adscode
adscode

5 günde 5 ada, bir de Atina

Rodos tarih, Patmos huzur, Santorini aşk, Mikanos eğlence, Girit lezzet vadediyor. Yunan Adaları’nı keşfetmenin en güzel yolu da gemi turlarından geçiyor

5 günde 5 ada, bir de Atina
Seyahat
Güncelleme : 07-Dec-23 16:59

OZAN ÖMER KADÜKER / MİLLİYET ROTA

Tarihi, doğası, mavi-beyaz yapıları, zeytinyağlı yemekleriyle Yunanistan, rüya gibi bir tatil deneyimi sunuyor. Dünyanın akın ettiği komşu, bize bu kadar yakınken ziyarete gitmemek olmaz.

Yunanistan, mesafelerin yanı sıra kültürüyle de yakın. İki ülke arasında zaman zaman yaşanan siyasi krizlere rağmen Türkiye’den geldiğinizi öğrenen insanlardan olumsuz hiçbir şey hissetmiyorsunuz. Hatta aksine çok sıcak davranıyorlar. Bu ilgilerine karşılık Türkiye’den giden turist sayısı 1.5 milyonun üzerinde. Bu kadar tercih edilmesinin bir nedeni de Yunan Adaları’nın vizesiz olması.

Yunanistan’a gitmek isteyenler için havayolu, denizyolu, karayolu seçenekleri bulunuyor. Ama gelmişken birkaç ada göreyim diyorsanız en iyi seçenek cruise. Çünkü cruise yolculuğu hem münferit gezilere göre daha ucuz hem de bavulunu toplamadan her sabah ayrı bir adada güne merhaba demenin ayrıcalığını sunuyor. Bir diğer güzel yanı da otel, ulaşım, yemek gibi konularla uğraşılmaması.

Otelden farkı yok

Biz de Celestyal Cruise’un 5 gecelik Iconic Aegean Yunan Adaları ve Atina Turu’yla Yunanistan’ı keşfe çıktık. En uzun gemi yolcuğunu İstanbul-Bursa deniz otobüsünde gerçekleştirmiş biri olarak aklımda soru işaretleriyle Kuşadası Limanı’ndan kalkacak gemimize adım attım. Endişelerin yok olması ise uzun sürmedi. Geminin, havuzdan restoranlara, casinodan spasına kadar otelden farkı yok. Bir de gemi seyahatlerinin yaşlılara yönelik olduğuna dair bir ön yargı vardır. Evet, yaşlılar bu yolcuğu çok seviyor ama gençlerin de ilgisi hızla artıyor. Gemideki lise ve üniversite grupları da bunu kanıtlar nitelikteydi. Aklımdaki bir diğer soru ise geminin çok sallanıp sallanmadığıydı. Ancak son gece dışında hareket ettiğimizi pek fark etmedim. Buna karşılık karaya adım attığınızda arada bir sallanıyormuş gibi hissedebilirsiniz. Bu sorular bir bir cevap bulmuş ve odaya yerleşmeye başlamışken gemimiz rotayı Patmos’a çevirmişti bile…

 

Romantizmin adası

Yunanistan fotoğraflarının vazgeçilmezi, o meşhur beyaz evlerin, mavi kubbeli kiliselerin bulunduğu yer, Santorini. Özellikle balayı çiftlerinin uğrak noktası olan adanın Oia ve Fira olarak iki popüler noktası var. Ama Oia en bilineni. O nedenle çok kalabalık ve pahalı. Zaten sokaklar o kadar dar ki, iki insan yan yana yürüyemiyor. Sokaklarında çok şık dükkânlar, butikler, kafeler, sanat galerileri dizili. Ancak kapıdan şöyle bir bakayım demek yok çünkü arkada en güzel fotoğrafı yakalamaya çalışan bir ordu var ve biri durduğu an trafik kilitlenebiliyor. Biz nisan ayı gibi sezonun yoğun olmayan bir ayında gitmiştik. Temmuz, ağustosta kim bilir nasıldır? Bu arada Santorini’de adeta bir seremoniye dönüşen gün batımını izlemek olmazsa olmazlardan. Güneşin kızıllığının beyaz evler üzerindeki etkisi ve kaldera manzarası müthiş. Ayrıca rivayetlere göre kayıp kıta Atlantis de buradaymış.

 

Kutsal ada Patmos

Ege’nin Kudüs’ü olarak adlandırılan Patmos, Hristiyanlar için büyük öneme sahip. Adadaki Aziz Yuhanna Manastırı, Hristiyanların hac merkezlerinden biri. Apokalipsis Mağarası’nda Havari Yuhanna’nın Hz. İsa’yı gördüğüne ve Tanrı’nın sesini duyduğuna inanılıyor. Bu nedenle manastırın çevresindeki evler milyon dolarlara satılıyor. Hatta Julia Roberts, Richard Gere gibi ünlü birçok ismin burada evi var. Adanın huzur dolu sokaklarında gezmek size de iyi gelecektir.

Eğlencenin kalbi

Mikanos, eğlencenin kalbinin attığı nokta. Günahlar adası olarak da bilinen ada, sabaha kadar süren çılgın partileriyle meşhur. Adanın bir de Pelikan Petros isimli maskotu var. Şanslıysanız Mikanos’un labirenti andıran sokaklarında Petros’la karşılaşabilirsiniz. Bu sokaklarda gezmek oldukça keyifli, kaybolmak ise çok olağan. Labirent sokakların korsan baskınları ve rüzgarlardan korunma amacıyla yapıldığı söyleniyor. Gerçekten de Mikanos’un rüzgârı çok sert. Adada ayrıca Küçük Venedik’te yemek yiyebilir, yel değirmenlerinde fotoğraf çektirebilirsiniz. Biz de deniz kıyısındaki restoranlardan birinde yemeğimizi yedikten sonra günahlar adası Mikanos’tan hiçbir günah işlemeden ayrılıyoruz. Ne de olsa Patmos’ta hacı olduk!

Demokrasinin simgesi

Atina’da ilk durağımız Syntagma Meydanı. Protestoların merkezi olan maydanda, Parlemento Binası da yer alıyor. Binanın önündeki Meçhul Asker Anıtı ve Efsun Askerleri ise ülkenin simgelerinden. Anıtın önündeki askerler, püsküllü takkeleri, ponponlu kırmızı ayakkabıları, pileli etekleriyle çizgi film karakterlerini andırıyorlar. Saat başlarında nöbet değişimlerine tanık olabilirsiniz. Meydandan sonra demokrasinin doğduğu yer olan Akropolis’e gidiyoruz. Akropolis şehre hâkim bir noktada. Zaten yüksekteki şehir anlamına geliyor. Burada sizi panoramik bir Atina manzarası da bekliyor. Fakat manzara pek iç açıcı değil. Çünkü göz alabildiğince beton grisi. Akropolis’ten yürüyerek şehrin Plaka denilen bölgesine geçilebiliyor. Burası kafelerin, tavernaların, hediyelik eşya satan dükkânların bulunduğu turistik bir semt. Yunanistan’da kafe kültürü oldukça yaygın. Siz de bu kafelerin birinde frappe ya da Yunan kahvesi içebilirsiniz. Ancak istediğiniz kahvenin hemen gelmesini beklemeyin çünkü Yunanistan’da hayat biraz yavaş akıyor.

Zeytinyağı cenneti: Girit

Girit, Yunanistan’ın en büyük adası. Bir ucundan diğer ucuna gitmek altı saati buluyor. Zaten Girit’teyken kendinizi bir adadaymış gibi hissetmiyorsunuz. Diğer adalara göre geniş yolları, yüksek binalarıyla büyük bir şehir gibi. Ancak bu şehirleşmenin yanında suç oranı çok az. Hatta bu nedenle Giritliler, çelik kapı, güvenlik kamerası gibi önlemleri pek tercih etmiyor. Rodos gibi Girit’in de tarihi zengin. Avrupa’nın en eski uygarlığı olan Minoslar’a ev sahipliği yapmış olan adada Knossos Sarayı ilk durağımız. Ancak Girit’in asıl zenginliği, mutfakta. Mutfağın temeli ise zeytinyağı. Ada, zeytinyağı tüketiminde dünya birincisi. İnsanların uzun yaşamalarının sırrı da burada yatıyor. Ayrıca klasik zeytinyağlarının yanı sıra portakal, limon, defne, karanfil gibi aromalı zeytinyağları da bulunuyor. Zeytinyağının dışında Girit’te almadan dönülmemesi gereken bir diğer şey ise Girit’e özgü bir kekik türü olan ve her derde deva olduğu söylenen diktamon çayı.


Emoji ile tepki ver!

Bu Haberi Paylaş :


Benzer Haberler
    0 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • Diğer Yorumlar (0)