Yabancı öğrenci sayımız hızla artıyor. Çoğu 3. Dünya ülkelerinden farklı amaçla gelse de bu profil zamanla değişecektir. Asıl önemli olan en iyi öğrenci ve mezunlarımızın bir daha dönmemek üzere yurtdışına gitmeleri. Gitmesinler mi elbette gitsinler ama…
Amerika’yı Amerika yapan en önemli projelerden birisi de dünyanın en parlak beyinlerini ülkesine çekiyor olmasıydı. Bir ara onları küstürdü. Avrupa ve Çin bu konuda atakta. İngiltere fark yarattı!
Biz de bu pastadan olabildiğince pay aldık. Umarız daim olur, umarız gelenlerin tek hedefi, ülkemizi atlama taşı olarak kullanmak değil daha iyi bir eğitim olur.
Bizim gibi kendi parlak beyinlerini Amerika’ya kaptıran gelişmiş ülkeler, dünyanın dört bir yanındaki parlak beyinleri ülkelerine çekmek için her türlü olanağı gençlerin beğenisine sundular, sunmaya da devam ediyorlar.
Önceleri lisans öğrencileri için bir yarış vardı. Ardından yüksek lisans ve doktoraya yönelindi.
Şimdi ise mezunlar revaçta.
Hollanda bu konuda öncü ülkelerden biriydi, görünen o ki diğer ülkeler de ondan geri almaya kalmayacak.
Örneğin İngiliz Hükümeti, ‘en parlak ve en iyi’ mezunları kariyerlerinin başında ülkeye çekebilmek amacıyla vize verme kararı almıştı, şimdi farklı avantajlar gündemdeymiş.
Ne diyelim? Darısı bize.
Umarız bizde de kaçırdığımız parlak beyinlerimizin çok daha fazlasını ülkemize kazandırıcı yeni projelere imza atarız.
Şu anki gidişat sanki sadece ekonomik. YÖK’ün bir an önce konuya el atmasında sonsuz yarar var.
Beyin göçünde tersine dönüş konusunda ise çok daha fazla çaba gerekiyor.
Sadakat kadar liyakat önem vermek ve yabancı ülkelerin sağladığı yaşam standartını da onlara sunmamız olmazsa olmazların başında geliyor.
Uluslararası yabancı öğrenci pastası çok büyük. Gidenlerden çok daha fazlasını ve iyilerini getirmek öncelikli hedefimiz haline gelmeli.
KKTC’nin yaptığı hataları biz de yapmaya başladık. Bindiğimiz dalı keserek bir yere varamayız.
Amaç günü kurtarmak değil sürdürülebilirlik olmalıdır!
Bu da ancak kalite ve liyakatla sağlanır!..
