adscode
adscode

Unuttuğumuz Kelimeler!

Çok önemli hasletlerimiz vardı. Sanki bir bir onları kaybediyoruz.Hoşgörü, tevazu, misafirperverlik, yardımlaşma, vefa, empati ve en önemlisi de kadirşinaslık...

Unuttuğumuz Kelimeler!
Milliyet Diyalog
Sanki hepsi tek tek yaşamımızdan kayıp gidiyor...Çok önemli hasletlerimiz vardı. Sanki bir bir onları kaybediyoruz.
Hoşgörü, tevazu, misafirperverlik, yardımlaşma, vefa, empati ve en önemlisi de kadirşinaslık...
Sanki hepsi tek tek yaşamımızdan kayıp gidiyor...
Daha da vahimi, yok olup gitti diye yakındığımız bu duyguları, kendimiz de kaybediyoruz ama farkında bile değiliz...

Kin, öfke, saldırganlık
Yediden yetmişe, öfkeyle oturup kalkıyoruz, kinle besleniyoruz, saldırarak rahatlıyoruz.
Peki, bu hale nasıl geldik?
Üniversiteler, bilim insanları, sivil toplum örgütleri bunun için var.
Niye biri çıkıp da, artık patolojik hale gelen bu durumumuzu araştırmıyor?
Daha neyi bekliyorlar? İyice zıvanadan çıkmamızı mı?..
Bu noktaya gelmemizde siyasi gerginliklerin, eğitim sistemimizin, dizilerin ve zor yaşam koşullarının öyle ya da böyle, az ya da çok etkilerinin olduğu kesin. Ama ne, neyi, ne kadar etkiliyor işte onu ancak araştırmalar ortaya koyar. Yoksa herkes kendine göre bir teşhis koyar ve ona göre bir tedavi yöntemi uygular ki en tehlikeli olan da zaten o...
Kısacası, ülke olarak ruh halimiz bozuk. Hem de çok bozuk. Kime, nereye, ne zaman dokunsanız fokur fokur kaynıyor...

Nefret kültürü
Nefretle beslenen insanlar var. Hem de toplumun her kesiminde. Günlük hayatta da, dizilerde de fazlasıyla örneklerini görebiliyoruz. Yaşamlarını nefret ve başkalarını aşağılama üzerine kurmuşlar.
Her şeyin en doğrusunu onlar bilir, onlar yapar.
Yaptıklarını sorgulamak hataların en büyüğü olur.
Her türlü öneriye kapalılar.
Çok daha önemlisi, keskin sirke küpüne zarar misali, en fazla kendilerini yoruyor ve yıpratıyorlar ama bunun farkında bile değiller...
Onlara göre herkes düşman. Seslerini ne kadar yükseltirlerse o kadar haklılar. Nefret edilen de kendileri değil, hep onlar...
Eskiden böyle değildi. En azından karşı taraf olmasa bile aklıselimine güvenilen isimlere kulak verilirdi. Şimdi o da kalmadı...
Okyanusta, ardı arkası kesilmeyen korkunç bir fırtınada rotasını kaybetmiş derme çatma bir gemi gibi sürüklenip duruyoruz.
Gemi sürekli su alıyor, iletişim kopmuş, tayfalar ayaklanmış, yiyecek, içecek tükenmek üzere ve biz hâlâ birbirimizi yemeye devam ediyoruz.
Peki, bu gidişat bizi nereye götürür?
Sığ bir limana mı yoksa daha korkunç dalgaların içine mi?
İşte ona karar verecek olan, kin ve öfke değil, akıl, bilim ve hoşgörü olmalıdır. En azından karaya ayak basıncaya kadar!..

YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYIN!

Emoji ile tepki ver!

Bu Haberi Paylaş :

Etiketler :

Benzer Haberler
    0 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • Diğer Yorumlar (0)