adscode
adscode

Ahmet Ümit, Ayşe Kulin, İskender Pala, Elif Şafak Kenize Murad ve tatiller

Geldi gelecek derken işte bayram da geldi, geçti. Her ne kadar bazılarının uzatmalı tatili hâlâ devam etse de...

Ahmet Ümit, Ayşe Kulin, İskender Pala, Elif Şafak Kenize Murad ve tatiller
Milliyet Diyalog
Eski bayramların bir tadı kalmadı diye başlayan cümleler yine sık sık tekrar edildi. Oysa, dünden bugüne değişen bir şey yok...
Bayram deyince akla ilk gelen hep tatil.
Bu yüzden bayramdan çok, tatilin tadını çıkartmaya odaklı sanki herkes.
O da önemli. İş zamanı iş, tatil zamanı da tatil. Her ikisinin de hakkını vermek gerekir...
Öğrenci, öğretmen ve veliler açısından bakıldığında ise kafalar karmakarışık.
Üniversiteyi kazananların nerede kalacağız telaşı, liseye girmeye hazırlananların tercih ve kayıt endişesi, okula yeni başlayacakların ya da ikinci, üçüncü 4 için hazırlananların, hangi okula yönlendirileceğiz kaygısı, atama ve nakil bekleyen öğretmenlerin ya bu kez de olmazsa tedirginlikleri....
Anlayacağınız, kafası eğitimle dolu olanların bayramı yine zor geçti. Ama pek çoğu için asıl zor günler şimdi başlıyor...
Onlara önerimiz, her şeyi oluruna bırakmaları...

Kitap, kitap, kitap...
30 yıldan uzun süredir Milliyet’te yazıyorum. Hem de bayram seyran, tatil demeden. Sonra bir baktım ki enayi diyenler ve başka yönlere çekenler oldu. Bu yüzden, bu bayram, ben de yazmayayım noktasına geldim ama aklım yine de açıklanan üniversite sonuçları, kayıtlar ve TEOG’daydı. Bu yüzden, bu kadarı yeter deyip yine kısa kestim...
Birikmiş çok kitap vardı, dur durak bilmeden onları okudum. Okudukça keyif aldım, keyif aldıkça birini bitirip, bir diğerine başladım.
Çok başarılı yazarlarımız var, her kitap ayrı bir gurur verdi. Sadece kalemleri kıvrak değil üzerinde de çok iyi çalışmışlar. Kurgular mükemmel, akıcılık ise su gibi. En ağırı İskender Pala’nın Mihmandar’ıydı ama o bile kesintisiz okundu...
Keşke kitap okunacak zamanlar çok daha fazla yaratılsa ama İstanbul, özellikle de trafik insanın canına okuyor...

Amma da şamatacı olmuşuz
Deniz kenarında kitap okumak mümkün mü? Kesinlikle hayır. Dikkatinizi dağıtmak için bin tane neden var. Günün her saatinde, hemen her yerde hoparlörleri patlatırcasına bağıran animatörler, müziği sonuna kadar açan plajlar, tekneler ve restoranlar, yanındakiyle ya da telefonla konuşurken çevredeki herkesin zorunlu kulak misafiri olduğu derin sohbetler, acayip şakalaşmalar, yüzerken bile bağıra bağıra konuşmalar ve ciyak ciyak bağıran çocuklar.
Biz böyle değildik, sanki daha sakindik. Ama şimdi zıvanadan çıkmış gibiyiz. Sevincimizi de, öfkemizi de olabildiğince yüksek tonda anlatıyoruz. Sanırım, bu alışkanlığı dizilerden kaptık. Hemen hemen hepsinde ciyak ciyak bağıran sahneler o kadar çok ki! Belli ki bağırdıkça daha yüksek reytingler alınıyor...
İşte bu yüzden tatili eve kapanıp kitap okuyarak geçirdim. Ha arada bir denize inmediğim olmadı mı, elbette oldu ama hâlâ soğuk. Benim istediğim kıvama gelmesi eylülü bulur...

Kitap satışları
Genel kanı, düne göre, çok daha az okuyoruz şeklinde. Ama yayın dünyasının duayenlerinden Faruk Bayrak, bunun tam tersini söylüyor. Bir ara kendisini Genç Bakış’ta ağırlayacaktık olmadı. O zaman anlatmıştı. Kitap satışları, sayısal, çeşitsel ve oransal olarak düne göre çok daha iyi demişti. Gördüklerim de onu doğruluyor...
Gelelim yazarlarımıza, aslında her birini ve her kitabı ayrı ayrı yazmak gerekir. Ama eğitim gündemi o kadar yüklü ki onu başka bir zaman ya da asıl işi bu olanlara bırakmak istiyorum.
Ancak bu durum, her biri için birkaç cümle söylememe de elbette engel değil...
Kenize Murad’la başlayalım. Dünden bugüne kitaplarına bayılıyorum. Böylesi usta kalem, böylesi araştırmacı ve böylesi sürükleyici yazar zor bulunur. Mutlaka tanışın derim.
Elif Şafak, şaşırtmayı çok seviyor. Kalemi güçlü, analizleri de farklı. Konuları bazen hızla geçiştiriyor bazen de yavaş. Ama mutlaka sizi o zamana, o mekâna çekiyor...

Yazının devamı için tıklayınız !

Emoji ile tepki ver!

Bu Haberi Paylaş :

Etiketler :

Benzer Haberler
    0 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • Diğer Yorumlar (0)