Peki, bu konuda asıl sorumlu kim?
Teknoloji mi, daha ilgi çekici gazeteler yapamayan bizler mi, daha izlenir programlar üretemeyen televizyonlar mı, yoksa bağımlılık yaratan kitaplar yazamayan yazarlar mı?..
İsterseniz gelin önce aşağıdaki satırları okuyalım, sonra, hep birlikte kabahatliyi arayalım...
‘Doğru diyorsunuz da...’
“Yazılarınızı her gün okurum. Ara sıra da size yazar, fikirlerimi paylaşırım.
Dünkü yazınız ile alakalı da kısaca yazmak istiyorum.
Belki hem siz, hem de gazeteniz dikkate alırsınız.
Doğru demişsiniz, güzel söylemişsiniz.
Okumayan, dolayısıyla düşün(e)meyen bir toplum haline geldik.
Bu yüzden, gerek aile içinde, gerek sokakta, işyerinde, okulda, pazarda, hatta Meclis’te bile kaba saba konuşan kişilere dönüştük.
Trafikteki halimizi görünce nerede bizim insanlığımız diye hayıflanmadan edemiyoruz.
Sokağa çıkmaya bile korkar hale geldik.
Çünkü rastgele birisi gelir sataşır, kötülük bulaşır diye endişeleniyoruz.
Peki, niye?
Bir sebebi de gazeteler, evet sizin de her gün yazdığınız gazete de dahil, olamaz mı?
Sokaktaki, işyerindeki kaba sabalığın bir numunesi de gazete sayfaları değil mi maalesef?
Yazılanlara, çizilenlere, haberlerin veriliş şekillerine, seçilen haberlere, kullanılan (bolca ve çoğu zaman da alakasızca) fotoğraflara bir bakalım.
Hepsinde adeta toplumu okumayan, düşünmeyen, konuşmayan ama bağıran hale getiren sebeplerden biri yatmıyor mu?
Bizim basın-yayın organlarımız bu konuda biraz daha hassas, biraz daha düşünceli, öngörülü olamaz mı?
Gazete alanlar ya da internetten bakanlar, çok dikkatli olmadıkları zaman lüzumsuz birçok bilgiye ve algılandırmaya maruz kalmıyor mu?
Evet, hakkınızı vermemiz lazım.
Sizin gibi seviyeli yazan yazarlarımız da var şükür. Ama kaç kişi bunu görüp, okuyabiliyor.
Çünkü sizin yazılarınız hemen hemen hiçbir zaman ilk sayfaya çıkarılmıyor.
Çoğu zaman marjinal değeri olan bir haber ya da bir köse yazısı olarak muamele görmüyor mu?
Tam tersine, memleketimizin en mühim konusunda, eğitim, yazıp durduğunuz halde?..”
Suç kimde?
Medyanın toplumu olumsuz yönde etkilediğine yönelik şikâyetler hep gelir. Ama masanın diğer tarafındaki kişiler olarak biz de genelde tam tersini düşünürüz.
Gazete ve televizyonlar ne tüketiliyorsa, onu üretiyorlar. Reyting yapan, çok satan gazetelere bakın, haber dağılımını inceleyin. Karşınıza hep şaşırtıcı sonuçlar çıkacaktır.
Neye karşıysak onu izliyoruz, onu okuyoruz.
YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYIN!
