gelmektedir. Okullar arasındaki fiziki koşullar, öğrenci sayıları, teknolojik alt yapı eksiklikleri, öğretmen eksiklikleri dikkate alındığında eğitimde fırsat eşitliği konusunda çok ciddi sorunlar olduğu görülmektedir. Her dersin ayrı bir atölye ve laboratuarda işlendiği, öğrenci sayısının 10 -15 kişiyi aşmadığı özel kolejlerle; sınıf öğrenci mevcutlarının 40-50 kişiyi bulduğu, atölye ve laboratuarların dersliğe dönüştüğü, öğretmen yetersizliğinin yaşandığı eğitim kurumlarında eğitimde fırsat eşitliğinden ne kadar bahsedilebilir?.. Yabancı dil derslerinin yabancı öğretmenler tarafından verildiği, alt yapı eksiğinin olmadığı, okul sonrası bire bir etüt ve dershane desteği alan öğrencilerle; branş öğretmeni eksiği nedeniyle derslerin ücretli öğretmenlerle giderildiği, dershane desteğini yeterince alamayan ve alt yapı eksiği olan okullardaki öğrencilerin aynı sınavla değerlendirildikleri eğitim sisteminde, eğitimde fırsat eşitliğinin tam sağlandığını söylemek ne kadar mümkün?.. Toplum ve eğitim çevreleri, Milli Eğitim Bakanlığından eğitim kurumları arasındaki farkları ya da uçurumu kaldırmalarını, imkânı olmayanların da eğitim hakkından yararlanmalarını istemektedirler.

Eğitim sistemimizde kademeler arası geçişteki sınav sistemi, eğitimde fırsat eşitliği konusunda ciddi sorunlara neden olmaktadır. Eğitim sisteminde okullar arasındaki farkları gidermek yerine koşulları aynı olmayan eğitim kurumlarındaki öğrencileri aynı sınavla değerlendirmek, eğitimde fırsat eşitliği konusunda daha derin sorunlara neden olmaktadır. Eğitim sistemimizde merkezi sınavlar yerine yeni modeller geliştirilmelidir. Okulları nitelikli ve niteliksiz gruplandırmak yerine, ilkokuldan yüksek okula kadar öğrencilerin bireysel farklılıklarını dikkate alan bir yöneltme ve yönlendirme sisteminin geliştirilmelidir. Eğitim sisteminde öğrencilerin başarılı-başarısız ya da iyi-kötü gibi ayırma esasına dayalı elek sistemi modellerden vazgeçilmelidir. Eğitim sistemimiz geleceğimiz olan çocuklarımızı ve gençlerimizi sınav cenderesi altında boğmak yerine bireysel farklılıklarını dikkate alarak, gelişmelerine olanak sağlamalıdır.

Eğitim sistemimizde bilim ve aklın gereklerine uygun çağdaş eğitim müfredatları geliştirilmelidir. Eğitim öğretim faaliyetleri kapsamında bazı sivil kuruluşlarla yapılan protokoller, toplumun anlamlı bir kesiminde ve eğitim çevrelerinde de ciddi rahatsızlıklara neden olmaktadır. Anayasa’nın 42. maddesinde de belirtildiği gibi Milli Eğitim Bakanlığı, eğitim öğretim kurumlarında çocuklarımızın ve gençlerimizin daha sağlıklı eğitim öğretim görmeleri için, başta psikolojik danışman ve rehber öğretmenleri olmak üzere tüm branşlarda yeterli öğretmen istihdamına gitmeli, öğretmenlerin niteliğini arttırmak için gerekli tedbirleri almalıdır.      

Öğrencilerimizi alt yapıları eksik eğitim kurumlarında günlük 8 ya da 9 saat okullarda kalmalarını sağlamak, öğrencilerin okuldan soğumalarına ve uzaklaşmalarına neden olmaktadır. Öğrenciler okullarda günlük 4-5 saat temel derslerden sonra spor, kültür ve sanat ağırlıklı faaliyetlerle zaman geçirmelidirler. Okuldan sıkılan, ders saatlerinin bitmesi için sürekli saati gözleyen, okuldan kaçan öğrenci davranışları yerine, okula koşan öğrenci davranışlarını geliştirebilmenin yolları aranmalıdır. Okulların öğrenciler için cazibe merkezine dönüşebilmeleri için yeni modeller geliştirilmelidir.

Eğitim sistemlerinde eğitim kurumlarının fiziki alt yapısıyla birlikte insan kaynağı ve yönetim altyapısının geliştirilmesi de önemlidir. Okullarda okul yönetimi ve öğretmenler arasındaki işbirliğinin geliştirilmesi için, yöneticiler ve öğretmenler arasında işbirliğine dayalı bir model geliştirilmelidir. Okul yönetimleri sadece müdür ve müdür yardımcılarının tepede olduğu dikey yönetim modeli yerine, okullarda öğretmenlerinde yönetimde söz sahibi olduğu yönetim kurulu ve denetim kurulu modeline geçilmelidir. Eğitim sistemimizde işlevsiz olan eğitim bölgeleri ve eğitim kurulları; danışma kurulu niteliğinden çıkarılarak, sorumluluk yüklenen yürütme kurullarına dönüşmelidir. Öğretmenlerimizin motivasyonunu arttırmak için “Öğretmenlik Meslek Kanunu” beklentileri karşılayacak şekilde tekrar ele alınmalıdır. Öğretmenlik mesleği, kariyer-liyakat sistemi ve eğitimi bilimi ilkelerine göre tekrar revize edilmelidir. Geleceği aydınlık, yarınları umut dolu bir nesil için, “ÖNCELİĞİMİZ EĞİTİM”…

 


Emoji ile tepki ver!

Bu Yazıyı Paylaş :

    0 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • Diğer Yorumlar (0)