adscode
adscode

EĞİTİMDE KÜRESELLEŞME VE ULUSLARARASILAŞMA

Eğitimde başka ülkelerin eğitim sistemlerinin vagonu mu, kendi sosyal, kültürel ve ekonomik yapımıza uygun üretim odaklı eğitim sistemimizin lokomotifi mi olmalıyız?

ikegitmeni@hotmail.com




Dünyada son yıllarda hızla değişen sosyal, kültürel ve ekonomik yapılarla birlikte eğitimde de küreselleşme ve uluslararasılaşma kavramları çok sık telaffuz edilmeye başlandı. Küreselleşme ve uluslararasılaşma kavramları eğitimde zaman zaman birbirlerinin yerine kullanılmış olsa da farklı anlamlar içermektedirler. Eğitimde küreselleşme ve uluslararasılaşma kavramlarıyla ilgili doğru bir strateji oluşturmak için, en temel can alıcı soru şu olmalıdır: Eğitimde başka ülkelerin eğitim sistemlerinin vagonu mu, kendi sosyal, kültürel ve ekonomik yapımıza uygun üretim odaklı eğitim sistemimizin lokomotifi mi olmalıyız? Bu sorunun yanıtını; “Eğitimde Köy Enstitüleri Destanı”  başlıklı yazımda kısmen vermiştim. Köy enstitüleri, insan gücünü çok iyi değerlendiren, kırsalın aydınlanması, Cumhuriyet ve Demokrasi kültürünün geliştirilmesiyle birlikte eğitim sistemimiz içinde çağın ötesinde ulusal önemli bir projeydi. Peki, eğitimde küreselleşme ve uluslararasılaşma kavramlarından ne anlıyoruz?

Eğitimde küreselleşme ve uluslararasılaşma kavramları birbirlerinin yerine kullanılmış olsa da farklı anlama ve içerikleri barındıran kavramlardır. Küreselleşme kavramını birçok bilim adamı ve araştırmacı, ekonomik ve siyasal boyutunu ön plâna çıkararak, küreselleşmenin bir kapitalist yapılanma şekli olduğu görüşünde birleşmektedirler. Vikipedide küreselleşme, ürünlerin, fikirlerin, kültürlerin ve dünya görüşlerinin alış verişinden doğan bir uluslararası bütünleşme süreci olarak tanımlanmaktadır. Küreselleşme kavramının ortaya çıkışıyla ilgili farklı görüşler ileri sürülmektedir. Emre Kongar’a göre küreselleşme, neolotik çağlardan başlayan üç döneme ayırılmaktadır. Kongar’a göre birinci küreselleşme dalgası Tarım Devrimi ile gelmiştir. İkinci küreselleşme dönemi Endüstri Devrimi olarak karşımıza çıkar. Üçüncü küreselleşme ise iletişim ve bilişim olarak karşımıza çıktığını ifade etmektedir.  Ralf Dahrendorff’a göre ise, insanların aya ayak basmasından itibaren küreselleşme kavramının ortaya çıktığını ileri sürmektedir.

Uluslararasılaşma kavramı ise, ekonomide küresel rekabet gücünü arttırmak üzere tasarlanmıştır. Uluslararasılaşma kavramı, ululararası işbirliğini ve uluslararası faaliyetlere girme olarak tanımalanabilir. Uluslararasılaşma kavramı küreselleşmenin sonucu olarak gelişen ve rekabet gücünü arttırmak amacıyla oluşan işbirliğini ifade etmektedir. Eğitimde küreselleşme ve uluslararasılaşma kavramları birbiri yerine kullanılsa da, farklı içerik ve kapsama sahiptirler. Dünyada küresel rekabet gücüne sahip ülkeler son yıllarda eğitim sektöründe de gücü elinde tutmak için uluslararasılaşma kapsamında başka ülkelerle işbirliği çabası içerisine girmektedirler. Uluslararasılaşma kavramı başlangıçta yükseköğretim olmak üzere 1980’li yıllarda eğitimin farklı kademelerine girmiştir.  Eğitimde uluslararasılaşma; başta Amerika olmak üzere, Avrupa ve Avustralya da hızla gelişti. Dünyada rekabet gücünü elinde bulunduran ülkeler küresel ekonomik yarışta eğitimi de gelir kaynağı olarak görmektedirler. Eğitimde uluslararasılaşma, ülkelerin dış politikalarını güçlendirmek için kullandıkları bir araç olarak da görülmektedir.

Küreselleşme- neo- liberal uygulamalara yönelik eleştiriler ile uluslararasılaşma eleştirileri birçok yönden kesişmektedir. Eğitimde küreselleşme ve uluslararasılaşmayla, egemen ülkelerin kurumları ve ideolojileri günden güne daha güçlenirken, diğerlerinin çıkarlarının örtüşmediği görülmektedir.  Günümüz bilişim çağında da bilgi gücünü elinde bulunduran ülkelerin eğitimde küreselleşme çabaları ve uluslararsılaşma politikalarını kendi çıkarları doğrultusunda kullandıkları görülmektedir. Eğitimde ulsulararasılaşma kapsamında yapılan öğrenci ve eğitmen hareketliliği projeleri incelendiğinde de projelerin ekonomik, sosyal ve kültürel yayılmacılık üzerine kurulduğu görülmektedir. Eğitimde bilgi gücünü elinde bulunduran ülkeler, küresel pazarda egemen bilgi güzergâhları ve tedarikçileri haline gelmektedirler. Küresel eğitim pazarını takip etmek ve bu pazarda egemen olmak amacıyla Kuzey Amerika, Avrupa ve Avustralya’daki üniversiteler, eğitim hizmetlerini bu yeni pazara açmak için girişimlerde bulunmaktadır. Bu üniversiteler; uluslararası ve kendi ücretini ödeyebilen öğrencileri kurumlarına kaydederek, diğer ülkelerde yerleşkeler kurarak, temsilcilikler vererek, yerel kurumlarla eşleşme projeleri oluşturarak veya uzaktan eğitim veya diğer uluslararası faaliyetler yoluyla eğitim öğretim faaliyetlerini yürütmektedirler. ABD, İngiltere, Avustralya ve Kanada, markalaşmış üniversiteleriyle küresel eğitim pazarında en büyük payı alan ülkeler olarak karşımıza çıkmaktadırlar.  Avrupa ülkeleri de bu eğitim pazardan pay almak için stratejiler geliştirmektedir.

Ülkemizde eğitimde uluslararasılaşma yaklaşımının doğru algılanması ve doğru stratejilerle yürütülmesinin önemli olduğunu sık sık yazılarımda ifade etmekteyim. Covid-19 pandemisiyle birlikte eğitimde uzaktan eğitim, eğitimde uluslararası işbirliklerinin geliştirilmesi çabası görülmektedir. Avrupa Birliği kapsamında yürütülen projeleri de eğitimde uluslararasılaşma işbirliğine dayanmaktadır. Milli Eğitim Bakanlığının öğretmenlere uzaktan eğitim programlarıyla ilgili çalışmaları ve eTwinning denilen Avrupa’daki okullar için oluşturulmuş topluluğa üye olması da eğitimde uluslararasılaşma uygulamalarındandır.  Dünyada uluslararası işbirlikleri yukarıda da ifade edildiği gibi doğru bir stratejiyle yürütülmediği taktirde, özellikle bilişim çağında bilgi gücünü elinde bulunduran egemen ülkelerin tüketicisi olmanın ötesinde bir başarı sağlayamaz. Bilgi gücünü elinde bulunduran egemen ülkeler, her alanda olduğu gibi eğitim alanında sürekli kendine bağımlı, bilgiyi ve bilgi teknolojisi üretmini teşvik etmek yerine, kendi ürettikleri bilişim teknolojisinin tüketicilerini yaratmanın çabası içerisinde olacaklardır. Bu nedenle eğitimde başka ülkelerin eğitim sistemlerinin vagonu olmak yerine, kendi üretim odaklı eğitim sistemimizin lokomotifi olma stratejisini esas almalıyız. Her alanda olduğu gibi eğitim alanında da dünyadaki değişime, dönüşüme ve bilimsel gelişmelere elbette kapalı olamayız. Dünyadaki yeni gelişmelere kapılarımızı elbette kapatamayız.

Sonuç olarak, eğitimde uluslararasılaşma stratejimizi doğru oluşturup, bilim ve aklın yolunda çağdaşlaşma adımlarını atmamız gerekmektedir. Geleceği aydınlık, yarınları umut dolu bir nesil için, “ÖNCELİĞİMİZ EĞİTİM”…


Emoji ile tepki ver!

Bu Yazıyı Paylaş :

Etiketler :
    0 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • Diğer Yorumlar (0)