adscode
adscode

Yeni müfredat üzerine...

Oysa ki sistem-müfredat elbette önemlidir ancak asıl başarı bir modeli sabırla ve inatla uzun süre uygulamaktır.

ibrahimdarama@hotmail.com




Geçtiğimiz cuma günü yeni Milli Eğitim Bakanı'nın uzun süreden beri sözünü ettiği 'yeni' eğitim müfredatı yayınlandı. Cuma günü askıya çıkan metinler bir hafta boyunca görüş ve önerilere açık olacak. Doğal olarak tartışmalar da başladı. Toplumun ve Eğitim camiasının birçok kesiminden görüşler gelmeye başladı. Bu tür çalışmalarda önderlik etmesi beklenen üniversitelerden ise şu ana kadar kayda değer bir yorum gelmemesi de aslında yeni-eski fark etmeksizin eğitim konusunda hangi noktada olduğumuzu gösteriyor.

Yüzlerce sayfadan oluşan ve birçok ayrıntı barındıran metinlerin incelenmesi için1 haftalık bir görüş süresi yetersiz olsa da bu hafta boyunca eğitim paydaşları gerekli görüşleri ortaya koyacaktır. Ben bu yazımda içerikten çok 'istikrar ve uygulanabilirlik' üzerinde durmak istiyorum.
Öncelikle belirtmem gerekir ki mükemmel sistem yoktur. Herhangi bir alanda uygulanan herhangi bir sistemin süreci dinamiktir. Zaman içerisinde bilim ve toplumsal hayattaki değişikliklere göre evrilir ve zaman şartlarına uyum sağlar. Ancak en başta belirlenen temel anlayış pek değişiklik göstermez. Bu yazdıklarımı eğitime uygulayacak olursak 'Türk Milli Eğitim Sistemi' diye bir şey varsa bunun ana fikrinin ne olduğu konusunda mutabık olmamız gerekir. Cumhuriyet kurulduktan sonra tercihini dünyaya uyumlu ve çok doğru bir biçimde 'bilimsel, çağdaş, demokratik ve milli' bir modelden yana kullandı. Tüm eksiklerine rağmen uzun yıllar bu yolda ilerlendi.

Ne yazık ki zaman içerisinde bu modelden uzaklaşıldı ve özellikle 2000'lerden sonra büyük erozyonlar yaşandı. Burada asıl sorun sanırım bu değerlere inanmaktı. Bunun doğal sonucu, sürekli değişen sistem ve çocuklarımıza yaşattığımız sıkıntılar oldu. Sık değişen bakanlarla birlikte sisteme de müdahaleler arttı. Sınava dayalı modelden kurtulamadığımız gibi her seferinde getirilen değişikliklerin 'mükemmel' olduğu söylendi.
Şimdi gelin 20 yılda yapılan değişikliklerin bir kısmına birlikte göz atalım:


* 2003-2009 arası dönemde lise eğitimi 4 yıla çıkarıldı, yabancı dilde eğitimin verildiği hazırlık sınıfı büyük oranda kaldırıldı.
* 2003-2009 yılları arasındaki bir diğer değişiklik ise lise giriş sınavlarında yapıldı. 2000'lerden beri yapılan LGS, 2005'te kaldırıldı. Yerine, ilköğretim öğrencilerinin tek bir sınava tabi tutulduğu OKS getirildi.
* 2007'de ise OKS kaldırılarak yerine SBS getirildi. Bu yeni sistemde 6,7 ve 8. sınıf öğrencileri sınıf sonunda 3 ayrı sınava girecekti.
* 2009'da üniversiteye girişte katsayı kaldırıldı.

* Yine 2009'da SBS sınavı sadece 8. sınıflara uygulanmaya başladı.

* 2010 yılında üniversiteye giriş sınavı olan ÖSS kaldırıldı. Yerine iki aşamalı bir sınav sistemi getirildi. Üniversite adayları önce YGS sınavına giriyor, barajı geçenler ise LYS'ye girmeye hak kazanıyordu.

* 2011 yılında ülke genelinde 620 bin derslikte akıllı tahta kullanarak dersleri dijital ortama taşıma hedefiyle FATİH Projesi hayata geçirildi. MEB'in sınıflara dizüstü bilgisayar, projektör ve internet altyapısı sağlayacağı proje ile ilgili nasıl bir sonuç alındığı bilgisi elimizde yok.

* 2012'de LYS'de yerleştirme puanı hesaplama yöntemi değiştirildi. Okulların başarısının da etkili olduğu Ağırlıklı Ortaöğretim Başarı Puanı (AOBP) yerine kişisel başarının önemli olduğu Ortaöğretim Başarı Puanı (OBP) esas alınmaya başladı.

* 2012-2013'te aşamalı olarak SBS kaldırılmaya başlandı. 2013-1024'te TEOG sınavına geçildi. Bu yeni sistemde öğrenciler 6 temel dersten, her dönem birer tane olmak üzere, 12 ayrı merkezi sınava girdi ve 8. sınıf öğrencilerin eğitim döneminde girmek zorunda olduğu yazılılardan biri merkezi olarak yapıldı.

* 2012-2013 yıllarında 4+4+4 eğitim sistemine geçildi. Bu sistem 8 yıllık kesintisiz zorunlu eğitimi 12 yıllık zorunlu kademeli eğitime çıkaran bir uygulama modeliydi. 66 aylık çocuklar zorunlu olarak ilkokula başlatıldı.

2014 yılında dershanelerin kapatılmasını öngören kanun çıkartıldı ve dershaneler özel eğitim kurumlarına dönüştürüldü.

* 2016 yılında 934 okul, 15 üniversite, 109 öğrenci yurdu ve askeri okullar kapatıldı. Yine bu dönem Milli Savunma Üniversitesi kuruldu.

* 2016'da rektörlük seçme sistemi değiştirildi.

* 2017'de MEB ilkokul, ortaokul ve liseyi kapsayan 172 sınıf düzeyi için 53 dersin taslak öğretim programını askıya çıkardı.

* 2017'de okullarda zorunlu öğretilen bitişik eğik el yazısı modeli kalktı.
* 2017'de TEOG kaldırıldı.
* 2017'de YGS ve LYS kaldırılarak yerine Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS) getirildi. Bu sistemde öğrenciler, sabah ilk basamak olan Temel Yeterlilik Testi’ne (TYT) giriyor. Sınav sonucu belli olmadan öğleden sonra Alan Yeterlilik Testleri’ne (AYT) giriliyor.

* 2018'de TEOG yerine Liselere Geçiş Sistemi (LGS) geldi. Adrese dayalı sistemle öğrenciler en yakın okula gidecek ve 600 adet de nitelikli okul olacaktı.

* En son 2021'de Yeni Eğitim Vizyonu açıklandı;
'Zorunlu ders saatleri ve çeşitlerinin azaltılması, sözleşmeli öğretmenlerin görev sürelerinin kısalması, Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun çıkarılması, 5 yaş erken çocukluk eğitiminin zorunlu olması, pedagojik formasyon eğitiminin Meb tarafından verilmesi, elverişsiz koşullarda görev yapan öğretmenlere teşvik verilmesi'...vs vs vs.
Hangisi uygulandı, ne başarı elde edildi, uzun vadeli hedefler neydi?... gibi bir çok sorumuz var ancak ne yanıtlayacak yetkili ne de herhangi dişe dokunur bir bilgi var.
* Ve şimdi de 'Yeni Müfredat' açıklandı. Yukarıdaki listeyi okurken bile insanın içi kararıyor ve sıkılıyor. 2000'lerde ilkokulda okuyan bir öğrencinin 2020'lerde ne durumda olabileceğini hayal gücümüz dahi tanımlayamaz. Oysa ki sistem-müfredat elbette önemlidir ancak asıl başarı bir modeli sabırla ve inatla uzun süre uygulamaktır. Başarı ancak böyle sağlanır. Gelişmiş denilen ülkelere baktığınızda on yıllar boyunca süren bir anlayış görüyoruz.
Her bakan değişikliğinde oyuncakmış gibi üzerinde oynanan ve sürekli 'yenilenen' modellerle bir yere varmamız mümkün değil. Kişilerin dünya görüşü, deneyimleri, anlayışlarından bağımsız olarak ana bir sistem ve şahıslardan bağımsız bir modelle ilerlemek gerekiyor. Toplumun verdiği geri bildirimler dikkate alınmalı ve gerekli değişiklikler yapıldıktan sonra uzun vadeli bir uygulamaya geçilmeli. Ben yaptım oldu şeklinde bir anlayışla sonuç almak mümkün değildir. Tüm bu uyarılara kulak tıkanır ise bu müfredatın da ömrü bakan değişikliğine kadar olacaktır.
Son olarak 29 Nisan 'Dünya Dilek Günü'. Benim dileğim ülkemin Eğitim konusunda dünyada lider ülke olması, çünkü bu olursa diğer alanlarda da başarı kendiliğinden gelecektir. Dileklerinizin gerçekleştiği iyi bir hafta diliyorum.


Emoji ile tepki ver!

Bu Yazıyı Paylaş :

    0 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • Diğer Yorumlar (0)
Yazarın Diğer Yazıları
Öğrenci vizesi sorunu
Meslek eğitimi
Mülakat sözü unutuldu!
Yurt dışında eğitim
Uluslararasılaşma!