Marifet iltifata tabidir. Madem ki öğretmenlerimiz, öğretim üyelerimiz başımızın tacı, bunu her şekilde göstermeliyiz. İlk sırada saygı, ikinci sırada da özlük hakları ve maaşlar var. Denklikte adil olunmalı, herkese aynı gözle bakılmamalı, hak edenlerin hakları bir an önce verilmeli.
Öğretmenlerimiz neden mi önemli? Onlar geleceğin mimarları da ondan!
Denklikte neden adil ve hızlı olunmalı, neden herkese kuşkuyla bakılmamalı? İçlerinde “sahte”ci olan varsa sonuna kadar mücadele edilsin ama hak edenlerin hakları bir an önce verilsin ki bu süreç eziyete dönüşmesin. Bu konuda da olabildiğince şeffaf olsun? YÖK Başkan'ına yönelttiğimiz soru da buydu. İşte cevabı: “Denklik için başvuran adayların yüzde 35, 40’ı tanıdığımız üniversitelerden mezun oldukları için doğrudan denklik alıyor. Sağlık alanlarında olduğu gibi yüzde 20, 25’i sınav tabi tutuluyor ya da hukukta olduğu gibi eksik derslerini tamamlıyor. Denkliği ret edilenlerin oranı yüzde 15 civarında...”
Lizbon Sözleşmesi
Keşke her denklik başvurusu dijital ortamda gerçekleşse ve tüm süreçler şeffaf bir şekilde herkese açık olsa.
Olup bitenler herkes tarafından görülse. Kime ne haksızlık yapıldığı ya da kim hangi konuda sahtecilik yaptıysa net bir şekilde görülse.
Tüm denklik başvurularına şaşı bakıp, hepsini potansiyel suçlu ya da hak sahibi olarak görmeye neye YÖK’ün ne de başkalarının hakkı var.
Bu ve benzeri mağdurların hakları bir an önce verilmelidir:
“Sayın Abbas bey, gazetenizdeki denklik ve YÖK hakkında Erol Özvar’la röportajınızı okudum.
Ben diş hekimliğini Türkiye'nin tanıdığı denklik verdiği bir üniversiteden mezun olarak tamamladım.
Ülkeme döndüğümde uzmanlık sorularından oluşan seviye tespit sınavı - halbuki normalde diş hekimlerinin uzmanlık için girdiği DUS sınavına tabi tutuluyorum.
50-55 puanla yabancı uyruklu vatandaşların uzmanlık kazandığı sınavdan benim 40 puan almam isteniyor.
Ben uzmanlık isteyen veya düşünen bir diş hekimi değilim.
Lizbon sözleşmesi uygulanmıyor.
Başka bir ilmi hüviyet sınavı ilede 50 puan alırsan geçersin diyorlar,yabancı uyruklu diş hekimlerinden yazılı sorularını anlamayıp hocaya soranlar, koridorda Türkçe kelimeleri zor kullanan insanlar, sözlüyü hangi dilde konuşup anlatıyorlarsa, onlar başarılı bizler başarısız olarak sonuç alıyoruz.
Hâlbuki derslerimi, puanlarımı, ülkede kalış sürelerimi vs. değerlendirip okulla büyükelçiliklerle bakanlıkla teyitleşerek seviye belirleme(SYBS) kararı verilen bu ülkenin kendi vatandaşlarına gerekli ise fark ders ve klinik stajla mesleğimizi icra etmeye başlanılması yerinde bir karar olacaktır.
Beraber okuduğumuz başka ülke vatandaşı arkadaşlarda var ve ülkelerine döndüklerinde bu zorluklarla karşılaşmıyorlar çünkü hükümetlerinin algısı, sen benim vatandaşımın,benim ülkeme hizmet edeceksin klinik pratiğini yap,tamamla, işinin başına geç mantığı ile davranıyorlar. Lizbon sözleşmesine uyulmuyor Türkiye'de.
Umarım bizlere yardımcı olabilirsiniz. Teşekkür ederim iyi çalışmalar dilerim...”
Denklik konusu kesinlikle yeniden ele alınmalı ve geride hiç mağdur bırakmayacak şekilde adil bir sonuca ulaştırılmalıdır...
Onlar geleceği inşa ediyor
Elbette her meslek çok önemli ve emeklerinin karşılığını her yönüyle fazlasıyla almalılar. Öğretmenlik ve öğretim elemanlığı ise çok farklı bir meslek sadece günü kurtarmakla kalmıyor, geleceği de inşaa ediyorlar.
Görev süreleri, mesai saatleri sınırsızdır.
Akşamları da, hafta sonları da 7/24 akıllarında hep dersleri, öğrencileri ve gelecek vardır.
İstisnalar yok mu?
Hangi meslekte yok ki?
Ama emin olun en azı hocalarımız arasındadır.
Neden mi?
Hiç bir öğretmen ya da akademisyen bu mesleği iş olsun diye seçmez ve yapmaz!..
Çarpıcı bir mektup!
“Gelelim Bizim Üniversitelerin Durumuna....
Bu Bütçelerle, BU YÜKSEKÖĞRETİM Kanunu ve Ücret Politikalarıyla BİR ARPA BOYU YOL ALAMAYIZ.
Devlette çalışan EN Başarılı Profesörle EN BAŞARISIZ PROFESÖRÜN MAAŞ FARKI 2-3 bin TL. Yani yok denecek kadar az.
Stanford Üniversitesinin son üç senedir yapmış olduğu sıralamaya göre, bu sene, Benim Üniversitem de Genel Performans da Bendeniz Birinci, Son senelerdeki
performansta da yine bendeniz ikinci olmuştum, ben de 50 000 TL maaş alıyorum, bu sıralamaya giremeyen ve de ömründe hiç ciddi bir bilimsel makale yazamayan ya da başkalarının yazdıkları makalelerle Profesör olan Profesörler de 44-46 000 TL arasında maaş alıyor.
Böyle bir saçmalık dünyanın neresinde var?
Bendeniz bir dönem bir vakıf üniversitesinde de hocalık yaptım, orada herkes performansına göre maaş alıyordu ve herkesin maaşı gizliydi, kimse kimsenin maaşını bilmezdi...”
Hocam haksız mı?
Fazlasıyla haklı.
Çalışan, çalışmayan bir olmamalı!
Üreten her koşulda emeğinin karşılığını fazlasıyla almalı...
Asgari ücret kadar maaş!
Önceki gün Yapay Zeka Çalıştayı nedeniyle YÖK’eydik. Pek çok konunun yanı sıra maaşlar de gündeme geldi. Birkaç Hocamız özellikle bu konuyu gündeme getirdi:
. Maaşlar o kadar düşük ki doktora yapacak öğrenci bulamıyoruz
. Asgari ücret düzeyinde maaş alan Hocalarımız var.
. Bazı vakıf üniversiteleri verdikleri maaşın yarısını geri alıyor.
. Yeni bölümler açmaktan söz ediyorsunuz ama biz mevcut bölümlere öğretim üyesi bulamıyoruz..
YÖK Başkanı Özvar'a öncelikle bu özgürlük ortamının üniversitelerde de sağlanması gerektiğini hatırlattıktan sonra bu doğru mu sorusunu yönelttim.
“Şikayetler var ama soruşturma açabilmemiz için başvuru olması gerekiyor. Başvurunuz gizli kalacak, işiniz de korunacak diyoruz ama geri dönüş olmuyor. Olmayınca dünya bu yönde soruşturma açamıyoruz. Maaşların artırılması en büyük dileğimiz ama bizim tek başına vereceğimiz bir karar değil...”
dedi.
2023 bitmeden hem atama bekleyen öğretmenlerimiz hem de zam bekleyen anaokulundan üniversiteye eğitim sevdalısı tüm Hocalarımız mutlaka sevdirilmelidir.
Hocalarımız mutlu olursu çocuklarımız, onlar mutlu olursa da velilerimiz ve tüm ülke mutlu olur...
Öğretmenlerimiz ve öğretim elemanlarımız asla geçim sıkıntı çekmemeliler!..
