adscode
adscode

TATİL GELMİŞ, HOŞ GELMİŞ!

sevketgedik@gmail.com




Günlük hayatın hengamesi içinde hemen hemen tüm insanların bazı işleri, bazı istekleri, hayalleri, beklentileri, umutları ya da hevesleri genellikle erteleme ya da bunlardan vazgeçme eğilimi vardır. Tüm bunları çoğu zaman birer gereksiz eşya gibi zihnimizin derinlerindeki çekmecelere, dolaplara kaldırır ya da kuytu köşelere tıkıştırırız.

Okumak istediğimiz kitaplar, gezmek istediğimiz şehirler-mekanlar, görmek istediğimiz dostlar-arkadaşlar-akrabalar, izlemek istediğimiz filmler, almak istediğimiz kıyafetler vs. hepsi zamanla bu “zamansızlık deposuna”kaldırılıp ya uzunca bir süre dinlendirilir ya da unutulur gider. Oysa bunlar hayatımızı yönlendiren, derinden etkileyen, bazen güçlü biçimde sarsan bazen de duygu dünyamızı oradan oraya savuran gerçeklerdir. Çok göz önünde değildirler fakat, tarihimizin en önemli bilim insanlarından ama bir o kadar da naif politikacılarından Erdal İnönü’nün deyişiyle: “Gerçeklerin bir gün mutlaka ortaya çıkmak gibi bir özelliği vardır.” Yukarıda en azından bir kısmından bahsettiğimiz yapılmamış ya da yapılamamış işler listesini de hayatın asıl gerçeklikleri olarak görüyorum ve bunlar bir gün mutlaka ortaya çıkarlar. O gerçekler kaldırılan, kapatılan, hapsedilen o dolaptan bir gün kendilerini gösterirler. Hiç olmazsa bir şekilde elimize ayağımıza dolaşırlar. Peki, unuttuğumuzu zannettiğimiz, görmezden geldiğimiz (hep zamansızlıktan), bazen kaybettiğimizi sandığımız bu yapıl(a)mamış işler listesi ne zaman elimize ayağımıza dolaşmaya başlar, ne zaman görünür hale gelir, ne zaman su yüzüne çıkar: Tatil yaklaşırken…

İşte bu sebeple şubat tatili o bekletilen şeyleri, dolaplara kaldırılıp, raflara dizilmiş şeyleri ya da bir köşeye rastgele fırlatılmış şeyleri şöyle bir karıştırıp on beş gün içinde en önceliklilerden başlayarak, oburca bir iştahla ama sırayla, tadını çıkararak, hak edene hak ettiği ilgiyi göstererek, mümkün olduğunca gerçekleştirme zamanı.

Evet doğru! Tatil zamanı ama tatilin, sabahtan akşama tembellik yapılacak, boşlukta salınan bir atalet duygusuyla bir o yana bir bu yana salınıp-savrulacak, onu mu yapsam bunu mu yapsam kararsızlığıyla zaman öldürülecek bir dönem olduğunu zannetmiyorum. Dışarı çıkmak, yürümek, bugüne kadar koşarak geçtiğin caddeleri ve sokakları başka bir gözle görerek adımlamak bile yukarıdakilerden daha iyi bir seçenektir zannediyorum.

Tatil öldürülecek, boşa geçirilecek bir zaman değildir dedik. Peki nedir tatil? Tatil, hayatımızın yolunda gitmeyen kısmını düzenleme fırsatı yakalayacağımız bir boşluk, bir penceredir. Tatil, bir puzzle tahtasının üzerine eğilip pür dikkat kendimizi tamlayacağımız-tamamlayacağımız bir konsantrasyon sürecidir. Tatil beynimizi, tahayyül gücümüzü, ruhumuzu besleyeceğimiz, bin bir manevi lezzetle donatılmış sofralara dostlarla oturup paylaşmanın mutluluğunun tadılacağı öğünler gibidir.

Tatil mekanik iş ortamlarından kurtulma, insani yönümüzü büyütme, değerlerimizi yeniden gözden geçirme, rutin akışın içinde bir nefes alma zamanıdır.

Haydi(!) çok da geç kalmadan, yapmamız gereken ödev ve sorumluluklar için bir planlama yapalım, izlemek istediğimiz filmleri sıraya koyup kendimize bir seans belirleyelim, okumak istediğimiz kitapları sehpanın üstüne koyalım, ziyaret etmek istediklerimize kavuşacak olmanın sevincini yaşayalım, “zamansızlık dolabımızı” bir karıştıralım, eksik parçalarımızı bulup puzzle tahtasındaki uygun yere koyalım.

Öyleyse! Tatil gelmiş hoş gelmiş. İyi tatiller…


Emoji ile tepki ver!

Bu Yazıyı Paylaş :

    0 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • Diğer Yorumlar (0)
Yazarın Diğer Yazıları
OKUL İKLİMİ-3