adscode
adscode

Sahibini Arayan Karne

Birkaç gün sonra ilk ve orta öğretim kurumlarında öğrenim gören yaklaşık 16 milyon öğrenci ve bu öğrencilerin 750 bin civarındaki öğretmeni yarıyıl tatiline girerken, öğrencilere, ilk yarıyıldaki çalışmalarının…

Sahibini Arayan Karne
Eğitim
Birkaç gün sonra ilk ve orta öğretim kurumlarında öğrenim gören yaklaşık 16 milyon öğrenci ve bu öğrencilerin 750 bin civarındaki öğretmeni yarıyıl tatiline girerken, öğrencilere, ilk yarıyıldaki çalışmalarının karşılığı olarak nitelenen karneleri (!) de verilecek.

Karneyle birlikte birçok öğrenci ve ailesi sevinirken, birçok öğrenci ve ailesi de maalesef üzülecektir. Hiç yazmak, hatta düşünmek bile istemiyorum ama, karnelerle birlikte bazı öğrenci ailelerinde de terör estirilecektir. Bazı aileler ise, olayı abartarak karneleri bir hayat meselesi haline getirecek ve öğrencilere maalesef tabir yerindeyse kan kusturulacaklardır.

Birçok öğrenci karnesini alarak eve geldiğinde sevinçle “karne hediyem nerede?” derken, öğrencilerin bir kısmı da maalesef hediye istemeyi hiç düşünemeyecekler, onun yerine başına geleceklere çözüm üretmeye çalışacaklardır.

Karne hediyesi almak için mutlaka karnedeki bütün notların pekiyi mi olması gerekir? Eğer notların hepsi pekiyi değilse veya notlarda zayıf varsa ya da veli beklentilerine uygun olmayan bir karne getirilmişse, öğrenci hediyeyi hak etmiyor mu? Bizler de geçmişte hep “pekiyi”li karneler mi getirdik?

Karnedeki zayıf notlar sadece öğrencinin zayıf notu mudur? Öğrenci kadar bu zayıf notlardan çevresi de sorumlu değil midir? Eğer karnedeki notlar zayıf ise, bu zayıf notlardan biz eğitimciler sorumlu değil miyiz? Biz veliler, anne-babalar, eğitim yöneticileri, siyasetçiler, kısaca toplum olarak sorumlu değil miyiz?

Biz veliler olarak okulların açıldığı ilk günden bugüne kadar çocuklarımıza ne verdiysek aslında bu karnelerle karşılığını alıyoruz. Öğrenci velisi olarak ne kadar velilik yaptık? İyi bir öğrenci annesi/babası olmayı ne kadar hak ettik? Bu karneler birazda bizim ebeveynler olarak velilik başarımızı/başarısızlığımızı ölçmüyor mu?

Karnelerdeki zayıf notlar bahane edilerek öğrencileri günah keçisi yapmak hiç adil bir sonuç olmayacaktır. Bu olumsuz durum, karnesinde zayıf notu olduğu için, ya da ailesinin beklentisine uygun karne alamadığı için karne hediyesi isteyemeyen çocuğun suçu değildir. Çocuklar bu yükü tek başlarına kaldıramazlar. Eğitim sisteminden kaynaklanan sorunlar ve sorumluluklar karnelerine birkaç zayıf not verilerek öğrencilerin üzerine yüklenemez. Öğrenciler bu yükü kaldıramaz.

Öğrenci karnelerinde zayıf not varsa, ya da beklentimize uygun olmayan bir karne getirilmişse çocuğu yargılamadan önce oturup bir kez daha düşünmemiz gerekir. Öğrencilere verilen karneler gerçekte ne ifade ediyor? Karnelerdeki notlarla neyi ölçüyoruz? Başarıyı mı, yoksa başarısızlığı mı? Karnelerin sadece sol tarafı mı çok önemli? İlkokullardaki gibi karnelerin sağ tarafındaki notların önemi yok mu? Karnedeki notlar, sadece öğrencilerin değerlendirilmesine yönelik midir? Yoksa bu karnedeki notlardan ebeveynlerde bir hisse almalı mıdır? Bu karneler velilere de verilmiş olamaz mı? Bu karneler sınıf ortalaması alındığında öğretmenlerin kendilerine verdiği karneler midir yoksa?

Kısaca “Bu karne kimin?” “Bu karneyi kime veriyoruz?” “Karne neyi ifade ediyor?” Karneyi doğru okumak gerekiyor.  Birkaç gün sonra yaklaşık 16 milyon öğrenciye verilecek karneler, aslında topluma verilen bir karnedir. Biz ebeveynler olarak okulların ders başı yapmak için zillerinin çaldığı günden bugüne öğrencilerimiz için neler yaptık ki, bugün onlardan mükemmel karneler istiyoruz? 
Öğretim yılı başından itibaren, hatta çocuğumuz okula ilk adımı arttığı günden itibaren kaç defa okuluna gittik ve öğretmeniyle çocuğumuzun durumunu konuştuk, istişare yaptık? Çocuğumuzun okul sıkıntıları ile kaç defa ilgilendik? İlgilendiğimizde de sadece ilgi alanımız notlar mı oldu? Acaba notlar dışında çocuğun kişiliği, psikolojisi, sosyalleşmesi gibi girdiler/kazanımlar hiç dikkatimizi çekti mi? 
Çocuklarımızın aldığı karneler, bir yönüyle biz velilerin çocuklarına verdiğinin bir karşılığı değil midir? Ne verdiysek onun karşılığını alıyoruz. Karnede zayıf notlar varsa, bu zayıf notlar, öğrenciler kadar biz velilerin de zayıf notları değil midir? Karnelerdeki zayıf notlar öğrencilerin derslerinden aldıkları zayıf notlar olduğu kadar, anne-babalık görevlerimizden dolayı da aldığımız zayıf notlarda olamaz mı? Öyleyse zayıf notu olan öğrenciyi hesaba çekmek, tek çözüm değildir. Kendimizi de hesaba çekmemiz gerekir.

 Aynı yöntemle öğretmenlerimizin de kendi kendini hesaba çekmesi gerekir. İyi bir öğretmen olmanın ölçütü dersinden zayıf not alan öğrenci sayısının çokluğu değildir. Derste zayıf not alan öğrenci sayısının çokluğu, bir yönüyle öğretmenin o dersi yeterince öğretemediğinin bir göstergesidir. Bu yönüyle baktığımızda da “bu karneler öğretmenlerimizin kendilerine verdiği karnelerdir.” Acaba öğrencilere verdiğimiz karneleri bu pencereden okuyabiliyor muyuz? 
Karnelerin sol tarafta bulunan derslere ait notların yanında, ilköğretimdeki gibi karnelerin sağ tarafında bulunan kişisel gelişime ait notların da önemli olduğu kesinlikle unutulmamalıdır. Bu bölümdeki notlar, ders notlarından daha önemli olmadığı sürece toplum olarak sıkıntı çekeceğiz. Birçok “meslek dâhisi” yetiştirsek de, “insan” yetiştirme konusunda sıkıntı çekeceğiz. Bunun için toplumsal değer yargılarımızın önemsenmesi ve karnelerin sağ tarafındaki kişisel özelliklerin de mutlaka titizlikle değerlendirilmesi gerekmektedir. 
Son söz olarak velilere bir kez daha seslenmek istiyorum. Çocuklarınızın karnesini değerlendirip, çocukların psikolojisini hiçe sayarak rencide etmeden önce bir kez daha düşünelim. Bu karne sadece çocuğa verilen bir karne değildir. En az çocuklar kadar velilere, öğretmenlerin kendilerine ve tüm eğitimcilere, eğitim sistemine ve topluma verilen bir karnedir. Bu karneler bize, yani topluma verilen birer karnedir. Bu karne bizim karnemizdir. Zayıf notlardan sorumlu olan sadece öğrenci değildir. Çünkü bu karne sadece öğrenciye verilen bir karne değildir. Kimse sahip çıkmasa ve öğrenciyi günah keçisi gibi tek muhatap alsa da bu karne sadece öğrencinin karnesi değildir. “Sahibini arayan bu karne” bizim karnemizdir. 
Eğer öğrencimizin karnesinde zayıf notlar varsa, bu, biz velilerin görevlerini yerine getiremediğinin de bir göstergesidir. Eğitimciler olarak çocukları yeterince anlayamadığımızın, onların zekâ alanlarına hitap edemediğimizin bir göstergesidir. Eğitim yöneticileri olarak başında bulunduğumuz eğitim birimlerini verimli yönetmediğimizin göstergesidir. Siyasetçiler olarak eğitim sistemini çağdaş ilkelere uyarlayamadığımızın göstergesidir. Karnelerdeki zayıf notlar, öğrencilerin tek başına başarısızlığının göstergesi değildir. 
Lütfen karneleri doğru okuyalım ve buna göre tepki vererek, gerekli kazanımları elde edelim.

Yrd. Doç. Dr. Celal GÜLŞEN
Fatih Üniversitesi Eğitim Fakültesi Eğt. Bil. Böl. Eytpe Ana Bilim Dalı Başkanı 
celalgulsen@gmail.com

Emoji ile tepki ver!

Bu Haberi Paylaş :

Etiketler :

Benzer Haberler
    0 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • Diğer Yorumlar (0)