adscode
adscode

'ON YUMURTA KAÇ ÖĞRETMEN EDER?'

Kastamonu Gölköy Köy Enstitüsüne kayıt ve ardından şanla şerefle geçen otuz yılı aşkın öğretmenlik yaşamı…

'ON YUMURTA KAÇ ÖĞRETMEN EDER?'
Eğitim
''Daha ilkokuldayım. Evde telefon çaldı. Koştum, açtım. Babamın okul
arkadaşı Kerim amca. O da babam gibi öğretmen. Çocukluğumuzun
öğretmenleri işte… İki söz arasında hemen birkaç soru, her fırsatta
öğretmenliği yaşıyor ve yapıyor. Telefonda hemen sınav başladı....
-Zafer, İstiklâl Marşımızı kim bestelemiştir?
- Zafer, Konya’nın plakası kaç?
Hepsini yanıtlıyorum.
Ardından o zaman bana çok garip gelen bir soru geliyor:
-Zafer, ON YUMURTA KAÇ ÖĞRETMEN EDER?
Şaşırıyorum.
- O nasıl soru Kerim Amca?
Kerim Amca telefonda uzun uzun gülüyor. “Bak,” diyor. “Okulun akıllısı
Zafer. Yanıtını bilmediğin bir soru buldum işte. Şimdi telefonu babana
ver. Sonra da babana sor. O sana yanıtını verir.”
Babamla Kerim Amcamın telefon görüşmesi bitince, babama soruyorum:
- Baba, Kerim Amcam sordu. On yumurta kaç öğretmen eder?
Babam da gülmeye başlıyor. Ardından, gülerek başlayan, ama bittiğinde
ikimizin de gözyaşlarıyla yıkanan aşağıdaki öyküyü anlatıyor:
Kastamonu’nun Taşköprü ilçesinin yaklaşık yirmi kilometre güneyinde
yan yana iki orman köyü vardır. Boşnakköy ve Armutlu.
Her iki köyde de hayat zor, insanları yoksuldur.
1950 yılının güneşli bir Temmuz sabahında, bu iki köyün en çalışkan
iki öğrencisi Ali ve Kerim, birkaç yıl içinde öğretmen okullarına
dönüşecek olan Köy Enstitüsü sınavına katılmak için ilçe merkezine
yola çıkarlar. Tabii yürüyerek.
Ali’nin elinde küçük bir sepet ve sepetin içinde on tane yumurta var.
Evde para olmadığından, annesi ilçede satıp, sınav için lâzım olacak
kalem, silgi gibi ihtiyaçları alması için bu on yumurtayı, biraz kendi
evinden, biraz da komşulardan toplayarak Ali’ye vermiş.
Kerim’in ailesi daha da fakir olduğundan, Kerim’de o da yok. Yaklaşık
yirmi kilometre yolu yürüyerek ilçe merkezine ulaşıp, hemen bir
bakkala giriyor ve on yumurtayı satarak bir kalem ve bir silgi
alıyorlar. Kalemi de, silgiyi de ikiye bölerek paylaşıyor ve sınava
giriyorlar.
İkisi de başarmıştır. Ancak bilmedikleri bir şey var. Sınav iki gün.
Bu iki küçük köylü çocuk, sınava girip akşama köylerine dönmeyi
düşünürken, şimdi Hükümet Konağı'nın önünde, neredeyse ağlamaklı
geceyi nerede geçireceklerini bilmeden, bir aşağı, bir yukarı
yürümekte…
Cadde üzerindeki evlerden birinde, bu iki köylü çocuğa merakla bakan
bir kadın onları eve çağırır. Durumu öğrenince onları doyurur. Akşama
eşi de işten gelir ve çocukları o gece misafir ederler.
İkinci gün de sınav başarılıdır. Birkaç ay sonra Kastamonu Gölköy Köy
Enstitüsüne kayıt ve ardından şanla şerefle geçen otuz yılı aşkın
öğretmenlik yaşamı…
Babam, öykünün sonun şöyle bağladı:
BAK OĞLUM, KÖYDEN ON YUMURTAYLA ÇIKAN İKİ ÇOCUĞUN ÖĞRETMEN, SUBAY,
MÜHENDİS, MİLLETVEKİLİ HATTA CUMHURBAŞKANI OLABİLDİĞİ YÖNETİME
CUMHURİYET  DENİR.''

Emoji ile tepki ver!

Bu Haberi Paylaş :


Benzer Haberler
    0 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • Diğer Yorumlar (0)