adscode
adscode

Felsefe Grubu daha ne kadar yok sayılacak?

Farklı düşünceye saygı sadece biz de değil dünyanın her yerinde ötekileştiriliyor.

aguclu@milliyet.com.tr




Eğitimde binlerce yıldır üzerine basa basa en çok vurgulanan sözlerden birisi de “soran, sorgulayan” nesiller yetiştirilmesidir. Peki bu gerçekleşti mi, gerçekleşiyor mu, gerçekleşebilir mi? Eleştirel ve yaratıcı düşünce geliştiriliyor mu yoksa köreltiliyor mu?

Farklı düşünceye saygı sadece biz de değil dünyanın her yerinde ötekileştiriliyor.
Sözde herkes demokrat ve “düşünce özgürlüğü” olmazsa olmazların en başında geliyor.
Peki gerçek hayatta da öyle mi?

Bu noktaya gelinmesinde kabahatliyi hiç uzaklarda aramayalım.
Sınav sistemine bakalım yeter de artar.

Tarih’i, Coğrafya’yı, Felsefe’yi, Mantık’ı, Psikoloji’yi, Sosyaloji’yi, Resim’i, Müzik’i, Beden Eğitimini ve daha pek çok dersi hiç saymıyorum.
Onlar da dışlanmış durumdalar.

Bu derslerin önemi konusunda konuşulacak çok şey var.
Zaten konuşuluyor da.
Sorun konuşulanların dikkate alınmaması.
Alınsa böyle olur muydu?..

Sabahları okula girerken çocukların yüzlerine bir bakın.
Hemen hepsi mutsuz, hemen hepsi sanki okula zorla geliyor gibi.

Ne zaman okulları çocukların koşa koşa gitmek istedikleri yerler haline getiririz,
işte o zaman mutlu ve başarılı bireyler yetiştiririz.

Ne olur bunu göz ardı etmeyelim...

Aşağıdaki paylaşımlar, pek çoğunuza uzun ve gereksiz hatta boşa zaman kaybı olarak gelebilir.
Oysa en çok de onların okuması gerekir.

Niye mi?
Daha sağlıklı düşünebilmeleri ve çok daha sağlıklı kararlar alabilmeleri için...


Unutulduk!

“Felsefe Grubu öğretmenleri olarak desteğinize ihtiyacımız var.

Bizler Felsefe grubu öğretmenleri olarak, Felsefe, Sosyoloji, Psikoloji ve Mantık derslerine giriyoruz. Lakin bu derslerden sadece Felsefe dersi zorunlu ( 4 saat ), diğerleri seçmeli.

Her okul bu seçmeli dersleri seçtirmiyor.
Çoğunlukla da seçtirilmiyor.
Oysa bu dersler Üniversite sınavında TYT-AYT olmak üzere toplam 17 soru olarak karşımıza gelmektedir.
Ama okulların bu dersleri seçtirmemesi öğrencilerin bu derslerle karşılaşmadan sınava girmesine sebebiyet veriyor.
Üstelik bu durum bizim 20 yıldır süregelen norm sayımızı da etkiliyor.

Atamalarda genel kontenjanın %0,89’luk bir oranına sahibiz.
Bu durum yıllardır devam etmektedir. Son 20 yılda felsefe grubu branşının aldığı toplam kontenjan sayısı 3501.

Başka branşların tek yılda aldığı kontenjan sayısını biz 20 yılda anca aldık.
Bu durum bizi ziyadesiyle üzmektedir.
Aşağıda Son 8 yılın kontenjanları mevcuttur.
2016’da 31
2017’de 38
2018’de 39
2019’da 306
2020’de 271
2021’de 354
2022’de 177
Son olarak 2023’te 401 kontenjan aldık.

Bu 401 kontenjan felsefenin bugüne kadar aldığı en yüksek kontenjan.
Ayrıca normun bu kadar az olması ve seçmeli derslerimizin seçtirilmemesi, ataması yapılan Felsefe Grubu öğretmenlerini de norm fazlası yapmaktadır.

Bu durumda bazı arkadaşlarımız iki veya üç okulda birden çalışmak zorunda kalmaktadır.
Atama bekleyen bizler ise artık 80+ üstü puanlarımızla evde beklemek istemiyoruz.

Yüksek derece yapıyoruz ama verilen kontenjan azlığından çoğumuz 30 yaşına gelmeden atanamıyoruz.
Hayatımızı kurmakta geç kalıyoruz..
Bizler artık yıllarımızı bu şekilde heba etmek istemiyoruz .

Bu duruma çözüm olarak, seçmeli derslerimizden Sosyoloji, Psikoloji, Mantık derslerinden en az birinin zorunlu olmasını ve Lise 9. sınıflara, Düşünme Eğitimi dersinin zorunlu olarak getirilmesini istiyoruz.

Bu derslerden birinin veya birkaçının zorunlu olması halinde genel kontenjanın %1’ lik kısmının üstüne çıkılacak, atama bekleyen felsefe grubu öğretmenlerine norm açılacak ve atanmış öğretmenlerimizde norm fazlası olduğu için 2,3 okulda birden çalışmak zorunda kalmayacak.

Bu durumun artık dile getirilmesini ve bir çözüm bulunmasını istiyoruz…”


Raporlar dikkate alınmalı

Önceki yıllarda 35 farklı üniversiteden Felsefe Bölümü başkanları ve öğretim üyelerinin katılımıyla düzenlenen çalıştayda, Türkiye’de felsefe öğretimi masaya yatırılmış ve bir de rapor hazırlanmıştı.

Özeti: “Felsefe şart”tı

Raporda yer alan kararları gelin bir kez daha gözden geçirelim ve ne kadarı hayata geçti ona bakalım:

Rapor,
. İlköğretimde Felsefe,
. Ortaöğretimde Felsefe ve
. Yükseköğretimde Felsefe
olmak üzere üç ana başlıkta toplandı.

İşte sonuç raporu:

İlköğretimde Felsefe

UNESCO 2007 Raporu’nda belirtildiği üzere çocukların erken yaşta eleştirel düşünme becerisi kazanmalarında önemli bir faktör olan felsefe eğitiminin ilköğretim döneminde programlarda yer alması gerekliliği üzerinde durulmuştur. Bu kapsamda;

1. Üniversitelerin felsefe lisans programlarına “Çocuklar için Felsefe / Çocuklarla Felsefe” dersinin konulması,

2. Bu dersin içeriğinin (müfredatının) Türkiye’deki Felsefe Bölümlerinin oluşturacağı bir komisyon tarafından belirlenmesi,

3. Üniversitelerin sürekli eğitim merkezleri gibi ilgili birimlerindeki “Çocuklar için Felsefe / Çocuklarla Felsefe” eğitmenliği sertifika programlarının yaygınlaştırılması ve bu programları yürütecek eğitimcilerin asgari felsefe lisans derecesine sahip olmasının sağlanması,

4. TRT gibi kamu veya özel medya kuruluşlarıyla “Çocuklar için Felsefe / Çocuklarla Felsefe” dersinin içeriği ile uyumlu materyallerin tedariki için işbirliğinin sağlanması,

5. Çocuklara yönelik üretilen gerek yazılı gerek görsel programların içeriklerine ilişkin bir standart geliştirilmesi bu standardın belirlenmesinde düşünme becerilerinin katkısının esas alınması,

6. Belediyeler ve sivil toplum örgütleri bünyesindeki çocuklara ve gençlere yönelik açılan bilgi evi, bilgehane ve yetişkinlere yönelik meslek edindirme kursları gibi eğitim merkezlerinde verilen düşünmeye dayalı derslerin yürütülmesinde Felsefe Bölümlerinden yardım ve destek alınması,

7. Milli Eğitim Bakanlığının 7. veya 8. sınıflar için seçmeli olarak koyduğu “Düşünme Eğitimi” dersinin zorunlu hale getirilmesi ve bu ders ile “Değerler Eğitimi”, “Hukuk ve Adalet”, “İnsan Hakları ve Demokrasi” derslerinin de yine felsefe bölümü mezunları tarafından verilmesi,

8. TÜBİTAK destekli bilim merkezlerinde çocuklara yönelik “Eleştirel ve Bilimsel Düşünme” faaliyetlerinin düzenlenmesi ve bu faaliyetlere felsefe bölümlerinin destek vermesi,


Ortaöğretimde Felsefe


1. 2017-2018 yılında Talim Terbiye Kurulu Başkanlığının ilgili kurul toplantısında liselerde 2 saat olan ve 11. sınıflarda okutulan Felsefe dersine, haftalık 2 saat ders daha eklenmiş ve bu dersin de 10. sınıfta okutulması kararlaştırılmıştır. Bu kararla birlikte liselerde Felsefe dersleri 4 saate çıkarılmış, ayrıca 11 ve 12. sınıflarda seçmeli olarak okutulan Sosyoloji, Psikoloji ve Mantık dersleri korunmuştur. Öğretmen norm kadrolarında ciddi bir artış getirmesi beklenen bu karar, Milli Eğitim nezdinde her zaman vurgulanan eleştirel ve yaratıcı düşünceyi teşvik yönünden olumlu bir gelişme olarak değerlendirilmiştir. Bu olumlu gelişmenin sürdürülmesi,

2. Mevcut programda 10. sınıflarda “Felsefeye Giriş” ünitesi ile beraber “Sistematik Felsefe”nin belli başlı disiplinleri; 11. sınıfta ise “Felsefe Tarihi” işlenmektedir. Fakat “Felsefe Tarihi” üniteleri, yaygın olarak bilinen dönemlere göre değil; herhangi bir dönem ya da filozof farkı gözetmeksizin kronolojiye dayanarak belirlenmiştir. Bu düzenleme, bir yandan Sistematik Felsefe ünitelerinin başta yer alması nedeniyle felsefe eğitiminin mantığı, bir yandan da dönemlendirme nedeniyle felsefenin genel bütünlüğü bakımından sorunlu bulunmuştur. Önerimiz; 10. sınıfın ilk bir aylık döneminde “Felsefeye Giriş” ünitesi işlenerek “Felsefe Tarihi”nin içinde taşıdığı zenginliğe uygun bir şekilde hazırlanacak bir program çerçevesinde 10. sınıfın sonuna kadar bitirilmesi, 11. sınıfta ise “Sistematik Felsefe”nin önemli disiplinlerinin verilmesi ve ders kitaplarının buna göre düzenlenmesidir. Bu öneriye dayanarak 10. ve 11. sınıflarda okutulan Felsefe dersi öğretim programının gözden geçirilerek yeniden düzenlenmesi,

3. Felsefe ders kitabı komisyonlarında o sahada uzmanlaşmış felsefecilerin bulundurulması ve lise felsefe kitap editörlüğünün muhakkak surette felsefe alanında uzman bir öğretim üyesi tarafından yapılması gerekmektedir. Ayrıca felsefe ders kitabı MEB’deki öğretmenlerin görüşleri alınmakla beraber onlara yazdırılmamalıdır. Bu bağlamda ders kitaplarında müşahede edilen olumsuzlukların giderilmesi için bu hususların dikkate alınması ve ders kitaplarının yazım sürecinde üniversitelerin felsefe bölümleriyle irtibatın sağlanması,

4. “Doğru düşünme sanatı” olarak tanımlanan Mantık biliminin düşünce ve medeniyet dünyamızda sahip olduğu önemi ve düşünme ve karar verme süreçlerinde gençlerimize sağlayacağı katkıyı dikkate alarak Mantık ve Eleştirel Düşünme dersinin zorunlu hale getirilmesi,

5. 9. sınıfta seçmeli Bilgi Kuramı dersinin seçilmesinin teşvik edilmesi, bu derslerin içeriğine uygun şekilde işlenmesi sağlanarak felsefe öğretmenleri tarafından verilmesi,

6. Üniversiteye yerleştirme sınavlarında yapısal olarak Felsefe ve Mantık sorularının oran olarak arttırılması ve bu soruların bütün YKS alanları için zorunlu hale getirilmesi,

7. YKS, ezbere dayalı ve çoktan seçmeli bir mantıktan, düşünmeye ve çıkarıma dayalı bir mantığa evrilmiştir. Yükseköğretimde gençlere kazandırılmak istenen kavramlaştırma yeteneği YKS’de ölçülmekte, bununla birlikte gençlerimize kavramlaştırma ve kavram tanıma becerisine ilişkin herhangi bir eğitim verilmemektedir. Bu nedenle 12. sınıflara mahsus olmak üzere haftada en az 2 saat “kavram tanıma”, “anlama ve yorumlama” içerikli bir ders konulması ve bu dersin kitabının da felsefe alanında uzman bir akademisyen komisyonu tarafından hazırlanması,

8. Felsefe öğretmenlerinin felsefe alanındaki yeni gelişmelerle irtibatlarını güçlendirmek amacıyla düzenli bir şekilde hizmet içi eğitim kapsamında verilen eğitimlerin arttırılması ve bu eğitimlerin Felsefe Bölümleri ile irtibat halinde yürütülmesi,

Yükseköğretimde Felsefe


1. Felsefe Bölümü mezunlarının istihdamı sorununun aşılabilmesi için lisans eğitimi sırasında bu öğrencilere sertifika programları düzenlenmelidir. Bu amaçla, istihdam olanaklarını çeşitlendirmek amacıyla, piyasa beklentilerine uygun ofis yönetimi, web sayfası tasarımcılığı, ileri düzey bilgisayar kullanıcılığı, rehberlik türünden ek eğitimler verilmesi, ayrıca MEB’e bağlı örgün kurumların dışında da yaygın eğitim kurumlarında (mesela halk eğitim merkezlerinde) “felsefe, mantık, sanat, estetik ve düşünme sanatı kursları” düzenlemesi ve bu dersleri vermek üzere kadrolu “usta öğretici” felsefe mezunlarının istihdam edilmesi,

2. Sürekli eğitim merkezlerinin felsefe ile ilgili verdiği sertifikalar, felsefe bölümlerinin lisans ve lisansüstü programlarının yasal hak ve yetkilerinin yerine geçecek bir belge haline getirilmemesi ve bu sertifika programlarında felsefe dışı personel istihdamının kısıtlanması,

3. Felsefe Bölümlerinde hem Fen Bilimleri hem de Sosyal Bilimler alanlarında yan dal ve çift anadal olanaklarının önü açılmalıdır. Bu amaçla felsefe bölümlerindeki derslerin kredisi/AKTS oranları değiştirilmelidir. Felsefe Bölümlerindeki zorunlu ders sayısının azaltılarak, buradan doğacak boşluğun başka bölümlerden alınanserbest seçmeli dersler ya da çift anadal-yandal programlarıyla doldurulması önerilmektedir. Bu minvalde Felsefe Bölümlerinin diğer bölümlerle işbirliği olanaklarının geliştirilmesi,

4. Felsefi Danışmanlık veya Felsefi Rehberlik alanlarının felsefe mezunlarına istihdam alanı olarak belirlenmesi gerekmektedir. Buna dayanarak kamu ve özel sektördeki Etik Kurullarda örgün felsefe lisans programlarından mezun olanların üye olarak görevlendirilmesinin sağlanması,

5. İlk ve Ortaöğretimde PISA ve TIMSS sınavlarındaki başarı durumumuzun büyük oranda eleştirel düşünme, yazma ve okuma eksikliğinden kaynaklandığı görülmektedir. Milli Eğitim Bakanlığının 2023 Vizyon Belgesi’nde sıkça vurgulanan eleştirel bakış açısının genel olarak eğitimciler ve oradan da öğrencilere kazandırılmasında Felsefe Bölümlerinin merkezi bir konuma erişmesinin sağlanması,

6. Üniversitelerimizdeki bütün lisans programlarında birinci sınıfta Felsefeye Giriş dersinin zorunlu dersler arasına alınması ve bu derslerin kadro imkânları çerçevesinde sadece Felsefe Bölümleri tarafından verilmesi,

7. Üniversitelerde Felsefe Bölümü dışında verilen Estetik, Bilim Felsefesi, Düşünce Tarihi, Tarih Felsefesi, Etik, Eğitim Felsefesi gibi derslerin felsefe kodlu olarak Felsefe Bölümleri tarafından verilmesi,

8. Açıköğretim Fakültesi Felsefe ve Sosyoloji programı mezunlarının örgün eğitim mezunlarıyla aynı hak ve yetkiye sahip olmamaları gerekir. Bu bakımdan Açıköğretim Fakültesinin ikinci üniversite olarak okunması ve aynı zamanda bu bölüm mezunlarının örgün öğretim mezunlarının sahip olduğu öğretmenlik hakkına sahip olmamalarının sağlanması,

9. 16 kredi Sosyoloji dersi alan Felsefe mezunlarına, Sosyoloji mezunlarıyla aynı istihdam haklarının (aile danışmanlığı, arabuluculuk, kaymakamlık vb.) tanınması önem arz etmektedir. Felsefe derslerinin, azam-ı istifade için, felsefe mezunları tarafından verilmesi gerekmektedir. Liselerdeki mevcut Felsefe Grubu derslerine sadece Felsefe Grubu öğretmenlerinin atanması ve bu branştan olmayanların bu derslere girmemesi,

10. Son yıllarda İlahiyat Fakültelerinde görülen felsefeye yönelimin arttığını görmek sevindiricidir. Ama ne var ki bu fakültelerde lisans düzeyinde verilen Sistematik Felsefe ders saatleri ve hatta Felsefe Tarihi derslerinin kredi saatleri son derece yetersizdir. Bu derslerin çoğu zaman branş dışı hocalar tarafından verildiği de bilinmektedir. Bu ders saatlerinin artırılması bir zarurettir. Lisans düzeyinde yetersiz kredi ile mezun olan İlahiyat çıkışlı öğrencilerin master ve doktora düzeyindeki felsefe çalışmalarında bu nedenlerden ötürü zorlanmalarının önüne geçecek akademik önlemler alınmalıdır. Diğer taraftan “felsefe çıkış”lıların diğer fakültede olduğunun aksine bu fakültelerde Araştırma Görevlisi, Okutman ve Öğretim Görevlisi olarak istihdamlarının engellendiği bilinen bir konudur. Bu haksızlıklar giderilmelidir. Doktora ve doçentlik çalışmalarını İlahiyat Fakültelerindeki Felsefe ve Din Bilimlerinde yapanların felsefeciden çok ilahiyatçı olduğu bir gerçek olduğuna göre; YÖK ve ÜAK bu akademisyenlere teolog/felsefeci unvanı vermeli ve bu kimseler pür felsefecilerden tefrik edilmelidir. Felsefe Bölümlerinde istihdam imkânlarının master ve doktora alanları ile sınırlandırıldığı ayrıca belirtilmelidir. Burada dikkat çekilmek istenen husus, 4 yıl Felsefenin tüm dallarında öğrenim gören biri ile sınırlı sayıda felsefe dersi almış birisi arasındaki farktır. Bu çarpıklık iki farklı “Felsefe Doçentlik Kriteri”ni doğurmuştur. Söz konusu çarpıklığın giderilmesi,

11. Felsefe lisans programına öğrenci alımında eşit ağırlık (TM) puan hesaplamasının yerine sözel (TS) puana dayalı olarak yerleştirme yapılması,

12. Felsefe Bölümleri arasında işbirliği ve koordinasyon sağlanması bakımından yılda bir defa Felsefe Bölüm Başkanları Çalıştayı düzenlenmesi ve Çalıştayı düzenleyecek üniversitenin adaylar arasından son Çalıştayda belirlenmesi uygun görülmüştür.
Yukarıda sözü edilen hususlarda varılan ortak kanaat, başta üniversitelerin Felsefe Bölümleri olmak üzere Milli Eğitim Bakanlığı, Yükseköğretim Kurulu ve yükseköğretim kurumları yetkililerine saygıyla sunulur.
Tespit ve önerileri değerlendirmek sadece MEB ve YÖK”e kalmamalı, eğitimin tüm paydaşları ve özellikle karar vericiler de bu konuda çuvaldızının en büyüğünü kendilerine batırmalı…


Herkesi ilgilenmeli


Öğrenci, veli ve dersanecilerin gözünde felsefe grubu dersleri önemsiz dersler kategorisinde. MEB, YÖK ve ÖSYM de onlardan farklı değil.

Farklı olsalardı iyi bir insan, iyi bir yurttaş, iyi bir meslek elemanı ve entelektüel bir insan yetiştirmek için müfredattaki tüm derslerin önemli olduğunu bilir ve ona göre bir sınav sistemi oluştururlardı.

Eğitim yok ki felsefesi olsun, okul öncesi eğitim zorunlu değil ki eğitimi ciddiye alalım, sanata, spora, entelektüel birikime ve en önemlisi de milli ve manevi değerlere değer verilsin ki iyi insanlar, iyi yurttaşlar yetiştirelim...

Ne olur biraz da bu konuları sorgulayalım ve karar vericileri özellikle bu konularda da zorlayalım ki çocuklarımızın ve ülkemizin geleceği için her dersin önemli olduğunu ilgililere hatırlatsınlar.

“Önemsiz” derslerin çok önemli öğretmenleri üzgün hem de çok üzgünler.

Onların uğradığı haksızlık asla kabul edilemez ve yanlıştan en kısa zamanda kurtulmalıyız...


Son söz

Bu yöndeki son bir söz de velimizden:

“Öğretmenlerimiz bu dersleri maalesef yeterince eğlendirici, keyif alıcı ve çekici hale getirmiyorlar.
Bir rutin tutturmuşlar hep aynı şekilde gidiyorlar.
Yeni nesil müzik aletlerine veya ritim aletlerine yer vermiyorlar.
Beden eğitimi dersinde her çocuğun keyif alacağı farklı sporları göstermiyorlar.
Çocuklara topu ver oynasın diyorlar.
Ben sadece kendi çocuğumun okulu için konuşuyorum.
Benim çocuğum müzik dersinde ki sınavına keyifli giremiyor.
Hep bir gerginlik hep bir çekinme içindeler.
Çocuklarımızın hiç bir müzik aleti kullanması için teşvik edilmiyor.
Okullarda da bir müzik odası olmaması başlı başına çağ dışı geliyor bana.
Artık kaçıncı yılda yaşıyoruz.
Okul başta bu derslere önem vermiyor bir sınıf bile oluşturmuyor.
Toplumun ruh saglıgı güçlü nesiller için gerekli olan derslerden vazgeçilmemeli ve en iyi şekilde değerlendirilmeli…”

Eminiz ki bu konuda öğretmenlerimizin de söyleyecekleri çok söz vardır.
Eminiz ki bu derslerin öğrenci ve velilerimizin işaret ettikleri gibi işlenmesini herkesten çok onlar istiyorlar...


Emoji ile tepki ver!

Bu Yazıyı Paylaş :

    0 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • Diğer Yorumlar (0)