adscode
adscode

Aday Öğrencileri Yanıltan Fakülte Sıralamaları ve Özellikle Hukuk Fakültelerinin Durumu

Aday Öğrencileri Yanıltan Fakülte Sıralamaları ve Özellikle Hukuk Fakültelerinin Durumu
Konuk Yazar

            Üniversite tercihleri için karar dönemi yaklaşırken yıllardır Türkiye’de yanlış algı yaratan bir noktanın tekrar gündeme getirilmesi gerekmektedir. Bu husus gerek gazetelerde gerek tercih kitapçıklarında yer alan fakülte sıralamaları sorunudur. Mevcut sistemde şu an üniversitelerin fakülte ve bölümlerinin açılan kontenjanlarına yerleşmiş bulunan en son öğrencinin puanı esas alınarak bir sıralama yapılmaktadır. Yani, geçmiş dönemde tercih yapan öğrencilerin puan durumlarına bakılarak tamamen sübjektif bir kriter ile ilgili tüm kurumun kalitesi, imkânları, akademik kadrosu gibi diğer hiçbir ölçüt dikkate alınmaksızın üniversiteler ve bölümleri üzerinde yanlış bir kalite algısı yaratılmaktadır. Örneğin, bir bölümde üç burslu kontenjan açan bir vakıf üniversitesi ile otuz burslu kontenjan açan başka bir vakıf üniversitesi veya devlet üniversitesi diğer hiçbir kıstas gözetilmeksizin üçüncülük ve otuzunculukla ilgili bölüme giriş yapan öğrencilerin arasındaki puan kıyaslanarak sıralandırılmaktadır. Hâlbuki daha çok kontenjan açan fakülteye üçüncülükle giren öğrencinin puanı diğer fakülteye giren öğrencinin puanından daha yüksek bile olabilmektedir. Sadece böyle sübjektif bir kritere bağlı olarak yapılan sıralama ile üniversitelerin fakülte ve bölümlerinin kalitesine ilişkin yanlış bir algı yaratılması ne kadar doğrudur?

            Öncelikle yurt dışında nasıl bir sistem olduğunu incelemek ve durumu Türkiye’deki mevcut durum ile kıyaslamak doğru olacaktır. Üniversitelerin başarı oranlarına göre sıralama yapmak –İngilizce ifadesi ile ranking– yurt dışında çeşitli bağımsız kuruluşlar tarafından objektif kriterlere göre yapılmaktadır. Örneğin, ABD’de fakülteler bazında U.S. News & World Report, İngiltere’de Reuters destekli Times tarafından nesnel kriterler ile üniversiteler ve fakülteler değerlendirilmekte, buna bağlı olarak bir sıralama yapılmakta ve öğrenciler tercih dönemlerinde bu derecelendirmeyi esas almaktadır. Ancak bizde böyle bir sistem olmadığı gibi, özellikle hukuk, tıp gibi “uzman” yetiştiren bölümlerde yüksek puan almış, gelecek vadeden ve bu şekilde objektif kriterlerden haberdar olmayan öğrenciler kitapçıklarda yer alan puan sırasına bakarak puanlarının telef olacağı düşüncesi ile hatalı tercihler yapabilmektedirler.

            Örneğin, -bir hukukçu olarak- konuyu hukuk fakülteleri üzerinden somut hale getirelim. America’s Best Graduate Schools, Business, Law, Medicine, Engineering 2010 Edition’a bakıldığında ABD’de hukuk fakültelerinin derecelendirilmesinde 4 ana kriter göze çarpmaktadır. Bu kriterlerden ilki % 40 ağırlıklı kalite değerlendirmesi (quality assessment) kriteridir. Burada tüm hukuk fakültesi dekanlarına, her fakülteden üç öğretim üyesine, hâkimler ve avukatlara listedeki hukuk fakültelerine 1’den 5’e kadar bir not vermeleri istenerek bir puanlama yapılmaktadır. İkinci kriter ise % 25 ağırlıklı olup tercih edilebilirlik (selectivity) olarak isimlendirilebilir. Burada da o hukuk fakültesini tercih eden adayların hukuk fakültelerine giriş sınavı (LSAT) puanları, hukuk fakültesi öncesi lisans eğitimlerindeki not ortalamaları ve toplam başvuru içinde kabul edilme oranları belirli ağırlıklar ile hesaplanmaktadır. Üçüncü kriter işe yerleştirme (placement success) olup % 20 puan değerindedir. Burada da hukuk fakültesinden mezun olan öğrencilerin kaçının hemen kaçının ise mezuniyetten sonra dokuz ay içinde iş bulduğu yine belirli bir ağırlık kriterlerine göre hesaplanır. Burada mezun öğrencilerin baro sınavlarındaki dereceleri de hesaba katılmaktadır. Dördüncü ve son kriter ise % 15 ağırlıklı olarak fakülte kaynaklarının (faculty resources) değerlendirilmesidir. Burada son iki yıl içindeki öğrenci başına eğitim, kütüphane ve destek hizmetleri için yapılan harcamaların ortalaması, kütüphanede yer alan kitap sayısı ve öğrencilere verilen mali yardım, öğretim üyesi/öğrenci oranı esas alınmaktadır[1. Özetle, ABD’de bir hukuk fakültesinin, diğer tüm hukuk fakülteleri arasındaki sıralamasının belirlenmesi tecrübeli hukukçuların kanaati; bugüne kadar başarıları ile paralel olarak tercih yapan öğrencilerin kanaati; mezun öğrencilerin iş dünyasındaki kabulleri ve fakültenin mali imkânları ve bunu öğrencileri ile ne kadar paylaştığına bağlı olarak her fakülteye bir not verilerek yapılmaktadır.

            Türkiye’de ise bu sıralama, sayılan kriterlerin hiçbirine bakılmadan, önceki sene tercih yapan öğrencilerin puanları ve bu puanların karşılığı kontenjan dengesi gözetilmeksizin ortaya çıkan öznel, göz yanılması yaratan ve kulaktan dolma bir şekilde üniversitelere kredi biçen bir durum olarak ortaya çıkmaktadır. Ayrıca yukarda belirtildiği şekilde, ABD için ilgili dört kriter kurumlarca yeterli bulunsa da bu kriterler Türkiye açısından yeterli bile değildir. Çünkü en basit tabirle Türkiye’nin hem eğitim hem de piyasa dinamikleri çok daha farklı bir düzlemdedir ve daha fazla sayıda ek kritere ihtiyaç duymaktadır. O zaman bir hukuk fakültesi tercihi yaparken hangi kriterlere bakmak gereklidir?

*    Türkiye’de şu an hukuk fakültesi sayısı neredeyse 100’e yaklaşmıştır (belki de aşmıştır) ancak bu kadar fakülteye ders verebilecek hukuk akademisyeni Türkiye’de bulunmamaktadır. Bu nedenle tam zamanlı ve profesör düzeyinde bir hoca bulmak hukuk fakülteleri açısından bir sorun haline gelmiştir. Ayrıca baro sınavının da gelme ihtimali göz önüne alındığında temel hukuk derslerini yarı zamanlı hocalık yapan ve akademisyen olmayan avukatlardan veya yeni mezun asistanlardan alan öğrencilerin baro sınavındaki başarı durumlarının ne olacağı da kafalarda soru işaretleri yaratmaktadır. Bu nedenle yukarıdaki dört kritere muhakkak akademik kadronun kalitesi ve akademisyenlerin üniversitedeki tam/yarı zaman çalışıp çalışmadığının irdelenmesi eklenmelidir.

*    Türkiye’de –özellikle avukatlık mesleğini düşünenler için– temel sorunlardan bir tanesi sadece iş bulmak değil, iyi maaşlı bir iş bulmaktır. Bu nedenle hukuk mezunları açısından üst ve uluslararası düzeyde işler yapan hukuk bürolarında çalışmak ekonomik olarak daha caziptir. Bu yüzden bir aday öğrencinin fakülte mezunlarının iş bulup bulamadıklarının yanında ilgili hukuk fakültesinin mezunlarının genel olarak hangi bürolarda çalıştıklarını incelemesi de gerekmektedir.

*    Sadece avukatlık açısından değil hâkimlik ve savcılık mesleği açısından da hukuk dünyasında yabancı dilin önemi artık inkâr edilemez bir noktaya gelmiştir. Avukatlar açısından az önce belirtilen bürolarda iş bulabilmek, yurt dışında yüksek lisans yapabilmek, uluslararası kurumlarda çalışabilmek; hâkim ve savcılar açısından ise kariyerlerinde yeni ufuklar açabilmek anlamında hukuk tercihi yapan bir öğrencinin muhakkak seçeceği hukuk fakültesinde yabancı dil imkânları, derslerin hangi dilde verildiği, Sokrates-Erasmus anlaşmalarının sayısı, fakülte bünyesinde kaç yabancı profesörün görev yaptığı ve fakültenin diğer uluslararası bağlantılarını inceleyerek karar vermesi gerekmektedir.

*    Bir hukuk fakültesi kurulurken mühendislik veya tıp fakültesinde olduğu gibi laboratuvar, teknik ekipman veya cihaz temin edilmesi gerekli değildir. Hukuk fakültesinde –doğası gereği– yapılabilecek tek masraf öğrencilerin daha çok araştırıp, karşılaştırıp konulara hâkim olabilmesi için bir kütüphane kurmaktır. Yurt dışında birçok üniversitede de hukuk fakültesi binalarının büyük kısmını hukuk kütüphanesi kapsar. Ancak bu durum Türkiye’de ne yazık ki böyle değildir. Çoğu hukuk fakültesinin kendine ait özel bir kütüphanesi olmadığı gibi mevcut kitaplar da gerek Türk gerekse yabancı doktrini öğrencinin takip etmesini sağlayacak sayıda ve güncellikte değildir. Bu nedenle tam anlamı ile hukuk eğitimi almak isteyen bir aday öğrenci üniversitenin hukuk kütüphanesini muhakkak görerek karar vermelidir.

*    Hukuk –yine doğası gereği– sosyallik gerektiren bir bilim dalıdır. Bu nedenle öğrencinin seçeceği hukuk fakültesinin yerini, bulunduğu kampüsün imkânlarını, şehir ile olan bağlantısını da Türkiye koşullarında dikkate alması gerekmektedir.

SONUÇ: Sadece üniversite bölümlerinde kontenjan/burslu kontenjan sayılarına ve öğrencilerin sübjektif olarak yapmış oldukları değerlendirmeye bağlı olarak gerek gazetelerde gerekse tercih kitapçıklarında yapılmış olan sıralamalar, üniversiteler ve bölümlerinin kaliteleri üzerinde ciddi bir yanlış algı yaratmaktadır. Bu yanlış algıda da en çok mühendislik, tıp ve hukuk alanlarında kendini göstermekte olup uzman yetiştiren bu bölümlerde öğrencileri yanlış bir psikoloji altında tercih yapmaya itmektedir. Örneğin, almış olduğu puan ile iki farklı üniversitenin hukuk fakültesini kazanabilecek bir öğrenci tercih listesinde X üniversitenin beş burslu kontenjanı olması; diğer Y üniversitenin yirmi burslu kontenjanı olması sonucunda, beşincilikle giren öğrencinin puanının daha yüksek olması ve sıralamada X üniversitesinin bölümünün daha yukarıda olması sebebi ile “puanının yanmasından çekinerek” diğer hiçbir bilimsel ve objektif kriterleri incelemeden tercih yapabilmektedir. Bu yanlış algının giderilmesi, tercih yapacakların daha nesnel kriterlere dayanarak durumu değerlendirmesi hem öğrencilerin gelecekleri açısından hem de üst düzey öğrencilerin hak ettikleri eğitimi almalarını sağlamak bakımından önem arz etmektedir.
 
 
 
 Mustafa Okan Yağcı, LL.M.
Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi
Yeditepe University Law Faculty

 
 
 
 
 
[1] Ayrıntılı bilgi için bkz. Roberty J. Morse & Samuel Flanian: About the U.S. News Rankings-Statistical indicators are important, but so are the opinions of peers and recruiters age s.66

Emoji ile tepki ver!

Bu Haberi Paylaş :


Benzer Haberler
    0 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • Diğer Yorumlar (0)