adscode

Liselerde sanatı, edebiyatı yutan sınav bataklığı

Siz ne kadar çaba harcarsanız harcayın karşınızda hayattan kopuk, hantal, ezbere dayalı, sınav odaklı bir sistem olduğu sürece yenilmeye mahkumsunuz.

nevzattarakci@gmail.com




Ömrü, liseli gençleri edebiyat ruhuyla tanıştırma, onlarla sağlıklı iletişim kurma çabasıyla geçmiş bir eğitimciyim.

Edebiyat tutkunu bir edebiyat öğretmeni olmak da yetmiyor bazen.

Siz ne kadar çaba harcarsanız harcayın karşınızda hayattan kopuk, hantal, ezbere dayalı, sınav odaklı bir sistem olduğu sürece yenilmeye mahkumsunuz.

Sistemin öğrencileri getirdiği ibret alınası durum apaçık ortada.

Liseli gençler ana dillerinden hızla uzaklaşıyor, bir avuç kelimeyle konuşmaya, kısaltma, emoji, argo ve küfürle iletişim kurmaya çalışıyor.

Yazar ve eser mi dediniz, şiir ve şairden mi bahsettiniz, karşılığı yoktur bunlarım, konuşmak nafile!

Canım, liselerde edebiyat dersinin amacı, gençleri sanat ve edebiyatın renkli, zevkli dünyasıyla tanıştırmak, sanat ve edebiyatın büyülü, estetik atmosferinde buluşturmak değil mi?

Ömrünü bu mutfakta tüketmiş biri olarak bilmem ki ne desem?

 

Edebiyat dersini liselerden tamamen kaldırıp hepimiz kurtulalım

Dönemin edebiyat dergisi sorumlusu, saygın üniversitenin güzide profesörü ile mülakat yapmaktadır.

Hocaya şöyle bir soru sorar:

“Değerli hocam, gençlerin edebiyata ilgisi gittikçe azalıyor. Edebiyatı sevimli hale getirmek için ne önerirsiniz?

Hoca cevap verir: “Liselerimizden mevcut edebiyat dersini kaldırarak başlamak lazım işe!”

İnanın liselerimizde bu kadar yüksek dozda bir tepkiyi haklı kılacak bir edebiyat müfredatı üzerinden yürüyoruz. Sonra “Edebiyata ilginiz yok! diyerek gençleri suçluyoruz.

Bu kadar hantal, bu kadar ezber bir müfredatla anlatılan edebiyatı gençler niçin sevsin?

 

Oysa edebiyat, sözü ustaca kullanma, dile yazılı veya sözlü şekil verme, estetik kazanma, etkili iletişim kurma sanatı değil mi?

Bu da ancak öğrencilerin edebiyata ilgi duyması, onu sevmesiyle mümkün değil mi?

 

Hantal ve ezber müfredatlı edebiyat derslerini ilgi çekici hale getiremiyoruz, hayata yansıtamıyoruz.

Biz eğitimcilerin dilinde tüy bitti, yapmayın, etmeyin, sanatı ve edebiyatı sınav sistemine meze etmeyelim, müfredatı güncelleyin, bu müfredatla bu dersi sevimli hale getirmek mümkün değil, demekten bitap düştük.

Türkçe ve edebiyat derslerini ilgi çekici hale getiremiyoruz, bu dersleri sevdiremiyoruz, hayata yansıtamıyoruz.

Şimdi daha iyi anlaşılıyor değil mi gençlerin kitapla mesafesinin nedeni?

Sınavda edebiyat sorusu çıkmıyor, diyen tüm sayısal öğrenciler için edebiyat dersi kelimenin tam anlamıyla bir angaryadır.

İnanın gün geçtikçe edebiyatın tüm güzellikleri sınav bataklığında yok oluyor, yok olacak!

Bu çaresizlik, bu çözümsüzlük durumunda, insanın çözüm için şunu öneresi geliyor:

Liselerden kaldıralım şu edebiyat dersini de hepimiz rahatlayalım!

Galiba bakanlık da çözüm için şunu önerecek:

“Ha gayret, okullarımızdaki edebiyat derslerini biraz daha hayattan koparalım, dersleri hayata değil sınava bağlayalım. Konuları biraz daha sevimsizleştirelim, ezberi biraz daha arttıralım, müfredatı daha fazla ağırlaştıralım, dersi iyice anlamsızlaştıralım ki edebiyattan soğumayan genç kalmasın!”

Şaka bir yana, öğrencilerin bu müfredatla edebiyatı sevmesi asla mümkün değil!

 

Duymadık demeyin, çocuklarımız ve gençlerimiz ana dillerini konuşamıyor, okumuyor, üretmiyor… Edebiyat, sınav bataklığında yok oldu, yok oluyor.

Okumayan, düşünmeyen, üretmeyen, yazar ve şairlerle tanışıklığı olmayan, etkili, güzel konuşmaya özendirilmeyen, düzgün iki kelam yazmayı beceremeyen bir gençlik yetişti, yetişiyor!

 

Ey yetkililer, bir nesli konuşmaktan, yazmaktan, düşünmekten, duygulanmaktan, uzaklaştırdınız, bu hantal ezber müfredatla edebiyattan nefret ettirdiniz, sınav bataklığında bu değerlerin yok olmasına göz yumdunuz!

Sınav başarılarımız da ortada, “Günde şu kadar haftada bu kadar paragraf çözmelisin!” dayatmasıyla olmuyor bu işler.

Yazık ettiniz, yazık ediyorsunuz, sınav uğruna bir nesli, güzel duygulardan alıp kurak çöllere mahkûm ettiniz. Sanatı ve edebiyatı sınıflarda, koridor ve salonlarda kuruttunuz!

 

Oysa edebiyat, bir ders olmaktan çok; bir zevk, hayatı yeniden anlamlandırma, öğrencilerin kendilerini ve çevrelerini farklı bir bakış açısıyla değerlendirmelerine yardımcı olacak bir sanat dalı olarak görülmeliydi.

Bakınız Nobel ödüllü yazarımız Orhan Pamuk liselerimizdeki edebiyat dersleri için ne diyor?

“Lisede aldığım edebiyat derslerinin, o hantal müfredatı takip ettiği müddetçe yararlı olması mümkün değildi! Lise edebiyat derslerinin yazarlığıma katkısı sıfır!”

 

Değil mi ki “Edebiyat çıplak hakikat ve hayallerin süslü elbisesidir. Edebiyat, tabiî ve beşerî olayları anlatırken beyinlerde hayranlık uyandırmaktır. Edebiyat, fikir ve hisleri en güzel şekillerde ifade etme yeteneğidir.”

 

En zor soru…

Peki, edebiyata vakıf olup argosuz, küfürsüz düzgün ve etkili konuşmanın okullarda karşılığı var mı?

Okullarda her şey sınav olduğuna göre, sınavda (tüm sayısal öğrenciler için) edebiyat sorusu çıkmadığına edebiyatı, estetiği, doğru ve etkili konuşmayı kim, niye ciddiye alsın ki?

O halde her şeyi sınav olan bir sistemde, sınavda sorulmayacak olan edebiyatın, argosuz doğru ve etkili konuşmanın, edebiyat ürünleriyle samimiyetin bir değeri de olmuyor!

Bırakın edebiyatı, estetiği, bırakın etkili iletişimi, duyguyu, siz sınava bakın!

Sınav, sınav, sınav…Yaşasın sınav!

Yaşasın hayatın gerçeklerinden uzak, hantal, ezber, dayatmacı eğitim sistemimiz!


Emoji ile tepki ver!

Bu Yazıyı Paylaş :

    0 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • Diğer Yorumlar (0)