Prof. Dr. Özcan Bör açıklamasında şunları söyledi: “17 Nisan, Dünya Hemofili Günü olarak kabul edilmekte ve bu hastalığın topluma tanıtılması hedeflenmektedir. Hemofili hastalığı nadir görülen, kanamaya neden olan bir pıhtılaşma bozukluğudur. Hemofili hastalarında; bir yaralanma sonrasında kanama uzun sürmekte, özellikle; diz, ayak bileği ve dirsekte olmak üzere eklem içine veya kas içine kanamalar olmaktadır. Bu kanamalar kafa içinde olursa yaşamı tehdit etmektedir.
Eklem içi kanamalar ise eklem bozukluklarına yol açarak hastayı sakat bırakmaktadır. Hemofili genellikle kalıtsaldır. Erkek çocuklarda görülür. Annede bulunan X kromozomu hastalığı taşımaktadır.
Taşıyıcı olan bir annenin erkek çocuğuna yüzde 50 oranında hemofili hastalığını geçirme olasılığı vardır. Hemofili hastalığı asla bulaşıcı değildir. Bu önemli hastalık ömür boyu devam etmektedir. Hemofili ile doğmuş kişilerin pıhtılaşma faktörü yoktur ya da az miktardadır. Pıhtılaşma faktörleri kan damarları yaralandığında kanamayı durdurmaya yardımcı olur.
Pıhtılaşma faktörleri olmadan normal kan pıhtılaşması sağlanamaz. Hemofili hastalığı olanlarda tedavi için pıhtılaşma faktörlerini hastaya damardan vermek gerekmektedir. Hemofilili çocukları takip eden merkezlerde Çocuk Hematolojisi ve Onkolojisi yanında Hemofili ile ilgilenen Çocuk Cerrahisi, Ortopedi, Nükleer Tıp, Fizik Tedavi ve Diş Hekimliği birimlerinin bulunması ve multidisipliner yaklaşım içinde olunması gerekmektedir. ESOGÜ’de de Tıp Fakültesi Çocuk Hematolojisi ve Onkolojisi Bilim Dalı ile çeşitli anabilim dallarının birlikteliğinde hemofili hastaları yıllardan beri takip ve tedavi edilmektedir.”