adscode
adscode

Dijital okuryazarlık

İşte bu yüzden bugünkü eğitim anlayışı ile geleceğe damga vurmamız mümkün değil.

aguclu@milliyet.com.tr




“İnsanlık tarihinin en büyük icadı alfabe yani okuma, yazma, konuşma” diyenler var. Şimdi benzer bir değerlendirme dijital okur yazarlık olarak konusunda yapılıyor. Bir adım ötesine geçip “yapay zeka ile birlikte o da yetmeyecek, doğru soru, doğru analiz, yerinde kullanım şart” diyorlar.

İşte bu yüzden bugünkü eğitim anlayışı ile geleceğe damga vurmamız mümkün değil.

Bırakın yabancı dilleri Türkçe konusunda bile sınavda kaldık.

Üniversite mezunlarımız bile üçyüz, beş yüz kelime ile düşünüyor, konuşuyor, yazıyor.

Büyük bir çoğunluğumuz ise okur yazar olsalar bile aktif okur yazar değiller.

Yani ne düzenli okuyor ne de düzenli olarak yazıyorlar.

Olaya bu çerçeveden bakanlar “Binlerce yıllık geleneği olan alfabetik sistemde bile okur yazar olamadıysak, dijital okur yazar haline geleceğiz, bu kadar kolay mı?” diyor

Kesinlikle kolay değil ama başarılmaz da değil.

Çok dinamik bir gençliğimiz var ve eğer doğru yöntemler geliştirilir ve bu konuda kararlı olunursa kesinlikle devamı gelir…

Gerek alfabetik gerekse dijital okur yazarlıkta birinci önceliğimiz çocuklarımızın düşünme ve yaratıcılık yetkinliklerini köreltmemek olmalı.

Türkçe’ye ve dijital okur yazarlığa bir ders olarak baktığımız sürece yol kat etmemiz de mümkün değil!

- 4,5 seçenekli testlerle çocuklarımız hayal dünyalarını daralttık,
- Dil öğrenmenin en önemli süreci olan okul öncesi eğitimi zorunlu hale getirmeyerek hataların en büyüğünü yapmıyoruz,
- Çocuklarımızı okumaya, yazmaya özendireceğimize onları hepten soğuttuk,
- Yayın organları ve sosyal medyada Türkçe’nin yozlaşmasına seyirci kaldık,
- Türkçe sadece Türkçe dersinde öğrenilir gibi şaşı bir bakış açısına takılıp kaldık,
- Konuşmaly, yazmayı, düşünmeyi teşvik edeceğimize, suça giden bir yol algısı yarattık,
- Okuyana, yazana, güzel konuşana bırakın saygıyı, değersizleştirdik.
- Dijital okur yazarlığı sosyal medya okur yazarlığı olarak anladık.
- Kendi teknolojilerimizi geliştirme yerine olanı kullandık.
- Giriş sınavlarında bu yönde soru çıkmadığı için ciddiye almadık…

Türkçe sınıf geçme notunu yükselterek ya da müfredata Yapay Zeka dersi koyarak çok şeyin değişeceğine inanıyorsak, büyük hayal kırıklıkları yaşayabiliriz.

Eğitimin genelinde oldu gibi Türkçe ve dijital okur yazarlık konusunda da yeni bir açılım şart.

Örneğin yeni kelime arayışları, dil üzerine tartışmalar, şiir ve öyküleriyle dile ilgi duyanların elinden düşürmediği kaç dergimiz, kaç radyo ve televizyon programımız, bu konuyu ciddiye alan kaç yazar çizerimiz, sanatçımız, politikacımız, sivil toplum örgümüz var?

Yılda kaç çocuk romanı yayınlanıyor?

Kaç çocuk dergimiz ve RTÜK yasasına göre zorunlu olmasına rağmen televizyonlarda kaç çocuk programımız var?


Karamanoğlu Mehmed Bey'in 1277'de yayınladığı "Bundan böyle divanda, dergahta, bargahta, çarşıda, meydanda Türk dilinden başka dille konuşulmayacaktır"
sözü o günden bugüne ne kadar ciddiye alındı?

Sokaktaki tabelalara, şirket ve program isimlerine, kelimelerin telaffuzlarına bir göz atın yeter!

Peyami Safa'nın "Dilini kaybeden bir millet her şeyini kayıp etmiş demektir" şeklindeki sözleri ve benzerleri ne kadar ciddiye alındı?

Diller arasında etkileşim olmaz mı elbette olur ama bu istila ve yozlaşma boyutlarına asla gelmemeli!

Batılı ülkeler dillerini korumak için özel kanunlar, özel koruma kurulları oluştururken, pek çok konuda olduğu gibi bu konuda da boşverdik gidiyoruz.

Şimdi aynı hatayı, vurdumduymazlığı ve en önemlisi de “bilge!”liği dijital okur yazarlığı da hafife alarak geleceğe damga vurmaya çalışıyoruz.

Bakalım nereye kadar...


Emoji ile tepki ver!

Bu Yazıyı Paylaş :

    0 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • Diğer Yorumlar (0)