adscode
adscode

Gelin Bizi Şaşırtın Bölünen Üniversitelere Kadın Rektör Atayın

Büyük tepkilere ve özellikle Cerrahpaşa Fakültesi merkezli direnişe rağmen Hükümet bildiğini okuyarak ve bilindik yol ve yöntemleri uygulayarak 16 üniversiteyi bölerek adı ve tabelası değişen 16 yeni

alaaddindincer@egitimajansi.com




Şimdi kamı üniversite sayımız 128’e, özel üniversite sayısı ise 69’dan 5 meslek yüksekokul ve yeni kurulan 4 üniversite ile birlikte 78’e toplamda üniversite sayımız 201’e, 5 meslek yüksekokulunun eklenmesiyle yükseköğretim kurumlarımızın sayısı 206’ya ulaşmış olacak. Muhtemelen önümüzdeki günlerde YÖK rektör ilanına çıkacak ve bu üniversitelere Cumhurbaşkanı tarafından rektör ataması yapılacak. Bu atama sürecinin 24 Haziran seçimlerinden önce tamamlanması beklenmektedir.

Bilindiği gibi 112 kamu üniversitesinin sadece ikisinde kadın rektör bulunmaktadır. Bu üniversiteler; İzmir Demokrasi Üniversitesi ile Düzce Üniversiteleridir. 2017-18 YÖK İstatistiklerinde yer alan sayısal bilgilere göre kamu üniversitelerinde görev yapmakta olan 134 bin 689 akademisyenin 57 bin 938’kadın Kadın akademisyenlerin toplam akademisyenlerin içindeki oranı yüzde 43,02.Kamu üniversitelerinde görev yapmakta olan akademisyenlerin 14 bin 300’ü profesörlerden oluşmaktadır. Profesörlerin ise 6 bin 578’u (yüzde 41) kadın. Akademisyenlerin yüzde 43,02’si kadın olmasına rağmen rektörlük görevindeki kadın oranı yüzde 1,8’e karşılık gelmektedir. Geçtiğimiz yıllarda bu oran yüzde!0’a kadar yükselmişti. Üniversitelerde, YÖK’te, MEB’te, okullarda ve bir bütün olarak kamu yönetiminde kadınların temsil oranı geçmiş yıllara göre büyük gerilemeler göstermektedir. Bunun nedenleri üzerinde yoğunlaşmadan önce Cumhurbaşkanın AKP İstanbul Kongresinde açıkladığı “manifesto” da yer alan kadınlarla ilgili söyledikleri ile mevcut durumun örtüşmediğini belirtmek gerekmektedir.   

Cumhurbaşkanı konuşmasında "Yeni yönetim sisteminde imkanları kadınlarımızla daha fazla paylaşacağız. Bu kutlu yola çıktığımız günden beri kadınların, bizi hiçbir zaman yalnız bırakmadı. Bu davaya hizmet edenlerin, bu davanın yükünü çekenlerin ve bu dava için fedakarlık yapanların başında kadınlar geliyor.

Sizlerin gücüne, yola çıktığımız ilk günden beri inandım. Türkiye'ye partimizin kadın kollarını etkinleştirerek, kadınların siyasal yaşama katılımları noktasında büyük bir eşik atlattık.

Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde kadınlarımızın temsil oranını tarihin en yüksek seviyesine taşıdık. Sosyal hayatın bütün alanlarında ve karar mekanizmalarında kadınlarımızın varlığını, katkısını geleceğimiz için hayati gördük ve bu yönde adımlar attık. Kadınlarımızı güçlendirmenin ülkemizi güçlendirmek olduğuna hep inandık. Bundan sonra da aynı anlayışla hareket edeceğiz. Önümüzdeki tarihi dönemeçte yükü kadınlarımızla birlikte omuzlayacağız.”

Toplumsal cinsiyet eşitliği kavramı demokratik değerler arasında önemli bir başlığı oluşturmakta, demokratik değerlerin evrensel olduğuna ilişkin ortak bir görüş bulunmaktadır. Bu ortak görüş perspektifiyle bakıldığında; Bütün insanlar özgür ve eşit haklara, saygınlığa sahip olarak doğarlar. Her insan görüşlerini serbestçe açığa vurma bilincine, din ve düşünce özgürlüğüne sahiptir. Kuramsal olarak kabul edilen bu gerçekleri uygulamaya koymak, demokratik değerleri yaşama geçirmek uygun ortamlarla olanaklı olur. Bu değerlerin uygulamaya konulacağı, yerleştirileceği ve yaşam biçimine dönüştürüleceği en uygun ortamlara, demokratik bir yapıya ve işleyişe sahip olması gereken yerler okullar ve üniversitelerdir. Bu bağlamda üniversiteler toplumsal cinsiyet eşitliğinin uygulama alanı olması gereken kurumların başında gelmektedir.  

Toplumsal cinsiyet eşitliğine dayalı demokratik okul ve üniversite yönetimi kalıcı demokrasilerin geleceğini güvence altına almada en önemli araç niteliğindedir. Hepimizin de yakından bildiği ve aynı zamanda eğitimin temel kurallarından olan görüşe göre, çocuklar bizim onlara söylediğimizi değil, yaptığımızı yaparlar. Dolayısıyla eğer okullarımızda ve üniversitelerimizde demokratik değerleri, özelliklede toplumsal yaşamda ve kamusal alanda toplumsal cinsiyet eşitliği değerini uygulamıyorsak, toplumsal cinsiyet eşitliği, özgürlükler ve demokratikleşme adına yapılan konuşmalar topluma verilmiş vaat olmaktan öteye geçmeyecektir. 

Okul, üniversite ve diğer kamu kurumlarının genelinde demokratik değerleri ve bu değerler içinde yer alan cinsiyet eşitliğini uygulama noktasında adım attığımızda, Avrupa Konseyinin 1977 Yılında yürürlüğe koyduğu, 2006 yılının Kasım Ayı’nda ise Bürüksel’de toplanan Ülke Koordinatörleri Toplantısı’nda tartışmaya açarak güncellediği “Demokratik Yurttaşlık Eğitimi” projesine de uygun davranmış oluruz. “Demokrasiyi öğrenme ve yaşama” sloganıyla başlatılan bu çalışmada eğitim öğretim kurumlarının demokratik yönetim biçimine kavuşturulmasına özel vurgu yapılmaktadır. Dolayısıyla okulların ve üniversitelerin her yönetsel düzeyinde toplumsal cinsiyet eşitliğini salt kavramsal anlamıyla değil, pratik olarak uygulayarak geleceğin toplum yapısını oluşturacak yurttaşların “demokratik yurttaş” olma ve “farklılıklara tahammül gösterme” yolunda ilerlemeler sağlamış oluruz. Böylece sürekli bir parçası olduğumuzu dile getirdiğimiz Avrupa’nın demokratik ve sosyal değerlerini toplumsal yaşantımızın bir parçası haline getirme “muasır medeniyetler düzeyine çıkma” olanağı bulabiliriz.    

Sonuç olarak, Cumhurbaşkanın konuşmasından yukarıya alıntıladığımız bölümde yer alan açıklamaların karşılık bulacağı en somut örnek uygulama, kurulmasına karar verilen 16 yeni üniversiteye yapılacak rektör atamasında yaşanacaktır. Konuşmanın yazımıza aktardığımız paragraflarında söylenenler olması gerekenlerdir. Ancak bugüne kadar yaşadığımız örnekler bu söylevde dile getirilenleri karşılamaktan uzak görünmektedir. Eğer rektör atamaları 24 Hazirandan önce yapılacaksa (Büyük olasılıkla yapılacaktır) o zaman diyoruz ki, gelin bizi şaşırtın ve bu 16 üniversiteye kadın rektör atayın.


Emoji ile tepki ver!

Bu Yazıyı Paylaş :

    0 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • Diğer Yorumlar (0)