İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü'nün verilerine göre, 28 Aralık 2017 itibariyle Türkiye'de geçici koruma statüsüne sahip 3 milyon 424 bin Suriyeli bulunuyor. Bu sayının 1 milyon 623 bini ise çocuk. Türkiye'deki Suriyeli çocukların "kayıp nesil" olmaması için eğitim alanında çeşitli faaliyetler yürütülüyor.
Suriyeli çocukların eğitimi, MEB politikaları kapsamında geçici eğitim merkezlerinden resmi okullara kaymaya devam ediyor. DW Türkçe'nin MEB yetkililerinden aldığı bilgiye göre, Türkiye'de Suriyeli çocukların okullaşma oranı yüzde 60 civarında seyrediyor. Yetkililer, ailelerin geleneksel nedenlerle çocuklarını okula göndermemeyi tercih ettiğini dile getiriyor. "Erkeklerin okullaşmasında zorlanıyoruz. Ailelerine bakmak, para kazanmak istiyorlar. Ancak devlet, açık liseye gitme imkanı verdi" diyen yetkililer, son dönemde eğitim konusunda olumlu bir gidişat olduğunu dile getiriyor.
Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) raporu, halihazırda 350 bin civarında Suriyeli çocuğun okula gidemediğini gösteriyor. Ancak okul döneminin sonlandığı Haziran 2017'den beri okula giden çocuk sayısında yüzde 25 artış olduğu da görülüyor. Bakanlık, Suriyeli çocukların eğitim gördüğü geçici eğitim merkezlerinin yaklaşık iki yıl içinde devre dışı kalacağını öngörüyor. Bu da, Suriyeli çocukların örgün eğitime entegrasyonunun tamamlanarak devlet okullarında eğitim görmesi anlamına geliyor. Bakanlık yetkilileri, şu anda Suriyeli bir çocuğun Türkiye'deki bütün okullara rahat bir şekilde kabul edildiğini ve örgün eğitime geçişte sorun olmadığını da ekliyorlar.
"Suriyeli benim çocuğumla nasıl aynı sırada oturur?"
Ancak okula kayıt yaptırmış da olsalar Suriyeli çocuklar için hayat, çok kolay olmuyor. Suriyeli çocuklarla çalışmalar yürüten Yuva Derneği'nden Ebru Açıkgöz, üç sene önce, "Suriyeli çocuklar pis, benim çocuğumla nasıl aynı sırada oturur" diyerek bir belediye önünde Suriyeli çocukların devlet okullarına kayıt yaptırılmasına karşı eylem yapan ailelerin olduğunu dile getiriyor. "Birinci sınıftaki çocuk çok sorgulamıyor, o yüzden sınıf daha kaynaşmış oluyor. Ancak ilerleyen yaşlarda çocuklar ailelerin konuşmalarını belleklerine yazarak geliyor" diyen Açıkgöz, Suriyeli öğrencilerin sınıflarda maruz kaldığı ayrımcılık nedeniyle arka sıralarda oturarak içine kapandığı durumlar olduğunu da anlatıyor.
"Avcılar'da, Sultanbeyli'de okul nüfusları zaten çok kalabalık. Öğretmenlerin motivasyonu düşük, müfredat hazırlıksız" diyen Açıkgöz, öğretmenlerin önyargılı davranabildiğini ifade ediyor. Her öğretmeninin farklı davranabildiğini belirten Açıkgöz, "Bazısı ‘Tabii, destek olmalıyız' diyor, diğeri çocuğunun hakkının yendiğini düşünüyor" diye devam ediyor.
"Çocuklar hayal kuramıyor”
Suriyeli çocuklarının okullaşması önündeki engeller arasında, çocuk işçiliği, çocuk yaşta evlilik, dil engeli, uygun okul ortamına erişememe, akran zorbalığı, ulaşım sorunları, ailelerin bilgilendirilmesi konusunda eksiklikler, kendilerini Türkiye'de geçici hissetmeleri ve gelecek kaygısı ön plana çıkıyor.
Çocuklarla meslek atölyeleri de yapan Yuva Derneği'nden Açıkgöz, Suriyeli çocuklara büyüyünce ne olmak istediklerini sorduklarında gelecekle ilgili plan yapmadıklarını duyduklarını anlatıyor. "Örneğin, ‘Polis olabilir miyim' diye düşünen çocuk ardından, ‘Suriyeliyim, nasıl olacağım' diyor. Çocuklar hayal kuramıyor. Ailelerinin de yönlendirmesi yok" diyor.
Orta öğrenim çağındaki kız çocukları risk altında
Mavi Kalem Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği tarafından hazırlanan, aralarında İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'nın da bulunduğu 24 kurumdan temsilcinin katılım gösterdiği toplantı raporu, Suriyeli kız çocuklarının yaşadıkları sıkıntıları ortaya koyuyor.
"Yerelden Genele Suriyeli Kız Çocuklarının Okullaşmasını Desteklemek" başlıklı rapor, kız çocuklarının özellikle orta öğretime devam etme oranlarında ciddi bir düşüş olduğunu gösteriyor. Bu düşüşün nedenlerinden biri, çocuk yaşta evlilik ve çocuk yaşta annelik gibi risklerle karşı karşıya olan ergenlik çağındaki kız çocuklarının maddi koşullardan ötürü okumaya devam edememesi. Kız çocuklarının evin iş yükünü üstlenmek zorunda bırakılması, okula devamsızlığın önemli engellerinden biri olarak görülüyor.
"Travmalarla ilgilenilmezse ayrışma derinleşebilir"
Maya Vakfı, MEB Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü ile yürüttüğü "Travmaya Duyarlı Okullar" adındaki pilot bir proje kapsamında çocuklara grup ya da bireysel travma terapisi veren kurumlardan biri. Özellikle karma okullarda sosyal uyum ve harmonizasyon odaklı yaymak için çalışmalar yapan vakfın genel müdürü Dr. Julide Ergin, "Suriyeli çocuklar çok zor şartlardan geliyor, bu travmalarıyla ilgilenilmezse çocuklar arasındaki ayrışma daha derinleşebilir" diyor.
Dr. Ergin'e göre de, çocuk işçiliğinin eğitimin aksamasında özellike belli yaş gruplarında etkisi çok büyük. "Aileler çalışamadığı için yük çocuklara kalıyor. Çoğu bu yüzden çok erken büyüyor ya da bunun altında eziliyor" diye konuşuyor.
Burcu Karakaş / İstanbul
© Deutsche Welle Türkçe