adscode
adscode

Böylesi bir mülakat matematiksel olarak da mümkün değil!

50 bin öğretmen atamasını tek seferde değil iki seferde yaptığınızda, jürilerin adayları değerlendirmesi en az bir ay sürer. Her ildeki jüri sayısını 10’dan 20’ye çıkarttığınızda da asgari 15 güne iner.

aguclu@milliyet.com.tr




Her öğretmene 45 dakika zaman ayrılacakmış. 50 bin atama için 150 bin öğretmen mülakata çağrılacak. Bu 150 bin saat, 9 milyon dakika, 18.750 iş günü, 10 milyon dakika video kaydı demektir. 30 merkezde yapılacakmış, her birinde 10 jüri kurulsa 300 jüri eder!..

18 bin 750 iş gününü 300 jüriye böldüğünüzde 62.5 iş günü yapar.

50 bin öğretmen atamasını tek seferde değil iki seferde yaptığınızda, jürilerin adayları değerlendirmesi en az bir ay sürer. Her ildeki jüri sayısını 10’dan 20’ye çıkarttığınızda da asgari 15 güne iner.

Hadi biraz daha abartalım, her ildeki jüri sayısını 40 çıkartalım. Bu toplama 1200 jüri ve 4800 jüri üyesi demek.
Yedek üyeleri de dikkate aldığınız, aynı yetkinliğe sahip 5 binden fazla jüri üyesini nasıl seçeceğiz, yetkinliklerini nasıl test edeceğiz?
Hadi bulduk diyelim, onları nasıl takip edeceğiz? Bu hiç de kolay olmasa gerek…

En önemlisi de günde 8 saat öğretmenlerimizi dinleyen jüri üyeleri bu süreci sağlıklı bir şekilde kaç gün gün sürdürebilirler?

Haftanın ilk günü, günün ilk öğretmenine gösterdikleri ilgiyi, alakayı, hoşgörü ve toleransı ya da titizliği, günün ve haftanın son günündeki adaya da aynı şekilde yansıtabilecekler mi?

Kaldı ki günde 8 saat ders anlatmak pedagojik açıdan ne kadar hatalıysa, sunum dinlemek de bir o kadar verimsizdir.

Empati yapalım, gün boyu aynı tempoda kaç sunum dinleyebiliriz?
Kaçından sonra dağılırız?
Kaçından sonra, bitse de kurtulsak noktasına geliriz?
Kaçının uzmanlık alanı ile ders sunumu yapan öğretmenimizin branşı örtüşür?
Kaçı yetkin olmadığı bir konuda anlatılan ders hakkında şekilciliğin ötesine geçebilir?
Kaçı öğretmenimiz için 45 dakika az, kaçı için çok gelir?..

Böylesi bir görevin vicdani sorumluluğu her şeyin üzerindedir.

Alacağımız karar herhangi bir karar değil, bir gencimizin, bir öğretmenimizin, bir yurttaşımızın, bir evladımızın geleceğidir.

Bu yüzden adil, güvenilir, objektif, vicdani, etik bir jüri oluşturmak gerekir.

YÖK’ün profesörlük jürilerinde sağlayamadığı böylesi bir düzeni MEB sağlayabilecek mi?

Okul müdürleri ve idareciler için daha önce böylesi süreçler yaşandı mı, bu yönde herhangi bir tecrübe söz konusu mu?..

Bazı projeler kağıt üzerinde çok ilgili çekici olabilir ama uygulamada tam dersi yaşanır.

Uzağa gitmeye hiç gerek yok MEB’in arşivi böylesi projelerle dolu!

Sürdürülebilir olmayan projeleri başlatmak güven erozyonu yaratmanın ötesine geçmez.

Böylesi konularda adım atarken bir kez değil, bin kez gülünmekte yarar var…

Peki öğretmen yetiştirme, atama ve kariyer sistemi böyle mi kalmalı?
Kesinlikle hayır.

Keşke enerjimizi incir çekirdeğini bile doldurmayacaklar konulara da değil de buna ayırabilseydik!..

Ha bu arada zaten işi gücü olmayan, elindekini avucundakini KPSS hazırlıkları için harcayan öğretmenlerimizin, bu illere giderken, orada birkaç gün kalırken yapacakları harcamalar hiç düşünüldü mü?

Ne olur biraz empati!..


Emoji ile tepki ver!

Bu Yazıyı Paylaş :

    0 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • Diğer Yorumlar (0)