adscode
adscode

Üniversite, PISA Sınavları İçin Öğretmenleri Eğitecek

Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) üyeleri başta olmak üzere 65 ülkenin eğitim sistemlerini değerlendiren PISA sınavlarında Türkiye’nin başarısını artırmaya yönelik olarak Bursa’dan bir adım…

Üniversite, PISA Sınavları İçin Öğretmenleri Eğitecek
Üniversite
Uludağ Üniversitesi ile Bursa Milli Eğitim Müdürlüğü, öğretmenleri “PISA sorusu yazabilen” düzeye getirmek amacıyla “Bursa PISA’ya hazırlanıyor” başlıklı proje için  protokol imzaladı.
Projenin Türkiye’ye örnek oluşturması bekleniyor.

Uludağ Üniversitesi Rektörlük B Salonunda yapılan imza törenine Rektör Prof. Dr. Kamil Dilek, Bursa Milli Eğitim Müdürü Veli Sarıkaya, UÜ Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Murat Altun, İl Milli Eğitim Müdürlüğü Strateji Geliştirme Bölümü Şube Müdürü İbrahim Ataman ile öğretmenler ve akademisyenler katıldı.

Eğitim hayatındaki eksiklerin farkında olduklarını ancak bunların bir kısmının Cumhuriyetin ilk yıllarındaki gibi idealist öğretmenlerle çözümlenebileceğini ifade eden Rektör Prof. Dr. Kamil Dilek, giderilebilecek tüm sorunlar için Milli Eğitim Müdürlüğü ile işbirliğine hazır olduklarını söyledi.

Ortaöğretim çağındaki çocukların veya ülkelerin eğitim kalitesini değerlendirmek amacıyla PISA sınavlarının yapıldığını belirten Dilek, "Türkiye olarak bu sınavlara biraz yabancı kalıyoruz. Bu işbirliği sayesinde PISA testlerindeki açığı gidermeyi hedefliyoruz. Branş öğretmenlerine, bu sınavlara yönelik alanlarında uzman akademisyenler tarafından eğitimler verilecek" dedi.

Bu işbirliğinin Türkiye'ye örnek olmasını temenni eden Dilek, Uludağ Üniversitesi’nin Bursa Milli Eğitim Müdürlüğü ile 'ne her türlü desteği vereceğini sözlerine ekledi.

Milli Eğitim Müdürü Veli Sarıkaya da öğretmenlerin üniversiteyi bitirdikten sonra mesleği sürdürürken gelişimlerine yardım etmek ve onları desteklemek için bu işbirliği projesini hazırladıklarını ifade etti.

Milli Eğitim Bakanlığı olarak 2003 yılından itibaren PISA sınavlarına pilot illerde ve okullarda girildiğini belirten Sarıkaya, "Bu sınavlara ne halde olduğumuzu görmek için giriyoruz. Bu sınavlara 2003 ve sonrasında iki kere girdik. Sınavların analizleri neticesinde ders programları üzerinde değişiklikler yapıldı. Ders müfredatlarında 2005 ve 2011'de güncellemelere gidildi. PISA merkezli olmak üzere fen ve matematik branşlarındaki öğretmenlerin 'Ölçme ve Değerlendirme' ile 'Yöntem ve Teknikler' konularında yetiştirilmesine ihtiyaç duydukları için bu iş birliği projesini gerçekleştirdik" diye konuştu.

PISA’nın ülkelerin eğitim sistemlerinde çocukların hayata ne kadar hazırlandığını ölçmeye çalıştığını, daha önce yapılan sınavlarda Türkiye’nin eğitim sistemi nedeniyle çok da başarılı çıkmadığını kaydeden Proje Koordinatörü UÜ Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Murat Altun, bu işbirliği projesiyle, özellikle fen ve matematik alanındaki öğretmenleri “PISA sorusu yazabilen hale getireceklerini” söyledi.

Üniversite ile yürütülecek öğretmen eğitimi çalışmalarında, uygulama kapsamındaki okulların fen ve matematik öğretmenlerine, Eğitim Fakültesinde görevli akademisyenler tarafından her alana yaklaşık 30 saat seminer verilecek.
Konuşmaların ardından Rektör Prof. Dr. Kamil Dilek ve Milli Eğitim Müdürü Veli Sarıkaya protokolü imzaladı.

PROTOKOLDE PISA PROJESİNİN GEREKÇESİ

PISA, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’nün (OECD) bir projesidir. Dolayısıyla PISA’nın temel hedefi eğitim sistemlerinin, ülkelerin iktisadi açıdan gelişmek için ihtiyaç duyduğu insan sermayesini yetiştirmedeki başarısını tespit etmektir. Diğer bir deyişle PISA’nın açılımında öğrenci değerlendirme programı geçmesine rağmen, aslında değerlendirilen son tahlilde ülkelerin eğitim sistemidir. Bu temel amaç, PISA testleriyle nelerin ölçüldüğünden testlerin kimlere uygulandığına kadar birçok faktörü de belirlemektedir.

PISA en az 7 yıl öğrenim görmüş olması koşuluyla 15 yaş öğrencilerine uygulanır. Bu yaştaki öğrenciler, birçok ülkede geçerli olan zorunlu öğrenim süresini doldurmak üzere olduklarından 15 yaş, PISA tarafından öğrenciliğin ardından yetişkin bir vatandaşlığın başlayabileceği en küçük yaş olarak kabul edilir.

Türkiye; matematik, fen ve okuma alanlarında, geçmiş uygulamalara kıyasla kayda değer bir gelişme göstermekle birlikte OECD ortalamasının altında yer almış ve OECD tarafından belirtilen asgari performans düzeyinin altında kalan öğrenci oranı azalmıştır. Ancak bu oran hâlâ OECD ortalaması kadar düşük değildir.

Türkiye’de PISA 2012 matematik puanlarındaki farklılığın %62’sinin okul türleri arasındaki farklılıktan kaynaklandığı sonucuna ulaşılmıştır. Son dönemlerde okul türlerinin azaltılması ve liselerin dönüştürülmesi gibi çalışmaların bu olumsuzluğu azaltmaya yönelik önemli sonuçlar ortaya koyacağı düşünülmektedir.

2003-2012 yılları arasında Türkiye’nin matematikte düzey 1 ve altındaki öğrenci oranı %27,7’den %15,5’e düşmüştür. Ancak bu oran hâlâ OECD ortalamasındaki düzey 1 ve altındaki öğrenci oranının yaklaşık 1,5 katıdır. Buna karşılık, son 10 yılda matematik alanında düzey 6’da bulunan öğrenci oranı ise %2,4’ten %1,2’ye gerilemiştir. Bu oran ise OECD ortalamasının yaklaşık 2 puan gerisindedir. Bu durum oldukça dikkat çekicidir.

Türkiye, üst performans düzeyine ulaşmış öğrenci oranı bakımından OECD ortalamasının altında kalmaktadır. Ancak 15 yaş civarındaki öğrenci nüfusu diğer ülkelere kıyasla oldukça yüksek olduğu için, üst performans düzeyine ulaşmış öğrenci sayısı bakımından ön sıralara çıkmaktadır. Türkiye’nin bu avantajını kullanabilmesi için öğrencilerinin geneline kaliteli bir öğrenim imkânı sunması gerektiği ortadadır. Buna rağmen Türkiye’de bölgeler arasında ve özellikle okul türleri arasında önemli başarı farklılıklarının hâlen devam ettiği görülmektedir. Özetle geçmiş yıllara kıyasla önemli gelişmeler görülmekle birlikte alınması gereken daha çok yol olduğu da dikkat çekmektedir.

Türkiye’nin geçmiş yıllara kıyasla PISA test performansındaki iyileşme, öğrencilerin sosyoekonomik düzeyleri dikkate alınarak incelendiğinde, alt sosyoekonomik düzeydeki öğrencilerin performanslarındaki artışın üst sosyoekonomik düzeydeki öğrencilerden daha fazla olduğu görülmektedir. Benzer şekilde, Türkiye alt sosyoekonomik düzeyde olmasına rağmen, matematik başarısı bakımından OECD genelinde ilk %25’e giren öğrenci oranının da 2003 – 2012 yılları arasında kayda değer şekilde arttığı görülmektedir; kız öğrenciler özelinde bu oran %2’den %8 civarına ulaşmıştır. Bu durum düşük sosyoekonomik düzeydeki öğrencilere sunulan öğrenim imkânlarının arttığının bir göstergesidir.

Türkiye’nin her üç alandaki ortalama başarısı giderek artmaktadır. Bunun sebepleri arasında, 2002 ve 2013 yılları arasında eğitime ayrılan bütçenin 7,460 milyar TL’den 47,496 milyar TL’ye ulaşmış olmasının etkili olduğu düşünülmektedir.
Türkiye’de öğrencilerin okulları hakkındaki görüşlerinin ve öğretmenleriyle ilişkilerinin oldukça olumlu olduğu görülmektedir. Ayrıca geçmiş yıllara kıyasla öğrenci öğretmen ilişkisinin daha da iyileştiği görülmektedir. Öğrencilerin okula karşı aidiyet hisleri de 2003 – 2012 arasında en fazla Türkiye’ de artmıştır.

Okulların alanlarında nitelikli öğretmen ihtiyaçlarının hâlâ devam ettiği dikkat çekmektedir. Geçmiş yıllara kıyasla okulların fizikî koşulları ve eğitim kaynakları açısından durumlarının iyileştiği PISA sonuçlarında ilk bakışta dikkat çeken diğer bulgular arasındadır.

Okulların alanlarında nitelikli öğretmen ihtiyaçlarının hâlâ devam ettiği dikkat çekmektedir. Geçmiş yıllara kıyasla okulların fizikî koşulları ve eğitim kaynakları açısından durumlarının iyileştiği PISA sonuçlarında ilk bakışta dikkat çeken diğer bulgular arasındadır.

PISA sonuçlarına baktığımızda üzerine özellikle eğilmesi, çalışılması gereken bir alan olarak karşımıza çıkmaktadır.

 

Emoji ile tepki ver!

Bu Haberi Paylaş :

Etiketler :

Benzer Haberler
    0 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • Diğer Yorumlar (0)