Akademik başarı ve memnuniyet oranları yerlerde sürünüyor.
Ne doğru bir ölçüm yapabiliyor ne de doğru yönlendirebiliyorlar.
Adil, güvenilir, seçici, geliştirici olmadıkları da kesin.
Peki bu gidişat, bu haliyle daha ne kadar devam edecek?
Üniversitelerde barajlar sıfıra indirilmesine rağmen yine on binlerce kontenjan kalacak, liseler de yüzbinlerce öğrenci istemedikleri okullara ya da açıköğretime yönlendirilecek.
Kazandıkları öğretim kurumlarını değiştirenlerin sayısı da önceki yıllarda olduğu gibi b iyilik da yüzbinlerle ifade ediliyor.
Kazandığı fakültede öğrenimini devam ettiren ya da mezun olduğunda o alanda iş bulup çalışanlara ”çok şanslı” gözüyle bakılıyor.
Dünya değişti, meslekler değişti, yaşam değişti sınavlar hala hep aynı.
Okulda klasik sınav yapıyor, giriş sınavlarında teste yöneliyoruz. Dershane sektörünün esiri oluyoruz.
Tavşanla kaplumbağayı aynı aynı anda yarıştırıp, sanki farklı bir sonuç mümkünmüş gibi her defasında tavşanı şampiyon ilan ediyoruz…
İlgi, yetenek, beklentiler ve hayaller hiç önemli değilmişçesine zerre kadar dikkate alınmıyor. Oysa her biri çok önemli ve mutluluğun, başarının yolu onlardan geçiyor.
Sınavlar yüzünden çocuklar çocukluğunu, gençler gençliğini, ebeveynler de huzuru yaşayamıyor. Çünkü hemen hepimiz sınavların kölesi olmuş durumdayız…
Ve bu esaret artık bitmeli!..
Bitirilmesi gerektiğine karar verilirse, hiç kimsenin kuşkusu olmasın ki, “peki yerine nasıl bir sistem gelecek” sorusunun cevabı rahatlıkla bulunacaktır.
En kötüsü bu sistemle hataları göre göre yola devam etmektir!..