Üniversiteye girişte, bizim zamanımızda tek basamaklı sistem vardı. Şimdi yine ona dönüldü.
Sosyal eşitliği sağlamak için o zaman genel yetenek soruları da vardı. Umarız yine gelir çünkü akademik adaletsizliği bir anlamda önlüyordu.
Liselere girişte ise iddialı öğrenciler, sayıları çok az olan fen ve Anadolu liseleri ile kolejlere yönelir, geri kalanlar ya da ekonomik durumu iyi olmayanlar da mahalledeki liselerden birine giderdi.
Bu kimileri için klasik lise, kimileri içinde meslek lisesi, imam hatip ya da teknik lise olurdu.
Sistem öylesine oturmuştu ki, herkes halinden memnundu.
Bugün yüzüne bakılmayan klasik liselerden de, meslek lisesi ve imam hatip liselerinden de, sonraki yıllarda, hemen her alanda zirveye tırmanan isimler çıktı.
En azından fırsat eşitliği sağlıyordu. Anadolu'nun en ücra köşelerinden, en gariban öğrenciler bile fen ve anadolu liselerine girerek, iyi bir eğitim alıyor, yabancı dil öğreniyor ve hayal bile edemeyecekleri kariyer olanaklarına sahip oluyorlardı.
Sonraki yıllarda eğitim sistemi ile o kadar çok oynandı ki, tüm yollar dersanelere çıkmaya başladı.
Bu, bilerek mi yapıldı yoksa artan öğrenci sayısı nedeniyle mi o noktaya gelindi, uzun uzadıya araştırılmasında yarar var. Ama popülist politikalar sonucu ortaya çıkan umut tacirliğinin rolü de yok desek yalan olur. Eğitimden bir haber Eğitim Bakanları da işin tuzu biberi oldu!
Tüm öğrencileri, lise ve üniversite önüne yığan ve yine tüm öğrencilere sanki üniversiteye devam edecekmiş gibi akademik dayatma içerisine giren bir başka ülke zor bulunur.
İşte bu yüzden mutlaka bir ön eleme ve yönlendirme yapılmalı ama bu adil olmalı. Ayrıca, her öğrencinin önü ileride göstereceği performansa göre açık olmalı yoksa, istismar konusu olur ve kalıcılığı uzun sürmez!
Eğitimde değişim şart ancak, değişim için değişim yapılmaz!..
Dünyanın en iyi üniversitesi kabul edilen Harvard, hala kara tahta, tebeşir ve kitaptan vazgeçmedi. Akıllı tahta ve tablet dağıtacak paraları mı yoktu? Herkesten çok var ama onlara göre, eğitimde temel değerler değişmemeli!..
Türk eğitim sistemi, çok tecrübe kazandı. En azından, nelerin yapılmaması gerektiği konusunda. Yine aynı hatalar tekrarlanmasın yeter!..
Osmanlı'nın son yüz yılında da benzeri o kadar çok hatalar yaptık ki, en iyi reformlar bile o arada yok olup gitti.
Genç Türkiye Cumhuriyeti o hatalardan ders alarak, ciddi reformlar gerçekleştirdi ve uzunca bir süre yol aldı ama tüm o kazanımları, yerle bir eden, yine biz olduk.
Bu konuda söylenecek o kadar çok söz var ki, kime ne anlatacaksınız!..
Çözümü, dışarılarda değil, kendi tarihimize bakarak rahatlıkla bulabiliriz. Ama her türlü önyargılardan arınmamız, konuya odaklanmamız ve sabırlı olmamız şart!
İnanmadığımız bir sistemi, ne öğretmen ve öğrencilere ne de halka kabul ettirebiliriz. Bu yüzden, önce karar vericilerin, kendilerinin ikna olmaları gerekiyor.
O da, öyle, elinizde üç, beş seçenekle gezmekle olmaz!
Neye inanıyorsanız, onu isteyecek ve sonuna kadar savunacaksınız! Başka türlü olmaz...
Eminim ki, bu kez, en doğru olanı bulacağız...