Adnan Menderes Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Görevlisi Hasan Can Oktaylar, Yükseöğretim Kurumları Sınavı'nda (YKS) yerleştirme puanının hesaplanmasına ilişkin, "Sosyal bilimler, meslek ve imam hatip öğrencilerinin büyük mağduriyeti doğacak. Bu liselerden mezun olan öğrenciler, birinci oturumda en iyi oldukları sosyal bilimler testinden 40 sorunun tamanını yaparak avantaj sağlıyorlardı. Yeni sistemde, birinci oturumda sosyal bilimler testi olmadığı için bu durumda olan öğrenciler, yaklaşık 80 bin-100 bin geriye düşeceklerdir." dedi.
Oktaylar, yaptığı açıklamada, performans belirleyen ve ayırt edici bir ölçmenin farklı zamanlarda ve çoklu ölçme araçlarıyla mümkün olacağını, doğru kararın ancak bu şekilde verilebileceğini ifade etti.
Yeni üniversite sisteminin, eğitim bilimleri ile pedagoji ilkelerinden uzak, ölçme-değerlendirme teorilerine uyumsuz ve öğrenci psikolojisine uymadığını ifade eden Oktaylar, "Yeni sistemle 4 yıllık lise eğitimi ve müfredatındaki dersler önemsizleştirilmiştir. Soru sayısının her ders için 40 olması nedeniyle, sorular lise derslerindeki konuları kapsayamayacak, ayırt edici olmayacak ve zor bir sınav yapılmasına yol açacaktır. Sınavın felsefesi, öğrencinin entellektüel gelişimine, çok yönlü düşünmesine ve sosyal ilişkilerine zarar verici niteliktedir." değerlendirmesinde bulundu.
Oktaylar, sabah ve öğle oturumlarının arasında verilen iki saatlik sürenin kaygı düzeyini daha da artıracağını, ilk sınav sonucunu almadan ikinci sınava girmenin sorun yaratacağını belirtti.
Hasan Can Oktaylar, sınavın ilk oturumu olan Temel Yeterlilik Testi'nde (TYT) sadece matematik ve Türkçe sorularının yöneltilmesinin özellikle meslek lisesi ile imam hatip lisesi öğrencilerini fen ve anadolu liseleri öğrencileri karşısında dezavantajlı konuma düşüreceğini belirtti.
Revizyona rağmen ağırlıklar düşük kaldı
Oktaylar, "İmam hatip lisesi öğrencileri daha önceki sınavlarda beşeri bilimler, din kültürü, felsefe, tarih sorularında başarılıdır. Bu yeni sistemde revizyona rağmen bu soruların ağırlığı çok düşük kalmıştır. Bu sebepten dolayı imam hatip, sosyal bilimler ve meslek lisesi mezunları yeni sınavda mağdur olacak. Eğer öğleden sonraki sınavda çok çok başarılı olabilirlerse eşit ağırlık puan türünde bir yerlere girebilirler. Çünkü puan hesaplamada, TYT'nin ağırlığı var. Normal performanstan çok daha fazla performans göstermeleri gerekiyor. Geçen yılki sınavdan daha fazla soru çözmeleri gerekiyor." açıklamasında bulundu.
Yerleştirme puanlarının hesaplanmasında birinci oturumda yüzde 40, ikinci oturumda ise yüzde 60 ağırlıklandırma yapıldığına dikkati çeken Oktaylar, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu durumda sosyal bilimler, meslek ve imam hatip öğrencilerinin büyük mağduriyeti doğacak. Şöyle ki önceki sistemde bu liselerden mezun olan öğrenciler, birinci oturumda en iyi oldukları sosyal bilimler testinden 40 sorunun tamanını yaparak avantaj sağlıyorlardı. Yeni sistemde, birinci oturumda sosyal bilimler testi olmadığı için bu durumda olan öğrenciler, yaklaşık 80 bin-100 bin geriye düşeceklerdir. Yeni sistem, öğrenciyi ayırt etmede yetersiz kalacaktır. Çünkü soru sayısı azaltılmıştır. Böylece önceki sistemde tıp fakülteleri için ayırt edici olan fen bilimleri sınavında toplam 90 soru (biyoloji, fizik ve kimyadan 30'ar soru) gelirken yeni sistemde fen bilimlerindeki 40 soru tıp fakültesi öğrenimi için gerekli bilgi ve beceriyi ölçemeyecektir. Örneğin lise biyoloji müfredatındaki yaklaşık 44 konu ve 62 kazanım, sadece 13 soru ile temsil edilecektir.
Asıl tehlike, yeni sınav sistemi, lise eğitimini önemsizleştirecek ve bu şekilde giderse önümüzdeki yıldan sonra aileler çocuklarını açık liselere vererek yeni sistemde başarı için dershanelere ve özel derslere yönelecektir."
Sayısal puanlarda sosyal puanların, sosyal puanlarda da sayısal puanların etkisinin olmamasının öğrencilerin gelişimine ve dünya insanı olmasına engel nitelikte olduğunu belirten Oktaylar, "Böylece çok iyi problem çözenler ya da bilenler mühendis ya da doktor olacak fakat tarih, felsefe ve coğrafya bilmedikleri için insani değerlerden uzak kalacaklardır." diye konuştu.
Sınavın revize edildiğini ancak seçme sisteminde ya da öğrencilerin mağduriyetinin giderilmesinde düzenleme yapılmadığını kaydeden Oktaylar, sınavın ölçme teorilerine ters bir çok durum oluşturduğunu savundu.
"Öğrencilere, 'sosyal bilimlere gerek yok' algısını ortaya çıkarır"
Ömer Halisdemir Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Talas ise sınavın baraj niteliğindeki birinci oturumunda sosyal bilimler ile ilgili soru yöneltilmemesini eleştirerek, "Bu durum öğrencilerde 'sosyal bilimlere gerek yok' algısını ortaya çıkarır. " dedi.
Yeni sınav sisteminde özellikle sosyal bilimler, imam hatip ile meslek lisesi öğrencilerinin mağdur duruma düşeceğini ifade eden Talas, "Özellikle, bu programlardan mezun olan öğrenciler, geçen yılla aynı netleri yapsalar bile bu yıl büyük olasılıkla daha geri sıralara gideceklerdir. Tüm öğrencilerin aynı kategoride değerlendirilmesi, geçen yıl avantaj elde etmiş olanların bu yıl dezavantajlı duruma düşmesi şeklinde bir sonuç ortaya çıkaracaktır, bu aşikardır." diye konuştu.
Her lise grubunun sistemine özgü sorular sorulması önerisini getiren Talas, "Meslek, sosyal bilimler, imam hatip ve fen lisesi öğrencilerine bu liselere uygun müfredatta sorular sorulmalı. Sadece bazı branşları, tüm lise programlarına uygulayıp bazı branşları da tümden sistemin dışına itmek uzun vadede çok önemli krizler yaratır." ifadesine yer verdi.
"Tüm lise grupları etkilenecek"
Eğitim-Bir-Sen Genel Başkan Yardımcısı Latif Selvi de yeni sınav sisteminde sosyal ağırlıklı bir bölüme girmek isteyen öğrencinin, fen ve kısmen de eşit ağırlık alanlarında zayıf kalacağını aktararak, tüm lise gruplarındaki öğrencilerin, lise müfredatının tamamından sorumlu olmayacağını anlattı.
Sınavda, öğrencinin yalnızca kendi alanındaki soruları yanıtlayabileceği bir ortam oluşturulduğuna dikkati çeken Selvi, şunları kaydetti:
"Geçmişte katsayı uygulamasında yaşanan mağduriyete benzer bir mağduriyet tüm öğrencilere yansıyor. Katsayı engelinde, bazı okullara ek puan verilirken diğer alanlardan gelenleri sınırlandırma vardı. Burada katsayı uygulaması yok ama sınırlandırma aynen var. Böyle olduğu zaman öğrenciler, mecburen bir sınav türüne odaklanacak ve yerleşmesi de ona göre söz konusu olacak. Örneğin fen alanında bir üniversiteye odaklanan bir öğrencinin, sosyal, matematik ve edebiyat yönünün zayıf olması gerekmez. Daha sonraki yıllarda farklı bir tercihte bulunmak istediklerinde, bu imkana kavuşturulmaları gerekir. Ancak, sistem sınavın yapılış biçimi ve bölümlenmesi maalesef parçalı bir durum meydana getiriyor."
Temel Yeterlilik Testi'nden (TYT) birkaç saat sonra ikinci bir sınavın yapılmasını da eleştiren Selvi, "Bu ciddi bir stres getirir. Çünkü arada bir dinlenme zamanı yok. Hele ki öğrenci, sınavının iyi geçmediğini düşünüyorsa bunun doğrudan ikinci sınava da tesir edecek bir uygulama söz konusu." dedi.
Öğrencinin hangi puanı alacağını bilmeden, sadece tahmin ederek ikinci oturuma gireceğini dile getiren Selvi, "Birinci sınavda başarısız olan bir öğrenci, öğleden sonraki sınavda çok başarılı olsa bile eğer puanlamaya esas olabilecek birinci sınav yeterliliğini kazanamamışsa, puanı hesaplanmayacak. İkinci sınavda, yüksek başarı gösterip birinci sınavdaki başarısızlığından dolayı bir kayba uğrarsa, bunu kim telafe edecek?" sözlerine yer verdi.
AA