Adayların en azından önemli bir bölümü, zaman darlığı ya da alışılmadık sorular nedeniyle şok olmuş durumda.
Bu yıl, sınav sisteminde ve soruların içeriğinde, köklü değişiklikler olduğu için olup bitenleri doğal karşılıyoruz.
Türkiye ortalamalarına gelince, önceki yıllardan çok farklı bir tablo ortaya çıkacağını sanmıyoruz, artı ya da eksi yönde ufak tefek değişimler olur o kadar.
Asıl önemli olan, sınava giren 2 milyon 300 bin adaydan, ne kadarı, kazandığında sevinecek, mezun olduğunda iş bulabilecek?
İşte asıl sorgulanması gereken bu!
Ve bu sayının 300 binin üzerine çıkacağını sanmıyoruz!
Evet, üniversite ve kontenjan çok ama gençler artık, çok daha seçici. İlle de üniversite olsun da neredesin olursa, olsun mantığında değiller. Onca yıl emek verdik, para harcadık, iyi bir gelecek bekliyoruz, o halde seçeceğimiz bölüm, çok özel olmalı diyorlar...
Ve çok dikkat çekici bir başka nokta ise giriş sınavları, bir sıralama sınavı değil de 100 üzerinden 50 alanın üniversiteye girdiği bir başarı sınavı olsaydı, kazananların de en az üçte ikisi açıkta kalacaktı. Yani akademik başarı, yerlerde sürünüyor hem de onca dershane ve özel ders dopingine rağmen.
Son 40 yılda, sınavlar için harcadığımız paraları, gençlere iş kurmak için yatırıma dönüştürseydik, işsiz sayısı, kesinlikle yarı yarıya azalırdı. Bugün ise işsizler sıralamasının en tepesinde üniversite mezunları geliyor!..
Yazının devamı için tıklayınız