adscode
adscode

5 Haziran Dünya Çevre Günü

Dünyanın bir numaralı gündem maddesi haline gelen çevre duyarlılığı ve iklim değişikliği, "5 Haziran Dünya Çevre Günü" kapsamında ülkeleri bir araya getiriyor.

 5 Haziran Dünya Çevre Günü
Türkiye'den Haberler

Bugün 5 Haziran Dünya Çevre Günü. Türkiye’de Dünya Çevre Günü unutulmazken, insanlar sosyal medyada çevreye karşı duyarlı olmaya davet ediyor.

TEMA Vakfı’ndan Dünya Çevre Günü dolayısıyla yapılan açıklamada, iklim değişikliğinin küresel etkilerinin, deniz seviyesindeki artış sorununun gündeme taşındığı belirtilerek, iklim değişikliğinin küçük ada devletlerinin yanı sıra denize kıyısı olan ülkeler için de büyük tehdit oluşturduğu kaydedildi.

Atmosferdeki karbondioksit miktarının, insan kaynaklı faaliyetler nedeniyle son 800 bin yıldır gelmediği bir düzeye yükseldiği ifade edilen açıklamada, fosil yakıt kullanımı, ormanlar ve tarım arazileri gibi yutak alanların kaybedilmesinin, hızla artan karbondioksit miktarının, iklimin, insan kaynaklı sebeplerle değişmesine neden olduğu vurgulandı.
 

Birçok ülkede olduğu gibi Türkiye'de de çevre ve doğa duyarlılığına dikkat çekmek için önemli çalışmalara imza atılıyor. Çevre sorunları artık farklı sosyal ve siyasal özelliklere sahip olan ülkelerin ortak çözüm geliştirdiği önemli konuların başında geliyor.

Çevre ve Şehircilik Bakanı İdris Güllüce, Türkiye'de özellikle 2002'den bu yana merkezi hükümet ve yerel yönetimler eliyle Cumhuriyet tarihinin en büyük çevre atılımının gerçekleştirildiğini açıkladı. Güllüce'nin verdiği bilgilere göre Türkiye'de son 12 yılda 3 milyon 691 bin hektarda ormanların geliştirilmesi ve genişletilmesine yönelik yapılan çalışmalarla 2 milyar 711 milyon fidan toprakla buluşturuldu. 900 bin hektar yeni orman alanı yaratıldı. Güllüce, günümüzde çevre duyarlılığı ve iklim değişikliğinin, dünyanın bir numaralı gündemi haline geldiğini ifade etti. Yeni yüzyılda insanlık için en önemli hedefin, yeryüzünde yaşayan herkesin ve gelecek nesillerin sağlıklı bir çevrede yaşamasını sağlamak olduğunu belirten Güllüce, "Amaç herkesin doğal kaynaklardan yararlanması" dedi. 

TÜİK'ten Dünya Çevre Günü'ne Özel İstatistik

Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) Dünya Çevre Günü'ne özel hazırladığı istatistiklere göre karbondioksit eşdeğeri olarak 2012 yılı toplam seragazı emisyonunun 1990 yılına göre yüzde 133,4 artış göstererek 439,9 milyon ton olduğu tahmin edildi. 2012 yılı için kişi başı CO2 eşdeğer emisyonu 5,9 ton/kişi, seragazı emisyonu yoğunluğu ise 0,31 kg CO2 eşd./GSYH (TL) olarak hesaplandı.

 

Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) Dünya Çevre Günü'ne özel hazırladığı istatistiklere göre karbondioksit eşdeğeri olarak 2012 yılı toplam seragazı emisyonunun 1990 yılına göre yüzde 133,4 artış göstererek 439,9 milyon ton olduğu tahmin edildi. 2012 yılı için kişi başı CO2 eşdeğer emisyonu 5,9 ton/kişi, seragazı emisyonu yoğunluğu ise 0,31 kg CO2 eşd./GSYH (TL) olarak hesaplandı.

Belediye ve köylerde içme ve kullanma suyu şebekesi ile dağıtılmak ve imalat sanayi işyerleri, termik santraller, organize sanayi bölgeleri (OSB) ve maden işletmeleri tarafından ise kullanılmak amacıyla 2012 yılında su kaynaklarından 14,3 milyar metreküp su çekildi. Çekilen suyun yüzde 52,1’i denizden, yüzde 18’i barajdan, yüzde 15’i kuyudan, yüzde 11,9’u kaynaktan, yüzde 3’ü diğer su kaynaklarından çekildi.

Su kaynaklarından çekilen toplam suyun yüzde 34,6’sının belediyeler, yüzde 44,8’inin termik santraller, yüzde 11,7’sinin imalat sanayi işyerleri, yüzde 7,3’ünün köyler, yüzde 0,8’inin OSB’ler ve yüzde 0,8’inin maden işletmeleri tarafından çekildiği belirlendi.

Belediye nüfusunun yüzde 98,3’üne, köy nüfusunun ise yüzde 98,4’üne içme ve kullanma suyu şebekesi ile hizmet verildiği tespit edildi.

Belediyeler, köyler, imalat sanayi işyerleri, termik santraller, OSB’ler ve maden işletmeleri tarafından 2012 yılında doğrudan alıcı ortamlara 12 milyar metreküp atık su deşarj edildi. Alıcı ortamlara deşarj edilen atık suyun yüzde 77,1’i denize, yüzde 18,6’sı akarsuya, yüzde 4,3’ü diğer alıcı ortamlara deşarj edildi.

Toplam atık suyun yüzde 52,3’ünün termik santraller, yüzde 32,4’ünün belediyeler, yüzde 11,2’sinin imalat sanayi işyerleri, yüzde 1,6’sının köyler, yüzde 1,7’sinin OSB’ler ve yüzde 0,8’inin maden işletmeleri tarafından deşarj edildiği belirlendi.

Belediye nüfusunun yüzde 92’sine, köy nüfusunun ise yüzde 39’una kanalizasyon şebekesi ile hizmet verildi. Belediye nüfusunun yüzde 68’i, köy nüfusunun ise yüzde 11’i olmak üzere toplam nüfusun yüzde 59’unun atık sularının arıtıldığı tespit edildi.

İmalat sanayi işyerleri, termik santraller, organize sanayi bölgeleri, maden işletmeleri ve sağlık kuruluşları tarafından 4,1 milyon tonu tehlikeli olmak üzere 986 milyon ton atık oluşturuldu. Toplam atığın 947 milyon tonunu, tehlikeli atığın ise 3,2 milyon tonunu madencilik sektöründen kaynaklanan dekapaj malzemesi ve pasa atıklarının oluşturduğu tespit edildi.

Belediyelerin 2 bin 894’ünün atık toplama hizmeti verdiği, 56 belediyede ise atıkların toplanmadığı belirlendi. Belediyelerde toplanan 25,8 milyon ton atığın, yüzde 37,8'i belediye çöplüklerine dökülürken, yüzde 60,5’i düzenli depolama sahaları veya kompost tesislerine gönderildi ve yüzde 1,7’si diğer yöntemlerle bertaraf edildi.

Üniversite hastaneleri ve klinikleri, genel maksatlı hastaneler ve klinikleri, doğum hastaneleri ve klinikleri ile askeri hastaneler ve kliniklerinde 2012 yılında 69 bin ton tıbbi atık toplandığı belirlendi. Toplam tıbbi atığın; yüzde 16,3’ü sterilize edilerek, yüzde 1,4’ü sterilize edilmeden belediye çöplüğünde, yüzde 46’sı sterilize edilerek, yüzde 28’i sterilize edilmeden düzenli depolama sahasında, yüzde 8,3’ü ise yakma tesisinde bertaraf edildi.

Lisanslı veya geçici faaliyet belgeli ve lisansı olmasa da belediyeler tarafından ya da belediyeler adına işletilen 83’ü atık bertaraf tesisi ve 589’u geri kazanım tesisi olmak üzere, toplam 672 tesis 2012 yılında faaliyet gösterdi. Düzenli depolama tesislerinde 24 milyon ton, yakma tesislerinde 50 bin ton atık bertaraf edilirken, geri kazanım tesislerinde 10 milyon ton atık geri kazanıldı.

Toplam çevresel harcamalar 2012 yılında 17,6 milyar TL olarak gerçekleşti. Çevresel harcamaların yüzde 73,1’inin kamu sektörü, yüzde 26,9’unun iş sektörü tarafından gerçekleştirildiği belirlendi. Toplam çevresel harcamaların gayri safi yurtiçi hasıla içindeki payı ise yüzde 1,24 olarak hesaplandı.

Toplam çevresel vergi tahakkuku 2012 yılında 59,3 milyar TL olarak tespit edildi. Çevresel vergilerin yüzde 67'sini enerji vergileri, yüzde 31’ini ulaştırma vergileri, yüzde 2'sini ise kaynak ve kirlilik vergileri oluşturdu.

Kaynak: IHA
***

VAR GÜCÜMÜZLE ÇALIŞIYORUZ 

Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu da en çevreci hükümetin kendileri olduğunu belirterek, "Bakanlığımızın vazife alanındaki su kaynakları ile ormanları korumak ve geliştirmek için var gücümüzle çalışıyoruz" dedi. Eroğlu, temiz bir çevreden bir kurum veya kuruluşun değil, bütün insanların sorumlu olduğunu ifade ederek, çevrenin gelecek nesillere kirletilmeden aktarılması gerektiğini vurguladı. Eroğlu "Orman ve Su İşleri Bakanlığı olarak çevreyi suyuyla, havasıyla, ormanı ve toprağıyla bir bütün halinde ele alıyoruz" diye konuştu. Türkiye Ziraat Odaları Birliği Başkanı Şemsi Bayraktar ise çevre sorunlarının tarımı olumsuz etkilediğini söyledi. Bayraktar, bu yıl 5 Haziran kutlamalarının "Deniz seviyesini değil, sesinizi yükseltin" sloganıyla yapıldığını vurguladı. 


***

TEMA Vakıfı Malatya İl Temsilcisi İzzet Berktaş,” Herkesi çevreye duyarlı olmaya davet ediyoruz” dedi.

5 Haziran Çevre Günü nedeniyle yaptığı yazılı açıklamada çevrenin önemine temas eden TEMA Vakıfı Malatya İl Temsilcisi İzzet Berktaş, “5 Haziran Çevre Günü için, Kurumsal İletişim ve Çevre Politikaları Bölümümüzün hazırladığı basın bültenimizi sunarken, herkesi çevreye duyarlı olmaya davet ediyoruz” ifadelerini kullandı.

Berktaş, Birleşmiş Milletler'in bu yıl 5 Haziran Dünya Çevre Günü’nde iklim değişikliğinin küresel etkilerinden biri olan deniz seviyesindeki artış sorununu gündeme taşıdığını belirterek şunları söyledi:
"İklim değişikliğinin sebep olduğu deniz seviyesindeki artışın, Türkiye’nin kıyı şeridindeki şehirlerini de tehdit etmesi bekleniyor. Bununla beraber, Türkiye’nin içinde olduğu bölge için yapılan öngörüler, iklim değişikliğine bağlı olarak artacak kuraklıklara, su varlığının azalmasına ve ani yağışlarla gelebilecek sellere karşı hazırlıklı olunması gerektiğini de gösteriyor.

İklim değişikliği ile mücadele etmek için hala zamanımız varken harekete geçmemiz gerekiyor. TEMA Vakfı, acilen fosil yakıta bağımlı hayat tarzlarımızı değiştirmemiz gerektiğinin altını çiziyor ve meralar, ormanlar, denizler, nehirler gibi atmosfere salınan karbondioksiti tutacak yutak alanları korumamız gerektiğini belirtiyor.

Değişen iklimler Dünya’daki tüm ekosistemleri ve medeniyeti etkiliyor. Kuzey Buz Denizi’ndeki buzulların iklim değişikliğine bağlı olarak erimesi ile deniz seviyesi yükseliyor. Gerçekleşen kuraklık, sel, fırtına gibi aşırı hava olayları; Türkiye dahil olmak üzere bir çok ülkeyi ciddi şekilde etkiliyor.

2013 Dünya Afet Raporu en fazla ölümün siklon, sel ve su baskınlarında yaşandığını gösterirken, sel ve su baskınlarından dolayı 2 milyon insanın mağdur olduğu belirtiliyor. Türkiye’de de, tüm dünyada olduğu gibi, başta kuraklık ve seller olmak üzere meteorolojik ve hidrolojik afetler oldukça sık meydana geliyor, ciddi can ve mal kayıplarına yol açıyor.
2012 yılında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yayınlanan çalışmaya göre, Türkiye’de insan kaynaklı iklim değişikliğine bağlı olarak sadece büyük şehirlerde meydana gelen sel hasarlarının neden olduğu maddi kayıplar, depremlerin neden olduğu maddi kayıplara yaklaşmış durumda. Sadece yıldırımların yol açtığı can kaybı sayısı ise son iki yılda yüzlerce kişiye ulaştı.
Dünya Çevre Günü sebebiyle, Birleşmiş Milletler’in dikkat çektiği iklim değişikliği kaynaklı deniz seviyesindeki artışa, binlerce bilim insanının katkı sunduğu Hükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) raporları da dikkat çekiyor. IPCC raporlarına göre, deniz seviyesi geçtiğimiz yüzyıla göre yaklaşık 20 cm yükseldi. Bu rakam her ne kadar düşük gibi görünse de, denizden yüksekliği yalnızca birkaç metre olan birçok ada devletinin varlığını tehdit ediyor. Üstelik bilim insanları, deniz seviyelerindeki artışın önümüzdeki yüzyılda da devam etmesini öngörüyor.“


Emoji ile tepki ver!

Bu Haberi Paylaş :

Etiketler :

Benzer Haberler
    0 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • Diğer Yorumlar (0)