adscode
adscode

Türkçe seferberliği

TÜİK verilerine göre 2022 yılında 15 yaş üzeri fertlerin yüzde 31’inin son 12 ayda en az 1 kitap okuduğu söylemiş.

aguclu@milliyet.com.tr




Türkçe konusunda samimiysek, sadece sınıf geçme notunu 70’e yükselmek yetmez. Evlerimize günlük gazete girmez oldu. Kitap okumak, iki satır bir şey yazmak nostalji haline geldi. İşe önce buradan başlamak gerek!

TÜİK verilerine göre 2022 yılında 15 yaş üzeri fertlerin yüzde 31’inin son 12 ayda en az 1 kitap okuduğu söylemiş.

Yaş gruplarına göre kitap okuma oranlarına bakıldığında son 12 ay içerisinde okul kitapları dışında en çok kitap okuyan yaş grubu yüzde 50,9 ile 15-24 yaş aralığı olduğu anlaşılmış.

İkinci sırada yüzde 34,5 ile 24-44 yaş aralığı geliyormuş.

Bu bir temenni tespiti mi yoksa gerçek durumun bir yansıması mı belli değil.
Bir soru yöneltildiğinde genelde olanı değil de olması gerekeni dile getirdiğimiz için anketlere çoğu zaman yanıltıcı olabiliyor...

Gazete, dergi ve kitap satışları ortada.
Alınanlar ne kadar okunuyor ve niçin okunuyor, o da ayrı bir tartışma konusu...

Dünü dünde bırakıp başta Türkçe olmak üzere tüm dersler için yeni bir sayfa açmanın zamanı geldi de geçiyor.

Türkçe, evet çok önemli ama diğer dersler de önemsiz değil. Hazır bu konulara kafa yorarken onları da düşünerek hareket eder ve her derste yazılı ve sözlü sunumları öne çıkartırsak bunun Türkçeye de katkısı çok olacaktır.

Sosyal medya

140 karakterle yazmak, birkaç yüzü aşmayan kelimeyle konuşmak, kısa videolar izlemek günümüzde en yaygın olanı.

Yakında okumayı, yazmayı, konuşmayı olduğu gibi yapay zekanın yaygınlaşmasıyla düşenmeyi de unutursak hiç şaşırmamak gerekir.

Artık her şey akıllı telefonlarda.

Eskiden, yarışmalarda, “Bir adaya düşseniz yanınızda olmasını istediğiniz üç şey ne olurdu?” diye bir soru sorulurdu.

Şimdi sorulsa, cevaplardan biri mutlaka sınırsız internet erişimi olan akıllı bir telefon olacaktır.

Böylesi bir ortamda, bu çok önemli soruna, hep birlikte kafa yoralım ve başta çocuklarımız olmak üzere herkesi kitapla yani okumayla yeniden barıştırabiliriz onu bulalım.

Yeni dünya düzeni bu.

Yeniliklere kim karşı çıkabilir ki!

Hele bir de yerinde ve dozunda olursa.

Ama okumaktan da asla vazgeçmeden.

Sınavda daha yüksek puan nasıl alınır yerine biraz da şu tür sorulara kafa yarmalıyız:

. Çocuklara kitabı yeniden nasıl sevdirebiliriz?
. Kitap okumayı sürdürülebilir hale nasıl getirebiliriz?
. Dijital bağımlılıktan nasıl kurtulabiliriz?
. Yazma alışkanlığını nasıl kazandırabiliriz?
. Sınav dayatmasından kurtarıp, düşünce ve hayal dünyalarını 4-5 seçeneğin ötesine nasıl geçirebiliriz?
. Armağanlar sırasının en tepesine kitapları yeniden nasıl çıkartabiliriz?..

Kitaba dönüş

Elinin altında yüzlerce kitap bulunanlar için kitap belki çok fazla bir şey ifade etmeyebilir ama ders kitabının dışında kitap görmeyenler için her kitap, farklı bir dünyadır. O aydınlığa açılan bir pencere, çağdaşlığa götüren bir yoldur...

Her ne kadar televizyonun çok kanallı hale gelmesinden ve özellikle de internet ve sosyal medyadan sonra kitap okuma alışkanlığı azalır gibi olduysa da, her an yeşermeye hazır nadide bir çiçek gibi gönüllerimizdeki yerini koruyor. Biraz sulansa, biraz da ışık alsa eminim rengarenk çicekler açacaktır...

Ankara'dakiler her zamanki gibi bir düzenleme ile Türkçeye alan ilginin artacağını sanıyor ama çok zor.
Fazlası gerek!..

Bir okur mektubu

"Okumayı öğrenmeden gazete demeyi öğrenen biriyim. Daha okula gitmeden köşe başındaki bakkaldan gazete alma işini babam bana vermişti. İşte böyle tanıştım gazetemle. Gazetemi sürekli okuyan, onunla dost olan bir insanım.

Ben bir öğretmenim. Bu cümleyi söylerken öylesine onur duyarım ki anlatamam. Mesleğimde on sekizinci yılım ama, daha on sekiz ay olmuş gibi. Sıkıntılarımı, sorunlarımı unuttuğum yer okulum, öğrencilerimin yanı...

Şimdi T'dayım. Buraya geleli iki ay oldu. İlk günlerimi dile getirecek söz bulamıyorum. Öğrencilerimin yarısı taşımalı gelen yoksul, garip, ürkek ama gözleri ışıl ışıl çocuklar. İşe onlara okuma alışkanlığı kazandırmakla başlamalıyım dedim ve onlara bir arkadaş, bir anne gibi yaklaştım. Ama okulumun kitaplığı yok, neyi nasıl okuyacaklar?
Öğrencilerim, diğer okullar gibi televizyonda, gazetelerde, sosyal medyada hiçbir sosyal faaliyetle adını duyuramaz. Çünkü laboratuvarı, bilgisayarı, kitaplığı, spor salonu da yok...

Öğrencilerim ezberci eğitimin ve sınavların tutsağı olmuşlar. Ama onlardaki bu şevk ve heyecanı görünce bir şeyler yapabileceğimize inandım.

Gönül isterdi ki okulumun küçücük koridoruna bir kitap sergisi açayım. Sizden tek isteğim okulumuz için bir kampanya başlatarak bu acımızı dindirmeniz.
Çocuklarımın bu haberi duyunca atacakları sevinç çığlıklarını ve öğretmenim bir kitap da bana sözlerini şimdiden duyar gibi oluyorum..."

Bu okul hangi okul, bu öğretmen hangi öğretmen mi?

Hiç uzaklara gitmeyin, en yakınınızdaki bir okula gidin, mutlaka onlarla yüz yüze geleceksinizdir...

Kıyıda köşede kalan, ne yapacağım diye düşündüğünüz kitaplar için en uzaklarda olan okullara değil en yakınızdakilere gidin ki mum önce dibini aydınlatsın...


Emoji ile tepki ver!

Bu Yazıyı Paylaş :

    0 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • Diğer Yorumlar (0)