Oysa, yurtdışına giden her çocuk, bizim geleceğimiz. Keşke çok daha fazlasını gönderebilsek...
Halen yurtdışında yaşayan ve başarılarıyla bizi gururlandıran isimlere yenilerinin eklenmesi fena mı olur?
Bilim, teknoloji, sanat, edebiyat başta olmak üzere artık her şey evrensel. Biz şu anda nasıl ki başkalarının ürettiği teknolojiyi kullanıyorsak, gelecekte de başkaları bizim ürettiklerimizi kullanacaktır.
Bunu bir hayal olarak görmeyelim. Zehir gibi gençlerimiz var. Sadece Robert’ten mezun olan öğrencilerimizin aldıkları kabuller, bunun en önemli göstergesi. Sadece onlar mı?
Daha pek çok liseden, binlerce gencimiz, dünyanın en iyisi olarak kabul edilen üniversitelerden sadece kabul almakla yetinmiyor, yüksek oranda burs da kazanıyorlar. Başka ülkelerde böylesi pırıltılı öğrencilere madalya takılır ama bizde yüzlerine bile bakılmıyor.
Oysa dünyanın geleceğine yön verecek olan bu süper gençlerin, aidiyet duygularını pekiştirerek, ülkemizden kopmamaları için her türlü ayrıntıyı düşünmemiz gerekiyor.
Dönmek istediklerinde önleri açılmalı, orada kaldıklarında ülkemizi unutturmamalıyız. Peki ama nasıl?
Mevcut yapıda, bu işi yapacak ne bir kurum var ne de kişi. İşte bu yüzden kafa yormak gerekiyor. Yoksa, en değerli hazinemizden, bizden çok başkaları yararlanır... Daha önce defalarca yazdık, eğitim ve bilim toplumu olmadan, yüksek katma değerli ürünler üretmeden, dünya birinci liginde yer bulmamız mümkün değil.
Bunun yolu da kesinlikle gençleri kucaklamaktan geçiyor!
Yazının devamı için tıklayınız !