322 bin kontenjan boş mu kalacak?

Tamam, adayların beğenmediği için girmedikleri fakülteler var ama istedikleri halde giremedikleri de çok! YÖK, acilen yeni formüller bulmalıdır!..


YÖK, kapatılan üniversitelerin on binlerce öğrencisini hiçbir rahatsızlık ya da hakkaniyetsizlik yaratmadan çok kısa bir zamanda farklı üniversitelere yerleştirdi.
Şimdi aynı YÖK, boş kalan 322 bin kontenjan için neden benzeri formüller üretmesin ki?
ÖSYM, bugüne kadar YÖK’ün ayağına bağlanmış en büyük prangalardan biriydi.
Ne önerse, hayır diyordu.
Sanıldı ki ÖSYM’nin her “hayır”ı sistemi daha iyileştirecek ama sonunda görüldü ki ÖSYM dukalığı, sistemin iflasına neden oldu!
YÖK ve ÖSYM’nin bugünkü tavrı, Akdeniz ülkelerinin siesta yapan esnafına benziyor.
Saat 16.00 olduğunda, kapıda müşteri de olsa kapıları kapatıyor, bekleyeceksin diyor.
Kendilerine göre belki iyi bir sistem ama bu bize uymaz, uymuyor da.
Biz öyle istediği zaman çalışacak, istediği zaman yatacak bir lükse de zenginliğe de sahip değiliz.
Her saatimizin, her kuruşumuzun, her kontenjanın değerini bilmek zorundayız!..
Demokraside çare tükenmez ve tükenmemeli de.
En kolayı, yasa ve yönetmeliklerin arkasına saklanıp, çözümsüzlüğün esiri olmaktır.
Bunun bir işe yaramadığı artık görülmelidir ve büyük bir eğitim reformu için kollar sıvanmalıdır.
Ama müfredat olayında olduğu gibi ideolojik değil, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın en son yaptığı konuşmadaki gibi akılcı olmalıdır!
Ne demişti?
“Bilgi en büyük güçtür ve artık tüketen değil, üreten olalım.”
Var mı buna itirazı olan?..

Yazının devamı için tıklayınız