Örneğin ne için eğitim alıyoruz?
Daha iyi bir gelecek için mi ya da entelektüel birikim, iş garantisi veya mutlu olmak için mi?
Biri ya da hepsi diyebiliriz.
Peki, bunu sağlıyor mu?
Evet demek o kadar zor ki!..
Gelelim ikinci soruya:
Kim için eğitim?
Örneğin, kendimiz için mi, ailemiz için mi yoksa ülkemiz ve insanlık için mi?
Önceleri olsaydı, ailem ve ülkem için diyen çok olurdu ama şu an, kendim için diyenin dışında bir söylemi olanı çok zor bulursunuz.
Bu durum bizde böyle de diğer ülkelerde farklı mı?
Bazı istisnai ülkeleri ve resmi söylemlerini çıkartırsanız, bizden çok da farklı değiller!
Peki, bu noktaya nasıl gelindi?
Eğitim ve gençlik söz konusu olduğunda, işte, asıl sorgulanması gereken konu bu olmalı!
Onları öylesine hırpaladık ve öylesine yanlış yönlendirdik ki inandırıcılığımız kalmadı.
Kutsal dediğimiz değerleri önce kendimiz yerle bir ettik. O yetmedi, oku, çalış, başar, mezun ol, gerisi gelecektir diye hedefler koyduk ve onca mücadelenin sonunda verdiğimiz ödül, işsizlik oldu!
Sonuç: Okulu terk eden yani yarıda bırakanlar sıralamasında birinci olduk!
Niye?
Çünkü işsizlik sıralamasının en tepesinde okumuşlar yer alıyor!
3.5 milyon gencimiz ne eğitimde ne de istihdama yönelik kayıtlarda yer almış!
Buhar olup uçtular mı? Ebette hayır ama muhtemelen dershanelerdedir. Yani bir anlamda oyalama merkezlerinde gençliklerinin en güzel yıllarını heba ediyorlar. Sanki LGS, YKS, DGS ya da KPSS’de yüksek puan aldıklarında değişen bir şey olacakmış gibi didinip duruyorlar!..
Ne olur, artık gençlerimizi ciddiye alalım, en azından, artık onları kandırmayalım! Yoksa var olan güven kırıntıları da yok olup gider ki onları yeniden kazanmak artık mümkün olmayabilir!..